Kamu borçlanması etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kamu borçlanması etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Eylül 2019

Bütçenin değişen gelir ve harcama yapısının sonuçları

Sekiz aylık bütçe rakamları mali disiplin konusunu daha dikkatli yorumlamamız gerektiğini gösteriyor. 
Bu bağlamda, sizler için 2006, 2009 ve Ağustos 2019 bütçe gelir ve giderlerinin toplam içindeki paylarını içeren bir tablohazırladım. Nominal büyüklük yerine payları dikkatinize sunmamın amacı yıllar itibariyle değişimi göstermek.  
İlk değişim vergi gelirleri ile vergi dışı gelirler arasında görülüyor. Vergi gelirlerinin toplam içindeki payı, önceki yıllarda yüzde seksenler civarında. Ancak bu yılın ilk sekiz ayında %73’e düşüyor. Buna karşılık vergi dışı gelirler (ki çoğu bir defalıktır) toplam içindeki paylarını %20,7’den %26,8’e çıkarıyorlar. Bu artışın nedeninin, TCMB’den gelen 80 milyar lira olduğunu biliyoruz. 
Yani gelirlerde, vergi dışı gelirler lehine bir pay artışı yaşanırken bu artışta TCMB’nin katkısı da artıyor.

5 Eylül 2019

Ekonomi küçülürken borçlar büyümüş


Milli gelir verileri yayımlanınca Türkiye’nin borçlarını bir araya getiren veri setimi güncelledim.

Tablolar yeteri kadar açık ama kısaca özetleyeyim.

Son yazacağımı baştan yazayım. Türkiye 2011 yılında gördüğü rekor büyüme oranından sonra potansiyel büyüme oranının (%5 olarak kabul ediliyor) altında, yüzde 3 civarında büyüyor. Hatta son dokuz ayında küçülüyor. Uzmanların çoğunluğu bu yılın Haziran-Eylül dönemi için sıfır büyüme oranı bekliyorlar. Böyle olursa bir yıldır küçülen ekonomide yaşıyor olacağız. Buna karşılık borçlar azalmıyor.

28 Temmuz 2019

Hazine’nin dövizli borçları hızla artıyor

Hazine borç stokunun ilk altı aylık rakamları belli oldu. Merkezi yönetim borç stoku 1,2 trilyon lirayı geçti.
Gelişmeleri daha iyi anlayabilmek için biraz ayrıntıya bakalım.
Aşağıda Grafik 1’de, 2003 yılından Haziran 2019’a kadar olan değişimler görülüyor. Devletin borç stoku bir önceki yılsonuna göre 153 milyar lira artmış. Altı ay için sıra dışı bir büyüklük.
Grafik 1: Hazine borç stokunun bir önceki yılsonuna göre artışı (milyar TL)

Artışa dikkat edin lütfen. Hazine’nin borçları, 2014 yılından sonra her yıl, bir önceki yıla göre daha hızlı artıyor. Geçen yılsonunda artış miktarı 191 milyar lira ile zirve yapmış. Bu yıl sadece 6 aylık artış, geçen yılın toplam artış miktarının yarısından fazla. 
Eğer harcamalar frenlenmezse sorun daha da büyüyecek. Seçimler vardı, ekonomi kriz ortamında, büyüme hızı sıfır civarında geziniyor, özel sektörün hali yok, kamu borçlanıp ekonomiye can suyu versin denirse, kamu borç stoku artışı, bu yılın sonunda rekor kırabilir.

21 Haziran 2019

Beş aylık bütçeye bir de bu yönden bakın


Bana en çok sorulan sorulardandır: “Faiz dışı dengenin önemi nedir?” Soruya en kısa cevap, “Borç stokunun artmamasıdır.” olur.

Tanım olarak “borç stoku = anapara” demektir. Yani faizler stoka dâhil edilmez. Eğer kamu, her hangi bir yılda borç stokunu büyütmek istemiyorsa, yeni borç almamalıdır.

Faizler için her yıl bütçeye ödenek/harcama konulduğunu hatırlatayım. Diğer bir deyimle, faizler için ek borçlanma yapılmazsa, yani faizler yeniden borç alınarak ödenmezse, borç stoku büyümez.

