Hazine, kamu borçlanmasına ilişkin iki önemli
açıklama yayımladı. İlki 2018 Finansman Programıydı. İkincisi de Müsteşarlığın
borçlanma limit aşımı ve nakit rezerv biriktirmenin nedenlerine yönelikti.
Öncelikle borçlanma
limiti konusuna değineceğim. Yazacaklarımdan muradım, idaredeki
arkadaşlara, 4749 sayılı Kamu Borçlanma Kanunu hazırlanırken tartışılan bir
konuya değinmek. Böylelikle limit konusuna açıklık getirmek.
Açıklamada
“Dolayısıyla net borçlanma limitinin bu dinamik yapısı nedeniyle limite ilişkin
değerlendirmelerin, tüm resmi görerek mali yılsonunda yapılması gerekmektedir.”
Yani borç limiti aşımlarına yıl bitmeden yorum yapmanın yanlış olduğu ima
ediliyor.
Kanunun
5. Maddesinde, bütçe açığına bağlanan borçlanma limitinin değiştirilemeyeceği,
sadece otomatik olarak %5, gerekirse ek olarak bir %5 daha Bakanlar Kurulu
(BKK) kararıyla artırılabileceği hükme bağlanmıştır. O da yetmezse, hükümet
“bütçe hakkının” sahibi TBMM’ye gidecek ve ek bütçe çıkarılmasını isteyecektir.
Diğer
bir deyimle, yasanın özünde yılsonunun
beklenmesi gibi mantık kesinlikle yoktur. Çünkü bu yasa bir muhasebe kurallarını
düzenleme yasası değildir. Diğer bir deyimle limit, muhasebe hesabına değil,
siyasi hesaplara konmaktadır. Hükümetlerin aşırı borçlanmasını frenlemeye
yöneliktir.
BKK’nın istemesinin mantığı da borçlanma
limitinin dolduğunu hükümettin diğer üyelerine ve (o zaman ayrı bir yapı olan) cumhurbaşkanına
duyurmaktır. Böylelikle önlem
almaları gerekiyorsa harekete geçmelerini sağlamaktır.
İkinci
amaç, Resmi gazetede yayımlanacak olan BKK ile TBMM’yi ve kamuoyunu
bilgilendirmektir. “Bakın hükümet gereğinden fazla kamu borçlanması yapıyor. Haklı
olabilirler, ama nedenini araştırın. Unutmayın
yarın zamanı geldiğinde, fazla borçlanmayı daha fazla vergi ödeyerek
ödeyeceksiniz.” demek için uyarmaktır.
Sonuç
olarak, Hazine şirketin muhasebecisi değildir. Patronun oğlu aldığı harçlığı bir
süre sonra geri verebilir. Veya patron biricik oğlu için fedakârlık yapabilir.
Ama Hazinenin fazla borçlanmasında fedakârlığı
patron değil halk yaptığı için, limit aşıldığında, onun ve TBMM’deki temsilcilerinin
bilgilendirilmesi gerekir.
Kısaca 2018 Finansman Programı üzerine
Ekonominin
içinde bulunduğu durumu anlamak için, kamu borç stokunun büyüklüğü kadar yıl
içinde o stoka eklenen yeni borç miktarı (net borçlanma) da önemli bir
göstergedir.
Net borçlanma toplam faiz
ödemelerinden; nakit bazlı faiz dışı denge, özelleştirme
gelirleri, 2/B satış gelirleri, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonundan aktarılacak
kaynaklar ile devirli ve garantili borç geri dönüşleri ve kasa/banka kullanımı
sonucu elde edilecek borçlanma dışı
kaynakların çıkarılmasıyla bulunuyor.
Yani ne kadar az faiz
ödemesi yapılır, ne kadar fazla borçlanma dışı kaynak bulunuyorsa net borçlanma
o kadar azalır.
Aşağıdaki Tablodan da görüleceği gibi 2017 yılında borçlanma programı
şaşmış. Önce kur etkisiyle ödemeler biraz yükselmiş. Ama daha önemlisi
borçlanma dışı kaynaklar, artı 16 milyar liradan, eksiye (-21,6 milyar TL) dönmüş. Net
borçlanma gereği de 36,6 milyar liralık programdan 40 milyar lira saparak, 77
milyar liraya ulaşmış. Sapma çok fazla. Bir de artışın tatmin edici bir açıklaması yapılmamış.
