27 Mayıs 2016

İmalat sanayiinde kimyadan toprağa değişim

Bugün ekonominin son yıllarda unutturulan bir yanına, imalat sektörüne yakından bakmak istiyorum.

İmalat, yani üretim, olmadan büyüyen ekonomi, damar sertliği olan hastaya benzer. Dışarıdan verilen ilaçla rahatlamış gibi görünür. Ama en ufak bir kriz anında hasta ağırlaşır, piyasada mal bulunmaz, dışarıdan ithal etmek için de döviz bulamazsınız. Sonuç daha derin ekonomik kriz, daha fazla fakirleşmektir.

TÜİK verilerinden yola çıkarak imalat sektöründe son 11 yılda yaşanan değişimi aşağıdaki tablolarda yer alıyor. (Tabloların hazırlanmasında eşsiz katkılarını esirgemeyen Sayın Oktay Küçükkiremitçi ve Ömür Genç’e çok teşekkür ederim.)

İmalat sektörünü alt sektörler itibariyle incelemeden önce, ana sektörlerin milli gelire, GSYH’ye katkısını belirtmekte yarar var. 2014 yılı itibariyle, tarımın katma değer katkısı yüzde 8, hizmetler sektörünün katkısı yüzde 65, imalat sektörünün ki ise yüzde 18 olmuş.

24 Mayıs 2016

Özel sektörden gelen işaretlere dikkat

Geçenlerde iki uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu, Türkiye’deki inşaat ve sigortacılık sektörleri hakkında raporlar yayımladı.

Fitch’in raporu sigortacılıkla ilgili. İçinde bulunduğumuz dönemde, sektörün özellikle araç sigortalarından kaynaklanan riskler ve artan ücretler nedeniyle, ek sermaye ihtiyacı olacağına dikkat çekilmiş. Yabancı ortaklı şirketlerin sermaye bulmakta diğerlerine oranla daha rahat oldukları belirtilmiş.

Moody’s ise konut kredileri (mortgage) tahvilleri üzerinden Türkiye’deki inşaat sektörünü değerlendirmiş. Ana akım medyaya da yansıdığı gibi, rapor konut fiyatlarında ani düşüşler olabileceğine vurgu yapıyor. Geçmişte ABD ve İspanya’da yaşananlara dikkat çekiyor.

Bugün medyada yer alan, Nisan ayında, konut şatlarının geçen yıla göre yüzde 10,9 düştüğü haberi, raporun inanılırlığını artırdı.

Söz konusu rapor dört ana riske değiniyor: 1) Türkiye’nin gelişen piyasalar içindeki yeri, 2) Bankaların gelecek 12 – 18 ayda karşı karşıya kalacakları zorlayıcı ortam, 3) Deprem riski ve 4) Yeniden finansman ihtiyacı.

21 Mayıs 2016

Kamu eliyle zengin yaratma yöntemleri

Aşağıdaki yazıyı tam üç sene önce Habertürk'teki köşemde yazmıştım. Siyasette yaşanan son gelişmeler üzerine, günün mana ve ehemmiyetine binaen yeniden yayınlıyorum.

"Devlet nasıl zengin yaratır?

Başlıktaki soruya, geçmiş haberleri bir araya getirip cevap aradım. Kamuda deneyimi olanlara sordum. 1980'li yıllardan sonraki dönem için bulabildiğim cevapları aşağıda sıraladım. Aman dikkat, liste sadece işlem başlıklarını içeriyor. Bir başlık altındaki tüm işlemlerin aynı sonucu doğuracağı anlamı çıkarılmamalı. Ancak kamu yetkisini kötüye kullanmanın sonucunda yanlı işlem yaratmak mümkündür.

Eğer gerçekten çağdaş bir demokrasi isteniyorsa, Anayasa'nın aşağıdaki yöntemlerin kötüye kullanımını engelleyecek kurum ve mekanizmalarla donatılması lazım. Yine de niyet kötü olduktan sonra bunun bile yeterli olmayacağını, yasaların istenmeyen olayları yok edemeyeceğini ama en aza indireceğini deneyimlerle biliyoruz.

18 Mayıs 2016

Bu sefer de yerli kömüre kamu garantisi

Basında yer alan haberlere göre, elektrik üretiminde yerli kömür kaynaklarına destek verilecekmiş. Hatta yerli kömürle özel sektörün üreteceği elektriğe, kamu alım garantisi verilmesi düşünülüyormuş.

Konuya sadece enerjide dışa bağımlılık ve arz güvenliği açısından bakınca, yerli kaynaklarla üretim kulağa hoş geliyor. Hele birincil enerji kaynaklarında yüzde 70’ler civarında dışa bağımlı olduğumuzu düşününce, ne olursa olsun, yerli kömür desteklensin demekten başka bir şey akla gelmiyor.

Ama işin neden özel sektöre ihale edildiği, neden elektrik alımına kamu garantisi verileceğini sorgulamaya başlayınca işler biraz karışıyor gibi.

Öncelikle bir konuya açıklık getirmekte fayda var.

Özel sektör hiç bir yatırımda tüm giderleri kendi cebinden ödemez. Projenin tutarının yüzde 20 -30’u kadarını şirket öz kaynak olarak koyar, kalanı bankadan borç alır. Banka, her zaman olduğu gibi, alacağını zamanında tahsile edip edemeyeceğine göre kredi verme kararını verir. Dolaysıyla, “devlet ben üretilen elektriği şu fiyattan alacağım” derse, banka için bu kredi baldan tatlı hale gelir. Olabildiğince kolaylaştırıcı olanaklar yaratarak, krediyi vermeye çalışır. Hatta bankalar kredi vermek için rekabet ederler. 