Bu durumun formülü, “faiz ödemeleri = faiz dışı fazla” şeklindedir.

Eğer faiz ödemleri kadar faiz dışı fazla yaratılamazsa yeniden ek borçlanma yapmak gerekiyor. Bu durumda borç stoku büyüyor.

Faiz dışı denge (açık/fazla), bütçedeki faiz hariç harcamalar ile toplam gelirler arasındaki farktır.

Artık bu yılın Ocak-Mayıs dönemi verilerine yakından bakabiliriz.

2 Haziran 2019

Ekonomi küçülürken Hazine ve reel sektörün borçları hızla artıyor

Milli gelir, yılın ilk çeyreğinde yüzde 2,6 küçüldü. Geçen yılın son üç ayında da daraldığını hatırlarsak durumu daha iyi kavrayabiliriz. 
Görüne o ki, ilk çeyrekte kamunun harcamaları bu kadar yüksek olmasaydı, bunca borçlanmasaydı, daralma daha büyük olacaktı. 
Öte yandan sanayi, hizmetler ve inşaat sektörlerindeki küçülme dikkat çekiyor. Ama bana göre en önemli gelişme, özel sektör yatırımlarında birkaç çeyrektir süregelen azalma. Bu ekonominin yakın geleceği ve işsizlik açısından üzerinde düşünülmesi gereken bir gelişme. 
Gençler iş bekliyor.İşsizlikten ortalık yanıyor.
Milli gelir böylesine küçülürken, Türkiye’nin borçlarındaki üç aylık gelişime göz atalım. 
Önce bir açıklama yapmam lazım. KİT’lerin iç ve dış borçları ile belediyelerin banka kredilerine ait 2019 verileri henüz yayımlanmadı. Bu bağlamda tablolardaki rakamlar birer muhafazakâr tahmin. Diğer veriler Hazine, BDDK ve TCMB’nin yayınladığı güncel değerler.
Artık verilere bakabiliriz.

27 Mayıs 2019

Bütçe dengesi bozuluyor

Ekonomide ne iyi gidiyor diye sorulduğunda çoğunluk, mali disiplinden, bütçe açığının sorun olmadığından bahsediyor. 
Hatta adının önünde akademik unvan taşıyan bazı muhteremler, yaşanan ekonomik sıkıntıların çözümü için, hiç sıkılmadan bütçeyi gösteriyorlar. Bunu önerirken, nedense (!), sadece bütçenin klasik açığına dikkat çekiyorlar. Yapısal sorularını gündeme getirmiyorlar.
Durum nedir, biraz yakından bakalım.
Bütçenin yapısal durumunun en iyi göstergesi faiz dışı dengedir (FDD).Bildiğiniz gibi FDD, gelirlerden, faiz hariç harcamaların düşülmesi ile bulunur. Eğer bütçe, o yıl ödenen faizler kadar faiz dışı fazla verebiliyorsa, açık vermez ve borçlanma gereği kalmaz.  
Dolayısıyla, FDD, Hazine’nin borçlanması açısından çok önemli bir göstergedir.

18 Şubat 2019

Ocak ayı bütçe dengesi üzerine birkaç not

Ocak ayı bütçesi ve hazine nakit dengesi üzerindeki gözlemlerimi, özetleyerek paylaşacağım.
İlke olarak bir aylık verilere bakarak, genel bütçe dengesi üzerinde yorum yapmak pek doğru olmaz. Ancak, 2019’un ilk ayı seçim dönemine denk geldiği için çok dikkat çekiyor.
Bütçe dengesibu yıl, geçen yıla oranla daha iyi performans gösterdi ve ilk ayda 5,1 milyar lira fazla verdi.
Gelir tarafında en çok konuşulan konu T.C. Merkez Bankası’nın temettü gelirleri. Normalde Nisan ayında gelmesi gereken 34 milyar lira, Banka’nın genel kurulu öne çekilerek ocak ayında Hazine’nin hesaplarına girdi. Bu para olmasaymış bu kadar harcama yapmanın olanağı yokmuş. Kasadaki para yetmezmiş.
Öte yandan gelirlerin kendi içindeki dengeler öylesine değişmiş ki, en büyük payı, geçen yıl kurumlar vergisi oluştururken, bu yıl “kamu bankaları (TCMB) transferleri” birinciliği almış. Böylelikle, Merkez Bankası genişlemeci maliye politikasına yardımcı olmuş.
Bu arada KDV ve ÖTV tahsilatları beklendiği gibi düşük gelmiş.
Gelirler artınca, hemen harcamalarayol verilmiş. Geçen yılla karşılaştırınca en fazla artış personel, hanehalkına yardımlar, yatırımlar ve KİT’lere verilen sermaye yardımları kalemlerinde.