Bu yılı kolay geçiremeyen Hazine’nin işi 2018 yılında da kolay
değil. Borçlanma dışı kaynakları ancak 2009 Kriz yılındaki kadar. Bu yılın
programında olduğu gibi, dış borçlanmada net ödeyici olacağı anlaşılan Hazine
içeriden TL borçlanacak.
Bu durum piyasaya ödediğinden daha fazla borçlanmasına
neden olacak. Bu da kaçınılmaz olarak içeride kredilere ve faizlere baskı
yapacak.
Kaynak: Hazine Müsteşarlığı ve kendi hesaplarımız
(*) AÇIKLAMA NOTU 1: 4749 sayılı Kanunun en önemli mimarlarından E. Hazine Müsteşar Yardımcısı, değerli dostum Ferhat Emil borçlanma limiti konusunda bir açkılama notu gönderdi.
"Yorumlarına katılmakla beraber, bazı hususların altını daha
kalın çizgilerle çizmek gerekiyor diye düşünüyorum.
1. Hazinenin
açıklaması çok şey söylüyor gibi gözüküp hiç bir konuya açıklama getirmeyen bir
"açıklama" özelliği taşıyor.
a. Her şeyden
önce açıklama yanıltıcı bir özellik taşıyor. Borçlanma limiti yılsonunda
bakılıp aşılıp aşılmadığına göre hesap düzeltmesi yapılacak bir kavram değil.
Bir mali kural. Eğer yılsonuna kadar bütçede borçlanma limitleri kaçınılmaz
biçimde aşılacak ise bunun önlemini yıl içinde almak yani hukuki yetki
müesseselerini çalıştırmak ( % 5+ % 5 onaylarının alınması gibi), bunu daha fazla aşmamak için önlem almak, o da
olmuyorsa ek bütçe ile Meclisten yetki almanın yani bütçe hakkının
işletilmesinin sağlanmasını amaçlıyor. Bu açıdan yazdıklarına katılıyorum.
b. Hazinenin açıklamasının vahim tarafı
bunun bir mali kural olduğunun farkına varılmaması. Bu mantık sürdürülecek
olursa; yıl içinde borçlanma limitinin aşılması, bunun sene sonunda kapatılabileceğinin
varsayılması söz konusu oluyor. Yani iş kadere bırakılmış. Talihiniz yaver
giderse, yılsonunda borçlanma limiti
aşılmamış olabilir. O zaman durumu kurtarmış gibi gözükebilirsiniz. Hazinenin
açıklamasından sanki “hele bir durun belki böyle bir umut var ” gibi bir anlam
çıkıyor. Ama tersi olur ve bütçe yılı sonunda borçlanma limiti aşılmış olursa o
zaman yasanın öngördüğü borçlanma limitlerine uymadan işlem tesis edilmiş olur
ki, bu en hafif tabiri ile "görevi
ihmal" anlamına gelir. En azından Sayıştay'ın Mecliste bu duruma dikkat
çekmesi ve Meclisin bunu tartışması gerekir.
c. Bu yasa dışılığa
kılıf bulmak için Mecliste yapılacak bir düzenleme ile emrivaki yapılıp bu
durumun temizlenmesine (4749'daki limit maddesinin fiili duruma uydurulması gibi)
çalışılabilir. Böyle bir şeye kalkışılması ise Meclisin kendisini inkârı
anlamına gelir. Zira Meclis başta vermediği bir yetkiyi mali yılsonunda vermiş
ve yürütmenin yarattığı fiili duruma boyun eğmiş olacaktır. Bu Meclisin Bütçe
hakkının kendisi tarafından reddedilmesi demektir.
