26 Kasım 2016

Dolar tırmanırken hanelerin borç yapısı

Doların hızla yukarı tırmandığı bir ekonomik ortamda borçlulara yakından bakmakta yayar var. Devletin çok dış borcu olmadığını biliyoruz. Bu defa sorunun özel sektör ve hanehalkında olduğunu, bir önceki yazımda belirtmiştim.

26 milyondan fazla insanın borçlu olduğunu basın yazdı. Türkiye’deki toplam aile sayısının 21 milyon civarında olduğunu biliyoruz. Yanı sıra üst gelir gruplarının (hanehalkının yaklaşık yüzde 20’sinin) borçlu olmadığı TÜİK verilerinden anlaşılıyor. O zaman şöyle bir sonuca ulaşabiliriz: Bazı ailelerde birden fazla insan borçlu ve/veya aile reisi birden fazla bankaya ve/veya finansal kuruluşa borçlu.

Diğer bir deyimle toplumun çok geniş bir kesimi ekonomideki fırtınalı ortama aşırı borçlu yakalandı. Gemi sallanıyor, su alıyor, yolcular çığlık çığlığa bağırıyor. Ama kaptan ve mürettebat başka alemdeler. Hala daha meleklerin cinsiyetini tartışıyorlar.

Yolcuların büyük bölümünün (hanelerin) ne tür borcu olduğu ve kimlere borçlu oldukları aşağıdaki tabloda yer alıyor. Ayrıntılı veriler çok geriye gitmiyor. Çünkü T.C. Merkez Bankası bu detayda rakamları son iki yıldır yayımlıyor. Daha önce farklı formatta tablolar vardı. Örneğin 2003 yılında toplam hanehalkı borçları 13,4 milyar liraydı. Bu yılın ilk çeyreğinde 441 milyar lirayı geçti. Artış oranını yazıp moralinizi bozmayayım.

Ama borçların türüne ve hanelerin kime borçlu olduğuna bakmakta yarar var.

21 Kasım 2016

Bugün yaşananları 2001 Krizi ile karşılaştırmayın

Ekonomide ne zaman bir dalgalanma yaşansa, çoğumuzun aklına ilk önce 2001 Krizi geliyor.

O zaman faizler şu kadar olmuştu, şimdi bu kadar. O zaman dolar şuralara çıkmıştı şimdi buralarda. O zaman Hazine’nin borcu şu kadardı, şimdi bu kadar gibi karşılaştırmalar yapılıyor.

Yapmayın. Bana göre elmayla armudu karşılaştırıyoruz.

Farkı teknik olarak detaylandırmada önce bir örnek vereyim. Teşbihte hata olmaz. 2001 Krizi kalp krizine benzetilebilir. Ana damar (maliye politikası) neredeyse tamamen tıkanmıştı. Diğer büyük damarlarda (bankacılık) kapanma oranı oldukça yüksekti. Efor testlerinde yaygın kriz göstergeleri emaresi vardı.

Tedavi edeceklerden biri olan Merkez Bankası bağımsız değildi. Etkin çalışamıyordu.
Bir de, o günler için eldeki olanaklara en uygun olduğu düşünülen fakat yanlış bir tedavi yöntemi olan sabit kur sistemi uygulanıyordu.

Krizden sonra hasta ameliyata alındı. Önce kapsamlı maliye politikası reformu yapıldı, ana damar tedavi edildi. Ardından bankacılık sistemindeki sıkıntılar giderildi. Sonra TC Merkez Bankası’nın bağımsızlığı sağlandı. Hasta iyileşti, ayağa kalktı. Hatta sonraki dalgalanmalara da oldukça direndi.

Ancak bugün yaşadıklarımız farklı.

17 Kasım 2016

Merkez Bankası doları durdurabilir mi?

Dolar rekor üstüne rekor kırıyor. Ekonominin dengesi bozuldu. Herkes bu gidişe kimin engel olacağını merak ediyor.

Önce nedenlerine bakalım.

Dışarıda Trump’ın başkan seçilmesi, ABD’de hızlı faiz artışı, AB’de bankacılık sorunları vb. Bunların tetiklediği hareket, içerde yaşanan ekonomik ve politik gelişmelerden de etkilenerek sürüyor. 15 Temmuz Darbe Girişimi içerideki en büyük siyasi olay. Ordu, emniyet, yargı, eğitim başta olmak üzere kurumların hali, devletin son durumunu açıklamaya yeterli.