13 Şubat 2019

Tanzim satışlardan Amerikalı emekliler de mutlu olacak

Ekonomide geçen temmuzdan bu yana yaşananlar sıradan olaylar değil. 2009 Küresel Krizinden çıkış sürecinin bir sonucu olarak biriken sorunlar ve dışardan gelen etkilerle önce kur, sonra faiz, ardından da enflasyon yükselişe geçti. 
Başta özel sektör olmak üzere tüm kesimlerin bilançolarında önemli tahribatlar yaratan dış borçlar, ekonomiyi bir sarmala soktu.
Şirketler başta olmak üzere, bilançosu bozulanlar borçlarını nasıl geri ödeyeceklerinin derdine düştü.
Kimi öz kaynaklarını devreye soktu. Bazıları işini küçültmek derdinde, işsizlik arttı. Diğerleri kamuya olan borçlarını ödemekte zorlanıyor. Başta KDV olmak üzere vergi ve sosyal sigorta primlerinin tahsilatında düşüler yaşanıyor. TCMB’den gelen para olmasa bütçenin nakit dengesi nasıl olurdu acaba? Bunlar yetmeyince bankalara olan borçların geri ödenmesine sıra gelebilir.
Kısacası herkes seçimlerin sonrasına kilitlenmiş durumda. Nisan sonrasında gerekli acı reçeteyi içeren önlemlerin alınacağını düşünenler az değil.
Ancak benim biraz farklı bir gözlemim var.

26 Ocak 2019

Torunlardan hayır duası beklemeyin

“Dua ile Hazine borç stoku arasında ne ilişki var?” diyenlerden yazıyı sabırla okumalarını rica edeceğim.
Yazılarımı izleyenler hatırlarlar. Hazine (merkezi yönetim) borç stokundaki değişimleri periyodik olarak bilginize sunmaya çalışıyorum. Hem derslerimde hem de yazılarımda, Hazine’nin borç stokunun, kur ve faiz değişimlerinin yarattığı etkilere karşı kırılgan olduğuna devamlı vurgu yapıyorum.
Evet doğrudur. Kamu borç stoku, diğer ülkelerle ve geçmiş dönemlerle karşılaştırıldığında çok değil. Reel olarak (merkezi yönetim borç stoku/milli gelir oranı) değerlendirildiğinde yüzde 30’dan az
Ancak geçen yıl olduğu gibi, kurlar ve faizler yükseldiği zaman, devletin borcu durduğu yerde büyüyor. Durduğu yerde derken, yeni/taze borç almadan stok şişiyor.
Sizi rakamlara fazla boğmadan, Hazine web sitesinden aldığım verilerle hazırladığım grafikler yardımıyla konuyu özetleyeyim.

16 Ocak 2019

Bütçe: Devlet için mi piyasa için mi?

2018 merkezi bütçe sonuçları açıklandı. 
TBMM’den geçen haliyle, hükümetin harcama yetkisi 762,7 milyar liraydı. Gelir tahmini ise, 696,8 milyar lira. Dolayısıyla Meclis’in verdiği açık/borçlanma yetkisi 65,9 milyar liraydı. 
Hükümet bu rakamları, geçen Eylül sonunda, Yeni Ekonomi Programını (YEP)açıklarken revize etti. Harcamalar 821,7 milyar lira, gelirler 749,6 milyar lira, açık 72,1 milyar lira olur dedi.
Oysa 2018 yılı için son rakamlar; harcamalarda 830,4 milyar lira, gelirlerde 757,8 milyar lira, bütçe açığında ise 72,6 milyar lira oldu.
Bu rakamların ardından Sayın Hazine ve Maliye Bakanı bütçe hedeflerinin tutturulduğunu söyledi.
Hangi hedeflerin? 

