30 Eylül 2019

Dünya dengelerini daha iyi anlayabilmek için- 3

Bu aynı başlıklı yazı dizisinin üçüncüsü. İlk ikisinde dünyadaki günlük döviz işlemlerinin 6,6 trilyon dolara, türev ürün işlemlerinin de 6,5 trilyon $’a ulaştığını yazmıştım. Yıllık ihracat miktarının ise 25 trilyon kadar olduğunu belirtmiştim. 
Kısacası dünyayı artık mal ve hizmet ticareti üzerinden değil, parasal işlemler/finans üzerinden anlamak gerekiyor.
Finansallaşmanın birçok sonucu vardır. 
Ben ikisine değineceğim. Borçlanma ve gelir dağılımındaki bozulmaya.
Aşağıdaki tabloda, Uluslararası Finans Enstitüsünün – (IIF) 1991-2019 yılları arasındaki küresel borç verileri yer alıyor. 

27 Eylül 2019

Dünya dengelerini daha iyi anlayabilmek için- 2

Önceki yazımda 1990’larda başlayan ve hızla finansallaşan dünya ekonomisi ve günlük döviz işlemleri hakkında bilgi vermiştim. Her gün yapılan toplam döviz işlemlerin 6,6 trilyon $’a ulaştığını belirtmiştim.
Bugün finansallaşmanın diğer yanıyla, daha önemli bir yapısından bahsedeceğim. Türev ürünleri ele alacağım.
Pek çoğunuz için yabancı bir terim olduğuna eminim. Merak etmeyin, birkaç genç bankacı dışında çok bilen de yok zaten.

25 Eylül 2019

Yeni dünya dengelerini daha iyi anlayabilmek için

Başlık çok iddialı oldu sanki. Kısacık makalede bunca büyük konuya değinmek olanaksız. Sadece bir dizi rakam vereceğim.
Önce uzun Vietnam savaşı, ardından 1967-73 Arap-İsrail Savaşları dünya dengelerini değiştirdi. Savaş harcamalarının baskısıyla ve petrol fiyatlarının fırlamasıyla paranın altın standardı; bir Ons altın = 35 $ eşitliği bozuldu. Merkez Bankalarının para basması için konulan kurallar esnetildi. “Bas bas paraları Leylaya, bi daha mı gelcez dünyaya” devri başladı.
Ardından 1990’ların başında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla, paranın sınır ötesi hareketleri hızlanmaya başladı. Bilgisayar ve internet teknolojisi de bu gelişmeye önemli katkılar sundu.
Günümüzde artık dünya mal ve hizmet değil, para ticaretinin egemen olduğu bir gezegen.
Konuyu BIS (Bank for International Settlements – Uluslararası Ödemeler Bankası) verileriyle açayım. Bu tür verileri toplayan tek uluslararası otorite olan BIS’in üç yılda bir merkez bankalarından elde ettiği rakamları aşağıdaki tabloda özetledim.

17 Eylül 2019

Bütçenin değişen gelir ve harcama yapısının sonuçları

Sekiz aylık bütçe rakamları mali disiplin konusunu daha dikkatli yorumlamamız gerektiğini gösteriyor. 
Bu bağlamda, sizler için 2006, 2009 ve Ağustos 2019 bütçe gelir ve giderlerinin toplam içindeki paylarını içeren bir tablohazırladım. Nominal büyüklük yerine payları dikkatinize sunmamın amacı yıllar itibariyle değişimi göstermek.  
İlk değişim vergi gelirleri ile vergi dışı gelirler arasında görülüyor. Vergi gelirlerinin toplam içindeki payı, önceki yıllarda yüzde seksenler civarında. Ancak bu yılın ilk sekiz ayında %73’e düşüyor. Buna karşılık vergi dışı gelirler (ki çoğu bir defalıktır) toplam içindeki paylarını %20,7’den %26,8’e çıkarıyorlar. Bu artışın nedeninin, TCMB’den gelen 80 milyar lira olduğunu biliyoruz. 
Yani gelirlerde, vergi dışı gelirler lehine bir pay artışı yaşanırken bu artışta TCMB’nin katkısı da artıyor.

