29 Nisan 2016

Dolar ne olur?

Ah bir bilsem. (Bilsem her işi bırakır döviz alır satarım)

Bu işin uzmanları var. Onlar kısa vadeli iniş çıkışları tahmin edebiliyorlar. Bu tahminleri doğrultusunda para kazanıyor veya kaybediyorlar. İşleri çok kolay değil.

Ancak, özellikle bizdeki gibi dışa tamamen açık ekonomilerde doların geleceği, doğal olarak, sadece iç dengelerle belirlenmiyor. Asıl belirleyici olan doları basan ABD’nin dengeleri. Her egemen ülke gibi onlar da kendi çıkarlarına bakarak karar alıyorlar.

Amerikan ekonomisinin yakın gelecekte yaşaması olası gelişmelerin FED’in faiz yükseltme kararında etkin olacağını söylemek gereksizdir sanırım.

Siz bakmayın FED’in açıklamalarındaki, “dünyadaki ekonomik gelişmeler” laflarına. Orada söylenmek istenen şey özetle şöyle: ABD’li yatırımcıların içerde ve dışarda para bağladıkları trilyonlarca dolarlık, faize dayalı türev ürünleri var. Faiz yükselmeye başlayınca bu alanda sıkıntılar ortaya çıkıyor. Dolayısıyla, Amerikan merkez bankası, bir yandan bu diğer yandan ucuz kredi olanaklarını çoğaltmak, ABD Hazinesine yardım etmek için işi ağırdan almaya çabalıyor.

Bu resmin bir yanı.

27 Nisan 2016

#LAİKLİK

Laikliğin olmadığı bir ülkede,

İktisat olsa ne olur olmasa ne olur?

Uzatmaya gerek yok.

TÜRKİYE LAİKTİR LAİK KALACAK.

24 Nisan 2016

Dış dengede asıl sorun ara malı dış ticareti açık veriyor

Ana akım medyada izliyor, okuyorsunuzdur. Uzun unvanlı insanlar çıkıp, ekonomi yıllık üç mü büyümüş beş mi tartışıyorlar. Kimse, büyüme nasıl olmuş, dışa bağımlılık ne kadar, sorgulamıyor. Diğer ülkeler bizim kadar başarılı değil demeye getirip millete gazı veriyorlar.

Ancak herkes büyümenin dışa bağımlılığını biliyor. “Ne yapalım bu kısa sürede değişmez” diyerek konuyu geçiştiriyor.

Aslında konu hayati öneme sahip. Güzel olan bu gibi sorunları araştıranlar eksik olmuyor.

Geçenlerde elime T. Kalkınma Bankası’nın Ocak 2016 tarihli bir araştırması geçti. Sayın Ömür Genç “Türkiye Ara Malı Dış Ticareti”ni araştırmış. http://www.kalkinma.com.tr/data/file/raporlar/ESA/ga/2016-GA/Turkiye_Ara_mali_Dis_Ticareti.pdf

Değerli araştırmayı dikkatle okumanızı öneririm.

Çalışma hammadde ve ara malı tanımı yaparak başlamış. “Hammadde; üretilecek ürünün yapısına şekil veya bileşim değiştirerek giren maddelerdir. Ara malı ise başka bir malın üretim sürecinde girdi olarak kullanılan mallarıdır.”

20 Nisan 2016

Kamu neden bu kadar mevduat tutuyor?

Hazine Müsteşarlığı, kamu kurum ve kuruluşlarının kamu bankalarında tuttukları mevduat ile satın aldıkları kamu borçlanma kâğıtları bilgilerini aylık olarak yayımlıyor.

Aşağıdaki tabloda da yer alan verilerden öğrendiğimiz kadarıyla kamu kuruluşları Mart 2016 itibariyle 83 milyar lira kadar mevduat, 109 milyar lira kadar menkul kıymete sahipler.

Kaynak: Hazine Müsteşarlığı

Görüldüğü gibi en çok mevduat mahalli idarelere (belediyeler ve il özel idareleri) ait. Sonra KİT’ler (kamu işletmeleri) geliyor. Ardından fonlar üçüncü sırada yer alıyor.

18 Nisan 2016

ABD Kongresi Suudilerden emir alacak mı?

Dikkatinizi çekmiştir. Bloğun açılış sayfasında “Borç alan emir alır” sözü yer alıyor.
Tarihte, özellikle Osmanlı tarihinde, dış borç hikâyeleri hep aynı sonla bitiyor. Aşırı borçlanma, kısa vadede, iç ve dış politikada oy almak için popülist etkiler yaratıyor. Vergi almakta kaçınan politikacılar borç almayı ve harcamayı seviyorlar. Ama uzun vadede, geri ödeme zamanı gelince işlerin karıştığı görülüyor.