11 Ocak 2019

Hazine’nin faiz harcamaları arttıkça borçlanma ihtiyacı da artıyor

Hazine 2018 yılında 70 milyar lira kadar nakit açığı vermiş. 
Rakamların detayı bize, nakit gelirlerin önceki yıla göre yüzde 24 arttığınıişaret ediyor. Bu artış, son on yılda görülen en büyük değişim. Gelirlerin önemli bir bölümü bir defalık gelirlerden.
Faiz hariç nakit harcamalardakiartış ise yüzde 22. Bu oran, Küresel Krizi ’de kapsayan son on yılın en büyük rakamı. 
Bir anlamda, kamu gelir topladıkça harcamış. Tasarruf edeyim, borçları azaltayım dememiş. Ekonomide büyümenin yavaşlamaya başladığı bir dönemde, kamudan harcama azaltmasını beklemek çok doğru değil. Yeter ki, popülist olmaktan çok üretimi tetikleyecek harcamalar olsun. 
Faiz harcamalarındaki artış ise çok çarpıcı. Bir önceki yıla göre değişimi yüzde 26 olmuş. 
Bu eğilim, aynen devam ederse, önümüzdeki yıllarda bütçe dengeleri ve borçlanmanın gelişimini belirleyecek. 
Ne demek istediğimi biraz açayım. 

5 Aralık 2018

Hazine borçlanma ilkeleri ve ihaleleri üzerine birkaç söz


Kamu borçlanması bilgi ve deneyim isteyen bir iştir.

Dünyada ve Türkiye’de çok uzun geçmişi olan bu işlemlerin, ekonomik ve siyasi sonuçlarını çok iyi anlamak, borçlanmada sürdürülebilir bir yaklaşımı hayata geçirmek için mutlak bir gerekliliktir.

Konuya bu açıdan bakınca, kamu borçlanmasının üç temel ilkesi vardır: Likidite, şeffaflık ve basitlik.

Kısaca değinmek istersek, likidite; uzun vadeli kamu borçlanma senetlerinin, vade sonunu beklemeden elden çıkarılmak istenmesi durumunda çok zarar etmeden işlem görebilmesi demektir.

Basitlik ilkesi; borçlanma prosedürünün, borçlanma enstrümanlarının, ikincil piyasa işlemlerinin (Hazine ihaleleri 1. Piyasa, BİST Tahvil piyasası işlemleri 2. Piyasa olarak adlandırılır), itfa (geri ödeme) işlemlerinin kolayca gerçekleştirilebilir, anlaşabilir olmasıdır.

Benim, geçmişteki deneyimlerime dayanarak, en çok önem verdiğim ilke şeffaflık ilkesidir. Bu ilke; borçlanma faizlerindeki risk primini azaltmak üzere, taraflar arasındaki enformasyon asimetrisini ortadan kaldırmak amacıyla Hazine’nin politikalarının tahmin edilebilirliğini sağlamaya yönelik uygulamaları içerir.

Hazine, özellikle 2001 yılından sonraki dönemde, üç aylık borçlanma programlarını kamuya açıklayarak belirsizlikleri ve böylelikle risk primini en aza indirmeyi hedefledi.

Yanı sıra, piyasalarda en çok Hazine kâğıdı salıp/satan bankalardan oluşan bir “piyasa yapıcılığı sistemi” oluşturularak şeffaflığı arttırmak ve karşılıklı diyalogu sağlamak için önemli bir adım atılmıştı.

Bunları Hazine’nin son iki ayda, özellikle şeffaflık ilkesine çok uymayan davranışları üzerine yazıyorum.

15 Ekim 2018

Adaylar belediyelerin borçlarının farkında mı?