12 Eylül 2019

Hazine’de yeni bir yapı: Borç ofisi (?)


Resmi Gazetede yayınlanan 45 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Hazine ve Maliye Bakanlığı’nda yeni bir genel müdürlük kurulmuş: Borçlanma Genel Müdürlüğü.

Bir zamanlar Hazine’de Kamu Finansmanı Genel Müdürlüğü yaptığım için sorular yağıyor. Ama ben Hazine’den ayrılalı 16 yıl oldu. Hazine hem fonksiyon hem de yapılanma olarak benim bıraktığım kurum değil.

Zaten son zamanlarda bazı birimlerin İstanbul’a taşınması, bütçe yetkilerini Strateji ve Bütçe Başkanlığı ile paylaşan yeni birimlerin gündeme gelmesi nedeniyle benzer sorularla karşılaşıyordum.

Türkiye’de genel bir uygulamadır. İşler biraz zorlaşınca idari ve personel değişiklikleri yapılır. Çözüm aranır.

Ancak son yapılanma bana biraz “Kamu borç idaresi” yapılanmasını çağrıştırdı.

Önce “Kamu borç idaresi” kavramını biraz açayım.


5 Eylül 2019

Ekonomi küçülürken borçlar büyümüş


Milli gelir verileri yayımlanınca Türkiye’nin borçlarını bir araya getiren veri setimi güncelledim.

Tablolar yeteri kadar açık ama kısaca özetleyeyim.

Son yazacağımı baştan yazayım. Türkiye 2011 yılında gördüğü rekor büyüme oranından sonra potansiyel büyüme oranının (%5 olarak kabul ediliyor) altında, yüzde 3 civarında büyüyor. Hatta son dokuz ayında küçülüyor. Uzmanların çoğunluğu bu yılın Haziran-Eylül dönemi için sıfır büyüme oranı bekliyorlar. Böyle olursa bir yıldır küçülen ekonomide yaşıyor olacağız. Buna karşılık borçlar azalmıyor.

2 Eylül 2019

Kamu harcamalarına dayalı ekonomik büyüme nereye kadar sürdürülebilir?

Her ilgilenen gibi ben de büyüme verilerini heyecanla beklerim. 
Esas amacım ekonominin ne kadar büyüdüğü veya küçüldüğü değildir. Evet o da önemli ama, asıl önemli olan ekonominin iş yaratma kapasitesini anlamaya çalışırım. Diğer bir bakış açısıyla, istihdam olanakları artıyor mu anlamaya çalışırım.
Son açıklanan verilere de bu açıdan bakmayı daha doğru buluyorum.
TÜİK, 2019 yılının ikinci çeyreğinde ekonominin, geçen yılın aynı dönemine göre %1,5 küçüldüğünü açıkladı. 
Ama bu arada birileri, olumlu bir şeyler söylemek adına, önceki çeyreğe göre %1,2 büyüdüğünü söylediler. Fark şurada: İlk rakam geçen yılın aynı dönemiyle karşılaştırma. İkincisi ise bir önceki çeyrekle, 2019’un ilk üç ayıyla karşılaştırma. Bir anlamda ikisi de doğru gibi görünüyor. 
Ancak uluslararası standartlara göre karşılaştırma önceki yılın aynı dönemiyle yapılır. Çeyrekler toplanır, yıllık karşılaştırma yapılır ve ekonominin yönü anlaşılır. Bu bağlamda, ekonomi yılın kalan yarısında, en azından %2’den fazla büyümezse yıllık büyüme sıfırın üstüne çıkamayacak.
Burada durup sektörel büyüme trendlerine bakmak lazım.