2. Durumu daha da
ilginç kılan husus ise bütçenin yılsonunda açık hedefinin tutmayacağının Maliye
Bakanlığınca yayınlanan 2017 Yılı Mali Durum ve Beklentiler raporunda resmen
kabul edilmiş olmasıdır. Yani iş Maliye'nin resmi beklentisine göreHazinenin
“umduğunun” tersine olacak gibi gözüküyor. Bu Rapora (Sayfa 63 deki tablo) göre bütçe başlangıçta yılsonunda 46,8 milyar
TL açık verecek şekilde tahmin edilmiş iken, Maliye Bakanlığı bunu şimdiden 61,6 milyar TL
açık verecek şekilde revize etmiş bulunuyor. Nereden bakılırsa bakılsın bu
tablo aradaki farkın zaten % 5 + % 5 limitinin üzerine çıktığı ve yasal
borçlanma sınırının aşıldığını gösteriyor. Yani Hazinenin sene sonunda eğer
şimdiden ek bütçe çıkmazsa yasadışı borçlanma yapmış duruma düşeceğini devletin
diğer bir kurumunun resmi Mali Durum ve Beklentiler Raporundan zaten açık bir
biçimde görebiliyoruz. Bu saatten sonra bunun tersine dönmesi için ya bir
mucize olması ya da yaratıcı muhasebe oyunları yapılması gerekir. Eğer Hazine, Maliye
bütçe açığını 61,6 milyar TL olarak tahmin ederken, net borçlanma limitinin yıl sonunda yıl
başındaki 46,8 milyar TL’lik lik bütçe açığını aşmayacağı gibi bir beklenti
içinde ise iki kurum arasında ciddi bir tahmin ve beklenti farkı var demektir ki;
bu daha da ciddi bir kredibilite sorunu anlamına gelir ve bunun açıklanması
gerekir. Ya da 61,6 lık bütçe açığına karşılık garip bir emanet biriktirmesi
yapılıp net borçlanma limiti yasal sınırında tutulacak gibi bir akıl
yürütülebilir ama devletin vatandaşlarına bu kadar borç biriktirmesi siyasi
açısından pek kabul edilecek bir durum değildir.
3. İşi hukuki
açıdan daha da karmaşık hale getiren husus, Maliyenin ödeneksiz harcama
yapmasına imkân veren bütçe kanunu maddeleri ile Meclisten ek bütçe çıkartmadan
ödenek aşan harcamaları gider kaydetmesidir. Böyle bir durumda Hazine kendi açıklamasında
bahsettiği "ikincil yetkilerinin “ gereğini yerine getirse ve gerekli
onayları alsa bile, bunun üzerindeki kısım için temel alacağı bir ek bütçe
çıkmamış dolayısı ile Hazine hala yetkisini aşarak borçlanma yapmış durumda
kalacaktır.
Sonuç olarak;
a. Mali kural kavramına tamamen ters bir limit aşımı
anlayışının olduğu
b. Bunun sonuçlarının
(hukuki, cezai, kredibilite kaybı) farkında olunmadığı veya umursanmadığı
c. Devletin Maliyesi ile Hazinesinin devlet bütçesinin yıl
sonunda ne olacağı ve buna göre net borçlanma limitinin aşılıp aşılmadığı
konusunda aynı fikri taşımadığı izlenimi veren dağınık bir durumla karşı
karşıyayız.
Bu herhalde ilk kez oluyor. Bu durumda yetkililerden daha
tatminkar bir açıklama beklemek konusunda vatandaşın hakkı baki kalacak."
AÇIKLAMA NOTU 2: Bazı okurlarım yazı ekindeki tablonun mantığını sordular.
Bilindi gibi, tanım olarak; Kamu Borç Stoku = Anapara dır. Stok rakamına faizler dahil değildir. Bu bağlamda, eğer Hazine yıl içinde sadece anaparayı çevirmek için borç alırsa stok artışı olmaz. Sabit kalır. Borç artışı demek faiz ve kur farkından gelen ilave ödemeler için borçlanmak demektir.
Bu bağlamda tabloda, faiz ödemeleri esas alınmıştır. Borçlanma dışı kaynakların faiz ödemelerine eşit olması durumunda ek borçlanma yapılmasına gerek kalmadığı tablodan görülür.
Dahası, faiz ödemesi bütöe kaynaklarının tasarruf biriktirebilecek kadar geliri olanlara ilave kaynak transferi olduğu da unutulmamalıdır.
Yorumlar yayınlanmaz iseler blog da hiçyorum yok yazar .Bravo.
YanıtlaSilSAYIN ETİMAN,
SilBU BLOG GENİŞ BİR YATIRIMCI KİTLERİ TARAFINDAN TAKİP EDİLMEKTEDİR. DOLAYISIYLA YATIRIMCILARIN KARARLARINI ETKİLEYEBİLECEK KİŞİSEL, SPEKÜLATİF GÖRÜŞLERİN YAYIMLANMASI, YASALAR GEREĞİNCE SAKINCALIDIR.
BUNU TAKTİRLE KARŞILAYACAĞINIZI UMUYOR, İLGİNİZE TEŞEKKÜR EDİYORUM.