Durun hemen gülmeyin. “Hangi siyasetçi borç ödemek için aday oluyor?” demeyin. 
Soruyu sormam doğal değil mi? Siz bir işletmeyi, şirketi, ikinci el konutu vb. alırken tapudan, bankalardan araştırma yapmıyor musunuz?  Ödenmeyen borcu, ipoteği var mı yok mu diye bakmıyor musunuz?
Çoğunuzun verdiği cevabı duyar gibi oluyorum. Rasyonel davranan biri, önceki borçları üstlenmez. Ya satıcının borcu temizlemesini ister ya da borçları üstelenecekse ödemeyi ona göre yapar.
Duyuyor, görüyorsunuzdur. Mahalli idareler için binlerce aday adayı ortalıkta geziyor. Bol keseden vaatler havada uçuşuyor. Bazıları inanılmaz projelerden bahsediyorlar. Küçücük bir ilçe belediyesi başkanlığına aday adayı olan kişi, belediyenin yıllık bütçesinin 10, hatta 20 katı kadar harcama baskısı yaratacak uçuk, kaçık projelerden bahsediyor. 
Bunların çoğunun adaylığı da ciddi değil. Amaçları isimlerinin duyulması. Başkanlık olmazsa, belediye meclisi üyeliğine de razılar.Büyük çoğunluğunun amacı hizmet etmek değil. Kamudan geçinmek.İdealleri yok. O beldede hangi parti kazanacaksa oradan aday olmak için her türlü atraksiyonun içindeler.
Buraya kadar okuduysanız, “sen bunları nereden biliyorsun? Aday mısın yoksa bir partide yönetici mi?” soracaksınız. 
İkisi de değilim!

9 Haziran 2018

Hazine nakit dengesi ve ödenmeyen KDV iadeleri

Aybaşında evde oturdunuz aile bütçesini yapıyorsunuz. Önce gelirlerden başlarsanız değil mi? Evdekilerin maaş, ücret; varsa kira geliri, faiz geliri vb. tüm gelirlerini toplarsınız. Sonrasında, eğer güvenilirliğinizin geleceğini düşünüyorsanız, ayrım yapacağınız ilk harcama kaleminiz borç ödemeleri olmalı değil mi? Elinizde kalan parayla kira, gıda, sağlık, eğlence gibi giderlerinizi ayarlamaya çalışırsınız. Dar ve sabit gelirliyseniz, çoğu zaman işin içinden çıkamaz, tekrar borçlanma yolarını ararsınız.
Diğer bir deyimle gelir-gider hesabı yaparken borçlarınızı bir kenara koyarak harcama yapmamalısınız. Bu mantıkla borç ödemek, azaltmak mümkün değildir. Tam tersine, bir süre sonra borçlarınız ödenemez hale gelir.
Neden böyle bir giriş yaptım?
Hazine’nin mayıs ayı nakit dengesi açıklandı. Devletin nakit dengesinde, önceki yıla göre olumlu gelişmeler yaşanmış. Aşağıdaki tabloda, yıllar itibariyle, Ocak-Mayıs beş aylık toplam nakit gerçekleşmeleri görülüyor. 
Mayıs ayı vergi ayıdır. Kurumlar ve gelir vergilerinin ilk taksitleri ödendiği için yılın ilk yarısında en yüksek gelir bu dönemde toplanır. Bu bağlamda nakit gelirler, önceki yıla göre yüzde 26 artmış. 2013’dan sonraki en yüksek artış.

26 Mayıs 2018

Kur artışının faturasını kim ödeyecek?

Borç, özellikle dış borç ve sıcak para üzerine yazdığımı biliyorsunuz. Bunu yaparken tek amacım var: Okuyucularımı borç konusunda bilgilendirmek ve soru sormalarını sağlayabilmek. Kim olursa olsun fark etmez. Sadece “bu borçla, “el atıyla” nereye kadar gideceğiz?” diyesorsunlar. Umarım soranlar çoğalmıştır. 
Ama benim cevap veremediğim bazı sorular var.
Piyasalardaki çalkantının sonunda kurlar yine tarihi zirvelere oturdu. TCMB faizleri yükseltti ama kurlar durmadı. Bazıları “Olsun ne olur?” diyor.
Gelin olabileceklerin bazılarına bakalım.

