OECD etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
OECD etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Temmuz 2019

Özel sektör dış borç öderken kamu yeni borç alıyor

Bir ülke için en sıkıntılı ekonomi-politik başlığının dış borçlar olduğu konusunda herkes hemfikirdir sanırım. Türkiye’nin son 150 yıllık tarihi dış borçlardan alınacak derslerle doludur. Tarih kitapları, Duyunu Umumiye ’den, Lozan’dan, döviz krizlerinden, OECD ve IMF ile yapılan anlaşmalara geniş yer veriyorlar. 
Ancak nedense bu konular sadece okunuyor, ezberleniyor. Ama gerçek anlamda ders alınıyor mu emin değilim. 
Değilim çünkü dersler alınsaydı dış borçlara biraz gem vurulur, büyüme hızı kesilirdi. Oysa yayınlanan son veriler tam tersini gösteriyor. 

10 Nisan 2019

Anglosakson bireysel emeklilik fonları ve dolarizasyon


Türkiye ağır bir ekonomik süreçten geçiyor. Sorunun temelinde dış borç sorunu olduğu konusunda geniş bir konsensüs var.

Gözümüz dövizde.

Bazen T.C. Merkez Bankası’nda ne kadar rezerv kaldığını tartışıyoruz. Bazen de yabancılar ne kadar hisse aldı, ne kadar Devlet İç Borçlanma Senedi (DİBS) sattı onu takip ediyoruz. Ekonomi medyası, ABD ve AB merkez bankalarının faiz kararlarını izleyen, yorumlayan uzmanlarla (!) doldu. Yayınlarda konuşulan dil bile Türkçe ’den uzaklaşmaya başladı.

Normal mi?

Eğer bu kadar dolarize olursanız neden olmasın? En son veriler, bankalardaki mevduatın %54’ünün, kredilerin %40’nın yabancı para olduğunu gösteriyor.

Bu gelişme, Türkiye’de mevduat ve kredi faizlerini, TC Merkez Bankası’nın davranışlarından çok yabancıların tercihleri belirlemeye başladığı anlamına geliyor. (Ne söylediğimin farkındayım.)


1 Mart 2017

Köprü ve hastaneler mali kırılganlığı artırıyor

Mali disiplinden bahsederken, bütçe dışı yükümlülükler geçiştirilir oldu. Doğaldır, önemi kriz gelene kadar anlaşılmaz. Ekonomi darbe yemeye başlayınca, bütçeye gelen önceden hesaplanmayan, beklenmedik (!) yükler can acıtıcı olur.
Dünyada bu konuda yapılan çalışmalar dikkat çekiyor. Son olarak, OECD koşullu yükümlülükler konusunda, “Koşullu Yükümlülüklerin Yönetiminde Kamu Borç Yöneticilerinin Rolü” başlıklı yeni bir çalışma yayınladı. Güzel olan yazarının, geçmişte birlikte çalışmaktan gurur duyduğum, Hazine şube müdürlerinden Lerzan Ülgentürk olması. Kendisini kutluyorum.
Çalışma üç tür koşullu yükümlülükten bahsediyor. i) Kamu kredi garantileri, ii) Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projelerinden gelen yükümlülükler ve iii) Kamu destekli sigorta sistemleri.
İlkine örnek olarak, KİT’ler, belediyeler ve bankalar için verilen dış borç garantileri verilebilir.
KÖİ garantilerini artık çoğumuz, köprü, otoyol ve hastaneler için verilen garantiler ile bu projelerin dış borç üstlenimlerinden biliyoruz.
Üçüncü türe örnek olarak, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun mevduat garantileri ile tarım sigortalarına verilen katkıyı gösterebiliriz.

11 Temmuz 2016

Babasına bile güvenmeyen millet olmuşuz


Tatilde sosyal medyada gezinirken https://whatsupturkey.com/ adresli sitede, Türkiye’yi de içeren bir OECD çalışmasına rastladım.

2008 yılında OECD üyesi ülkelerde, insanlara bir birlerine olan güveni hakkımda çeşitli sorular sorulmuş. Karşılıklı güvenin oranı araştırılmış. En yüksek oran Danimarka, Norveç, Finlandiya, İsveç gibi kuzey ülkelerinde çıkmış. Danimarka’da yaşayan insanların yüzde 89’u diğer Danimarkalılara güvendiğini belirtmiş.

