28 Eylül 2018

Dış borç stokunun mesajları

Hazine, Haziran 2018 sonu itibariyle Türkiye’nin dış borç stokunu yayınladı.
Stokun verdiği mesajları kısaca yorumlamaya çalışayım.
Nominal rakamlara göre stok önceki çeyreğe göre azalmış, 457 milyar dolara düşmüş.Ancak 2017 yılsonuna göre 2 milyar dolar kadar bir artış var. Artışı 2016 yılındaki 45,6 milyar dolarlık artışla karşılaştırınca çok cüzi kaldığı ortada.
Her zaman yazdığım gibi borçların nominal büyüklükleri kadar milli gelire oranı (reel borç) da önemli bir gösterge. Yıllar itibariyle bu oranları gösteren Grafik 1bize önemli bilgiler veriyor.
İlk olarak reel borç oranının yönünü aşağıya çevirdiğine dikkatinizi çekmek isterim. Aralık 2017’de yüzde 53,4 olan reel borç oranı, Haziran 2018’de %52’ye yaklaşmış
Oranda bir düşüş başlamış gibi. Bu gelişme bir yerde sevindirici; dışarıya borcumuz azalıyor. 

24 Eylül 2018

Yeni Ekonomi Programı üzerine kısa bir değerlendirme


Orta Vadeli Programın (OVP) adı değiştirildi, Yeni Ekonomi Programı (YEP) oldu. İletişim stratejisi açısında doğru bir yaklaşım. Çünkü OVP’lerin hiçbir kredibilitesi kalmamıştı. Adının değiştirilmesiyle, kısmen de olsa, öncekilerden farklı bir ekonomik program olacağı imajı yaratılmış oldu.

Ancak 24 Temmuz 2018 tarihinde yayımlanan Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın kuruluş kararında OVP’nin hazırlanması görevi, Bakanlığın görüşlerini almak kaydıyla, adı geçen Başkanlığa verildiği halde açıklama neden Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yapıldı anlaşılmadı.

Yazıyı fazla uzatmamak için, diğer değerlendirmelerime kısa notlar halinde devam edeceğim.

14 Eylül 2018

Sorunu Merkez Bankası yaratmadı çözecek olan da o değil


T.C. Merkez Bankası son yılların en büyük faiz artırımını yaparak hepimizi şaşırttı. Para piyasaları, kararı büyük bir coşkuyla karşıladı. Bazıları öyle ileri gitti ki, artık sorun kalmadı demeye başladılar.

Oysa ekonomide yaşanan bir kur krizi değil. Yani sorun Merkez Bankasının çözebileceği bir dert değil. Sorun yüksek dış borç ve ekonominin aşırı dolarize olması. Dış borcun büyüğü de özel sektöre ait. Mart 2018 verilerine göre 467 milyar dolarlık dış borç stokunun yüzde 70’i (325 milyar doları) özel sektörün ödemesi gereken miktar.

Dünyada döviz bolken alınmasına izin verilen borçların geri ödenme zamanı geldi. Borç verenler, reel sektör şirketlerinin nereden döviz bulunacağını ve borçlarını nasıl ödeyeceklerini merak ediyorlar. Yeteri kadar döviz rezervi var mı? Cari açık ne durumda? Ekonomi yeteri kadar büyümezse, şirketler nasıl satış yapıp borç ödeyecekler? Hadi TL buldular, dünyada döviz azalıyor, eskisi kadar kolay dolar, Euro bulabilecekler mi?

Kreditörler bu ve benzeri sorulara cevap ararlarken, jeopolitik riskler, iç politika yanlışları ve “yalama saçlı” Trump nedeniyle hızla yükselen döviz kurunun, döviz borçluları üzerinde yaratacağı tahribat nedeniyle paniklemeye başladılar. Yükselişi durdurması için TCMB’den medet umdular. Ama gerekli karar zamanında alınamadı. Ağustos başında 4,90 TL’lerde olan dolar kuru 7 TL’lere kadar çıktı. Karar sonrası 6,1 TL’ye yaklaştı. Karar geç alınınca, bunca faiz yükseltilmesine rağmen kur eski yerine dönmedi.

Dönmedi ama faizler yukarı çıkmış oldu.


6 Eylül 2018

Gelecek yılın bütçe gelirlerini tahmin etmek zor olacak

Sanırım bütçe hazırlıkları sonuna yaklaşmıştır. Eğer eski yöntemler devam ediyorsa, önce kurum ve kuruluşlardan harcama talepleri toplanmıştır. Strateji ve Bütçe Başkanlığı bu talepleri bir araya getirdikten sonra, gelirleri tahmin edecektir. Tahmini bütçe açığı da Hazine tarafından finanse edilecek.
Eğer devam ediyorsa (!), bu bana göre yanlış bir yöntem. Mali disipline de aykırı. Mali disiplini esas alan bütçe hazırlığında önce gelirleri belirlenir. Ardından kamu borç idaresine, bir yıl içinde ne kadar ek borçlanma yapabileceği sorulur. Onun verdiği rakam gelirlere eklenir ve toplam harcamalar belirlenir. Böylelikle kamu borç idaresi para piyasalarında baskı yaratmadan borçlanma yapar. Ekonomide faiz baskısı olmaz. Özel sektörün yatırımlarının, yeni istihdamın önü açılır. 
Dikkat ettiyseniz böylesi bir bütçe hazırlama prosedürü, kamu borç idaresinin bağımsızlığını gerektirir. Bizdeki örneğin bununla bir ilgisi yok.
O zaman biz de hayalleri bırakıp, gerçeklere dönelim.
Gelecek yıl bütçesinde gelirleri tahmin etmek, önceki yıllara göre biraz daha zorlaşıyor.
Nedenini özetle açıklamaya çalışayım.