Yeni ve oldukça ilginç bir borç hikayesi yeni gazetelere düştü.

Biri Cumhuriyetçi diğer Demokrat iki ABD’li senatör, New York’taki 11 Eylül Terör Olaylarına ilişkin bir yasa taslağını ABD Kongresinde gündeme getirdiler. Teklif yasalaşırsa, olayın mağdurları, 11 Eylül eylemcilerine yardım ettiği düşünülen yabancı hükümetler hakkında dava açabilecekler.

13 Nisan 2016

Yeni TCMB Başkanından beklentiler

Merkez Bankası Başkanlarının değişimi hiç bir zaman kolay olmamıştır. Hem bankanın fonksiyonları hem de ekonominin içinden geçtiği dönemler, bu kadar etki yaratmaması gereken bir bürokratik olayın önemini ister istemez artırıyor.

Şartlar bu defa da değişmedi.

Her Başkandan olduğu gibi, yenisinden beklenenler de farklı.

Yasa her şeyden önce enflasyonla mücadele et, enflasyonu düşür, fiyat istikrarını sağla diyor. Yıllardır enflasyon hedeflemesi politikası uygulayan TCMB bu konuda pek başarılı sayılmaz. Belki bu defa enflasyonla mücadelede daha başarılı olunur. Ama başarısızlığın yasal bir yaptırımı olmadığını biliyoruz.

İktidar partisi ile borç içinde yüzen şirket ve şahıslar, enflasyonun değil faizlerin düşürülmesini daha çok önemsiyorlar. Hem de yavaş değil hızlı bir düşüş beklentileri var. Hızlanmanın gereğini savunanlar, ideolojik bakış açılarını geri çekerek, dünyadaki ekonomik konjonktürü neden olarak gösteriyorlar. FED ve ECB sıfır hatta negatif reel faiz uygularken TCMB’nin yüzde 9’lara karşılık gelen uygulamalarını kabul etmiyorlar.

5 Nisan 2016

Akbaba fonları Arjantin’den “fidye” aldılar

Başlık bana ait değil. Benzerini ABD gazetelerinde görebilirsiniz.

Dünya, Panama Belgeleriyle meşgul. Adı ortaya dökülenler buz dağının sadece üst kısmı. Yazılanlardan anlaşıldığı kadarıyla, devasa bir bilgi kütlesinin suyun altına kalan bölümüne ilişkin bilgiler gelecek.

Kanımca bundan gayrı, offshore hesabı açtırıp vergiden kaçma gibi işler artık eskisi gibi kolay olmayacak. Olaya neresinden bakarsanız bakın, siyasetçiler ve bürokrasi yeni kurallar ve düzenlemeler üzerinde çalışacaklar. Bazıları kendi istekleri ile yapmasalar bile, uluslararası kuruluşların alacakları kararlara, yapacakları düzenlemelere uymak zorunda kalacaklar. 

Doğal olarak dünyada sıcak parasal hareketleri eskisi gibi olmayacak. Yanlış anlaşılmasın. Bu işler biter demiyorum. Şartlar değişecek diyorum.

Ne demek istediğimi, yine Amerika kıtasından başka bir örnekle açıklayayım.
New York Güney Bölgesi Hâkimi Thomas Griesa’nın 2012 yılında, Arjantin dış borçları ile ilgili olarak aldığı bir kararın sonucu, geçen günlerde açıklandı.

1 Nisan 2016

Dış borçlar üretime gitmemiş

Yıllık milli gelir verileri ve dış borç stok rakamları açıklandı. İkisine birlikte bakınca ilginç bir durum ortaya çıkıyor.

Önce milli gelire bakalım. 2015 yılında ekonomi yüzde 4 büyümüş.

Azımsanmayacak bir performans. Dünya bu kadar sıkıntı içindeyken, Türkiye’nin büyümesi dikkate değer.

Büyümeye en büyük katkıyı hanehalkının ve devletin tüketim harcamaları yapmış. Diğer bir deyimle, iç tüketimle büyümüşüz. Hani o ihracata dayalı büyüme modeli vardı ya. Geçen yıl bir kenarda kalmış.

Peki, tüketim için nereden kaynak bulunmuş acaba?

Dışarıdan.

Gelin rakamlara bakarak konuya biraz açıklık getirelim.