Aşağıdaki grafikte ülkelerin güven katsayısı, büyükten küçüğe sırlanmış şekilde yer alıyor.

Benim güzel ülkem sondan ikinci. Türkiye’de yaşayanların sadece yüzde 24’ü karşısındakine yüksek seviyede güven duyuyor. Kalan nüfus, diğer vatandaşlara yüksek oranda güvenmiyor.

Konunun uzmanı olan sosyologlar ve eğitimciler derin tahliller yapabilirler. Ben tecrübeyle edindiğim gözlemlere dayanarak, yerlerde sürünen oranla ilgili bazı şeyler yazmaya çalışacağım.

21 Mart 2016

Helikopterle para dağıtmak ve yaklaşan emeklilik krizi

Ekonomistler arasında “helikopterden para saçmak” diye bir deyim vardır. Ekonomik büyüme tıkanınca, gerekirse merkez bankalarının çok para basıp, helikopterle havadan atması anlamına geliyor. Böylelikle, bankalar aradan çıkarılacak, şirketlere ve insanlara kredi/borç vermek yerine doğrudan para verilecek. Varsayım o ki; havadan gelen para hemen harcamaya gidecek ve talep yaratılarak ekonomiye ivme kazandırılacak.
Sanırım bu fikir, çoğunuza inanılmaz, çılgınca gelmiştir. Ama iş öyle değil. Dünyanın tanınmış iktisatçıları konuyu ciddi ciddi tartışmaya başladılar bile. Okuduklarımdan çıkardığım sonuç, gelişmiş ekonomilerde kredi verilerek alınabilecek yolun sonuna gelindi. Faizler eksiye geçti. Ama çoğu ülkede finansal sistem ve bazı ülkelerde reel sektör etkin olarak çalıştırılamadı.
Çünkü sorun derinlerde. 
Yazılarımda çeşitli defalar değindim. Dünyada yönetilen fonların, çok büyük kısmı özel emeklilik fonları ile sigorta şirketlerine ait. Buna karşılık özellikle gelişmiş ülkeler uzayan ömür ve yaşlanan nüfus nedeniyle hızla ciddi bir emeklilik krizine doğru gidiyorlar.
Çok yeni bir Citybank çalışmasına göre, 20 OECD üyesi ülkenin kamu emeklilik fonlarının açığı yaklaşık 78 trilyon dolar. Bu ülkelerin kamu borçlarının toplamının 44 trilyon dolar olduğunu düşünürseniz, emeklilik sistemi açığının ne kadar büyük bir sorun olduğu daha net anlaşılır. 

25 Şubat 2016

Dünya finans sistemi yeniden şekillenirken

Dünya 2008 yılında yaşanan derin ekonomik krizden çıkmaya, bir yenisinin içine girmemeye çalışıyor. Ne yazık ki bugüne kadar başarı sağlanamadı. Büyüme patinaj yapmaya devam ediyor. En son OECD büyüme tahminini aşağı doğru revize etti, yüzde 3’e çekti.

Yeni durgunluk olasılığı konuşulup, yazılmaya başlandı bile. Soruna daha önce değinmiştim: Talep yaratılamıyor.

Maliye politikaları, aşırı kamu borç yükü nedeniyle birçok ülkede çalışmıyor.
Yük para politikasının sırtına yüklendi. Önce sıfır faizle başlandı, yetmedi parasal genişlemeler geldi. Dünya, bol para ortamında çılgınca borçlanmaya devam etti. Stoka, 2007 yılından bu yana 60 trilyon dolar yeni borç eklendi. Böylelikle toplam borç yükü 200 trilyon doları, dünya milli gelirinin üç katını geçti.

Şimdi sıra negatif faizlerde. FED dışındaki büyük merkez bankaları kendisine para getiren bankalara ceza kesiyorlar. Ancak bu aracın da etkin çalışıp çalışmayacağı konusunda ciddi şüpheler var.

Şüpheciler haklı olabilirler mi?

1 Ekim 2015

Borsalardaki aşırı iyimserliğin nedenleri

Dışarıya açık bir ekonomideki gelişmeleri anlayabilmek için dünyada olan biteni tam olarak anlamak gerek.

