Önce bir saptama yapayım. Ekonomik sıkıntı içinde olan ve aldığı sosyal yardımlar/transferlerle hayatını idame edebilenlerbu yazının konusu değildir.
Bu gerekli belirlemeyi yaptıktan sonra konumuza gelelim.
19. ve 20. yüz yılda, yoksulluğun çok yaygın olduğu yıllarda, sosyal transferler ve diğer popülist söylemler ve uygulamalar, çoğunlukla eleştirilirdi. Buna karşılık, toplumun geniş kesimlerinin refahtan pay almakta zorlandıklarını iddia edenler, kamunun bu alana müdahale etmesini gerekligörürdü.
Ardından önce, özellikle II. Dünya Savaşının sonrasında anlayış değişmeye başladı. Bir yandan 30 yıl içinde yaşanan iki büyük dünya savaşının etkilerini azaltmak diğer yandan Berlin’e kadar gelen Sovyet’lerin önünü kesmek için refah devleti gündeme geldi. Kamunun rolü konusundaki anlayışlar değişti, büyüme arttı, pasta büyüdü, paylaşım daha adil oldu.
Kısacası popülizm artık solcu veya sağcı değildi.
İş öyle bir yere geldi ki, neredeyse her parti popülist söylemlerde birbiriyle yarışmaya başladı. Bu politikaların amacı, etkisi ve sonuçları tartışılmaz oldu.
Türkiye’den birkaç rakam vererek konuyu biraz açayım.