Ekonomik gelişmelerin başında büyümede görülen yavaşlama geliyor. İşsizlik yüzde 11’i geçti. Özellikle genç işsizliği korkunç boyutlarda.

Bunlar genel şartlar.

Ancak dolar kurunu yukarı çeken mikro etken, döviz arzı ile talebi arasındaki denge. Yani talep çok, arz az olunca dövizin fiyatı (kur) yukarı gidiyor.

Kısaca talebi yaratan etkenler şunlar.

13 Kasım 2016

Para demokrasiyi satın aldı

ABD seçimlerini sonuçlarını değerlendiren bir BBC programında, Indiana eyaletinden bir kadınının yorumu böyleydi.
Demokrat adaya oy veren ve küçük bir işletmesi olan Amerikalının bu yorumu, bana yabancı gelmedi. Sanki bundan önceki seçimlerde halk bilinçli oy kullanmış, sağduyusu ile seçim yapmış gibi konuşuyordu.
Oysa unuttuğu bir şey var. Dünyada, özellikle 1990 sonrası dönemde popülizm önemli bir seçim silahı olarak kullanılmaya başlandı. 90’lar sonrasına atıfta bulunmamın nedeni şu. Öncesinde popülizm genellikle sol siyasetin önemli bir aracı iken, küreselleşme rüzgarlarının da etkisiyle, sağ siyasetçiler tarafından daha yoğun kullanılmaya başlandı. Sağ siyasetçiler, solculara taş çıkartır oldular.
Araştırmacılar bunun en önemli nedeninin, küreselleşmenin yarattığı artan işsizlik, gelir dağılımı eşitsizliği, cari açık vb. sorunların toplumda yarattığı etkilerin üzerini örtmek olduğunu söylüyorlar. Bunlara değinilmeden geniş kesimlerden oy almak, çoğunluğu sağlamak mümkün değil.
Burada tartışılan şey popülizmin finansmanı. Popülizm, daha az vergi toplamak, daha çok harcama yapmak kısacası daha büyük bütçe açığı demek. Bu açık piyasadan borçlanma ile finanse ediliyorsa, borcun büyüklüğüne bağlı olarak, kamuda karar alıcıların iç ve dış piyasalara mahkûm olmaları anlamına gelebiliyor.

9 Kasım 2016

Farklı düşünmek mümkün: 21. YY İçin Planlama

Benim de çalışmalarına son birkaç yıldır katkı sunmaya çalıştığım bir grup insan, Prof. Dr. Bilsay Kuruç’un öncülüğünde, 2011 yılından bu yana seminerler dizisi organize ediyor.
Çalışmalar, Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) Dekanlığı ile Mülkiyeliler Birliği’nin akademik ve maddi destekleriyle yürütülüyor.  Son olarak çalışmalarımızı bir web sitesinde bir araya getirdik. (www.21inciyuzyilicinplanlama.org) Böylelikle, çok değerli sunumları ve konuşmaları hatta kitaplara internet ortamında erişim sağlanmış oldu.
Bana sorarsanız, çalışmaların esas amacı farklı düşünülebileceğini her yaştan (!) gençlere göstermek.  

Bu bağlamda içimizde en gencimiz olan sayın Prof. Dr. Bilsay Kuruç hoca çalışmaların ne amaçla yapıldığını şöyle özetliyor.

4 Kasım 2016

Vergi alma borç al

Hazine 2017 yılı borçlanma (finansman) programını açıkladı. Geçmiş yıllardan gelen eğilim devam ediyor.

Birkaç rakam vereyim. Bu yıl borç stokunu 30 milyar lira civarında büyütecek olan Hazine gelecek yıl 37 milyar lira kadar yeni borç alacak. Yani toplam borç stoku bu tutarlarda artacak. Kur ve faiz tahminleri tutarsa, Hazine’nin toplam borç stoku (borcun anapara toplamı) 750 milyar lira civarında olacak.

Devletin, 2017 yılında, içeriden dövizle borçlanmayacağını anlıyoruz. Yanı sıra Hazine, Merkez Bankasında güçlü rezerv biriktirmeye ve piyasadan gelecek beklenmedik dalgaları göğüslemeyi amaçlıyor.

Dış borçlanma için konulan 6,7 milyar dolarlık hedef, yurt dışında şartlar ne olursa olsun ulaşılması kolay bir hedef. FED faiz artırsa bile bu miktarın 6 milyar dolarlık kısmını oluşturan tahvil borçlanmasını gerçekleştirmek zor olmayacaktır.