Örneğin, hem bizde hem dünyada hisse senedi ve diğer piyasalarında belirleyici olan en önemli etken yatırımcıların profili nedir? Kimin ne amaçla para yatırdığını bilinirse, iyimserliğin nedenlerini anlamak ve geleceğe yönelik tahminler yapmak çok daha kolaylaşır.

Konuyu bir klasik örnekle açmaya çalışayım. Teknik olarak, ekonomideki beklentiler ve fiyat/kazanç oranı vb. teknik göstergeler borsalar için önemlidir. Ama bir bakıyorsunuz, ekonomik güven endeksinin tarihi dipleri gördüğü bir günde borsa artışa geçmiş. Anlayabildiğim kadarıyla, borsa hareketlerinde, yabancıların beklentisi diğer verilerden çok daha etken.

Bu kanımı destekleyen verileri aşağıdaki tablolarda bulabilirsiniz.

3 Aralık 2014

Seçimler yaklaşırken bir kez daha sosyal harcamalar üzerine

Dünya, 2008 Küresel Krizinden sonra gelir dağılımındaki eşitsizlikler, sosyal harcamaların geleceğiyle daha fazla ilgilenmeye başladı. Amerika’da sağlık reformunun bütçe açığına etkisi konuşulurken, askeri harcamalardaki sorunlar dikkatten kaçtı. Ama özellikle kamu emeklilik sandıklarının açıkları bu blokta da defalarca yer aldı.

Avrupa’daki sorunun sosyal devletin geleceği olduğunu, konuyla ilgilenenlerin çoğu biliyor. Şimdi düzenin devamı için nereden kaynak bulunacak o konuşuluyor. “21. YY da Kapital“ in yazarı Thomas Piketty gibi en üst gelir gruplarından daha fazla vergi alınmasını öneren yazarlar, hem dünya çapında şöhret hem de kitap satışından zengin oldular.

Son olarak, OECD, üyelerindeki sosyal harcamalar hakkında yeni bir çalışma yayımladı. Özet bir veri seti Tablo 1’de yer alıyor. Görüldüğü gibi, milli gelire oran olarak en çok sosyal harcama yapan ülke Fransa. Rakam yüzde 30’un üstünde. Yunanistan da üst sıralarda. Kamu sosyal harcamalarının milli gelire oranı ABD’de yüzde 18,5, bizde yüzde 12,2. Biz son sıralardayız.

31 Temmuz 2014

Geliyor hazır mıyız?

Bayram bitti piyasaların rengi kırmızıya döndü. Dolar yukarı, borsa aşağı gidiyor. İsterim ki sadece birkaç günlük bir hareket olsun.
Ama pek öyle görünmüyor. Şimdi piyasa uzmanları gelmekte olanın bir düzeltme olup olmadığını tartışıyorlar. Eğer düzeltme ise, önce dövizin yukarı hareketi sonrasında da TCMB’nin faiz yükseltmesiyle bu salvoyu geçiştirebiliriz. Birileri biraz zarar yazar, olur biter. Çok can yanmaz.
Ama gelen, son IMF, OECD ve BIS raporlarının söylediği gibi, kısa dönemli faiz hareketiyle geçiştirilemeyecek kadar büyük bir dalga ise o zaman ne yapacağız? Gelin önce anlamaya çalışalım.
“Şu gelen atlı mıdır?”

11 Temmuz 2014

Seçim döneminde yapısal reform hazırlıkları

Son günlerde, Türkiye cumhurbaşkanlığı seçimleri ile meşgulken,   uluslararası kuruluşlardan yoğun yapısal reform duyumları gelmeye başladı.

Önce Dünya Bankası dokümanlarında bir eylem listesi olduğunu duyduk. Gelir vergisi reformundan, Ticaret Kanunundaki şeffaflık uygulamalarına kadar uzun bir liste var. Rekabeti arttırma, tüketiciyi koruma gibi önemli konular olduğu söyleniyor. Enerji sektöründe, özellikle doğal gaz dağıtımı alanında bazı yenilikler ve demiryollarında yeni yapılanmalar için hazırlıklar yapılıyormuş. Aslında yapılacaklar listesindekilerin büyük bir bölümünün yasal alt yapısı hazırmış. Sadece uygulaması hayata geçirilecek şeylermiş.