15 Mayıs 2016

21. YY için planlama seminerleri: Enerjide ne yapmalı nasıl yapmalı?

Prof. Dr. Bilsay Kuruç’un bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle ve liderliğiyle, 2011 yılından bu yana yapılan 21. Yüzyıl İçin Planlama Seminerlerinin sonuncusunu, 12-13 Mayıs’ta, bilim ve irfan ocağı Mekteb-i Mülkiye’de yaptık.

Konu başlığı enerjide ne yapmalıydı. Seçkin ve içeriği dolu sunumlar ve tartışmalar yapıldı.

Ben kendi adıma çok şey öğrendim.

Bunları uzun uzun anlatmak zor. Bu nedenle kısaltıp, başlıklar halinde bilginize sunacağım.

11 Mayıs 2016

Döviz hakkında karar alırken...

Biliyorum bu konudan sıkıldınız.

Ben de kendimi tekrar etmekten hiç hoşnut değilim. Zaten sınırlı sayıda okuyucuya ulaşabilen bir blok yazarı olarak sizleri sıkmayı hiç mi hiç istemem. Söz veriyorum. Bu konuya, çok önemli bir gelişme olmadıkça bir daha dönmeyeceğim.

Ama kendimi yine yazmak zorunda hissetmemin nedenini açıklayayım belki bana hak verirsiniz.

Bir hafta öncesine kadar döviz bollaşacak, korkmayın FED faiz yükseltmeyecek, her şey güzel olacak diyenler vardı. İnsanlara, özellikle döviz borcu olan küçük işletmelerin sahiplerine gaz verdiler.

Şimdi siyasi ortam gerilip, AB’ye serbest vizenin riske girmesi, terörün artması, yapısal reformların gündemden kalkması, başbakanın istifa ettirilmesi, anayasal sistemin tartışılmaya başlanması döviz kurunu yukarı itti.

Her şeyi bilen “ekonomi direktörleri” şimdi birden döndüler.

9 Mayıs 2016

Kredi artışlarındaki farklı eğilimler

Geçen hafta Reuters haber ajansında yer alan, “Kötü borçlar ve iflaslar Türkiye ekonomisi için alarm veriyor”  başlıklı haberi dikkatle okudum.

“Neden?” derseniz. Biliyorsunuz ekonomi uzun süreden beri iç tüketim ve bankalardan alınan borçla büyüyor. Bu bağlamda kredilerde yaşanan gelişmeleri yakından izlemek gerekiyor.

Haber; büyümedeki yavaşlamaya, turizm gelirlerindeki sert düşüşe ve terör olaylarındaki artışa değiniyor. Yanı sıra şirket iflas ertelemelerini gündeme getiriyor. Bazı şirket yöneticileri, bankaları, zamanından önce kredileri geri çağırdıkları için suçluyorlar.

Haberde, bankacılık sektöründe yüzde 3,3 olan tahsili gecikmiş alacakların (TGA) KOBİ kredilerinde yüzde 4,4 olduğu belirtiliyor. Bu oran, bankalar toplam kredilerinin sadece belirtilen yüzdesini tahsil edemeyeceklerini düşünerek yasal işlemlere başladıkları anlamına geliyor.

Buraya kadar her şey normal.

5 Mayıs 2016

Vergi alma teşvik ver

Hiç unutmam.

Krizden hemen önce, Ocak 2001 tarihinde Hazine Müsteşar Yardımcılığına atanmıştım. Bilindiği gibi müsteşar yardımcılarının bir görevi de kendilerine bağlı genel müdürlüklerin yönetiminde müsteşara yardımcı olmaktır. İlk atandığımda, o yıllarda Hazine çatısı altında olan, Teşvik Uygulama ile Yabancı Sermaye Genel Müdürlükleri de bana bağlanmıştı.

Oldukça heyecanlıydım. Daha önceki kamu görevlerim sırasında kamu finansmanı, KİT, kambiyo, bankacılık gibi konularla uğraşmıştım. İlk defa reel sektöre ilişkin bir alanda çalışacaktım.

Hemen ilgili birimlerden brifingler almaya başladım. Uzman arkadaşlarımla işin detaylarını tartışıyordum. Daha doğrusu işi öğrenmeye çalışıyordum. Konularında Türkiye’nin en yetişmiş insanlarından çok şey öğrenmeye başlamıştım.

2 Mayıs 2016

KİT’lerden elde edilen vergi dışı gelirlerin yapısı

Bütçenin önemli gelir kaynaklarından birisi de KİT’ler, kamu bankaları ve TC Merkez Bankası’ndan elde edilen vergi dışı gelirlerdir.

Vergi dışı gelirlerin yapısını bilmek, bütçe gelirlerinin sürekliliğini anlayabilmek açısından önemlidir. Eğer bu kaynaklarda oynaklık ve/veya dönemsellik varsa, bütçe açığını büyütmemek için vergi gelirlerini ayarlamak gerekebilir. Ancak vergi gelirleri ayarlanamıyorsa, doğal sonuç yaşanacak, bütçe açığını kapatmak için daha fazla borçlanmak gerekecek.

Aşağıdaki grafikte 2005-15 yılları arası dönemi kapsayan veriler yer alıyor.