30 Mart 2018

Alınan bunca dış borç büyümeye yaramamış

Bu hafta, 2017 yılına ait iki önemli veri açıklandı.
İlki yıllık büyümenin yüzde 7,4 olduğunu gösteriyordu. Beklentilere yakın bir performans gösteren ekonominin büyüklüğü 3,105 milyar liraya ulaştı.
TÜİK’in milli gelir verilerinin hesaplanmasına ilişkin yaptığı değişiklikler hakkındaki tartışmaların detaylarını Korkut Boratav ve diğer uzmanlardan mutlaka okumalısınız.
Tartışmaları uzmanlarına bırakırsak, üretim tarafından bakınca ağırlık yine inşaat sektörüne ait. Harcamalarda ağırlık iç tüketimde. Anlaşıldığı kadarıyla hanehalkları ve devlet borçlanarak tüketmişler. Sabit sermaye oluşumunda ise inşaat öne geçmiş. Daha ilginç bir durum şu; büyümeye 3,7 puanlık stok katkısı var. Anlaşılan işletmeler ekonominin 2018’de çok iyi bir performans göstereceğini ve satışlarının artacağını düşünüyorlar. Böyle olmasa stoka çalışırlar mı? Yüksek stok, hem de yüksek faizle borçlanarak üretim yapıp depoya atmak oldukça maliyetli bir iş. İlginç olan şey, bunca maliyete katlanmayı göze almışlar.
Kısa özeti burada kesip, diğer konuya geçeyim.
Önce bir rakam vereyim. Geçen yıl ekonominin büyüklüğü 851 milyar dolar oldu.
Bu rakamı unutmayın.

13 Şubat 2018

Hazine tek hesabı: “Borç yönetimi problemine nakit yönetim aracı ile çözüm bulmak (!)”


Yine bir torba kanun ve içinde 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanuna bir ekleme; “Tek hazine kurumlar hesabı”

Okur okumaz, hatırlarım beni 1996 yılına götürdü. Sonraki yılın bütçesi için hazırlıklar yapılıyor. Ben o zaman Hazine’de KİT (yeni adı Kamu Sermayeli Kuruluş ve İşletmeler) Genel Müdürü’yüm. Ama Halkbank konusunda dönemin bakanı ve başbakan yardımcısıyla ters düştüğüm için yurt dışı tayine gönderilmeme karar verilmiş. Atama kararnamesi bekliyorum. İşe önceki kadar dikkatimi veremiyorum.

Zamanın Refahyol hükümeti de aynı yaklaşımla bütçe hazırlatıyor. Geçmiş yılların bütün açıkları ortada dururken, 1997 yılı bütçesini denk bağlama kararı almış. Kaynaklar havada uçuşuyor. Amaç borçlanmayı azaltmak, faizi düşürmek. “Borç yönetimi problemine, nakit yönetim aracı ile çözüm bulmak” için getirilen önerilerden biride “Tek Hazine Hesabı”. Bazı saymanlıklarda para olmasına rağmen Hazineden nakit istedikleri, gereksiz borçlanma baskısı yarattıkları biliniyor. Alınan kararla kamu kurumlarının paraları TC Merkez Bankası ve onun mali ajanı TC Ziraat Bankası’ndaki hesaba aktarıldı. Bankalar Hazineye her hafta hesap özeti gönderdiler.


26 Ocak 2018

Hazine borcunda rekor artış

9 Ocak tarihli yazımda (http://www.hakanozyildiz.com/2018/01/hazine-nakit-acg-ve-borclanmas-zirve.html) geçen yılın Hazine nakit dengesini ele almıştım. Yıllar itibariyle karşılaştırma yapmış ve 2017 yılında, hem nakit açığında hem de yeni borçlanmada zirve görüldüğüne dikkatinizi çekmiştim. 

Bu bağlamda son yayımlanan borç stoku verileri, net yıllık borçlanmada ve borç stoku artışında da en üst noktaya ulaşıldığını gösteriyor. 

Hazine'nin iç ve dış borç toplamı 876,5 milyar liraya ulaşmış.

Borç stokunda yaşanan gelişmelere, grafikler yardımıyla bakalım. İlk olarak borç stokundaki yıllık değişimine göz atalım. (Grafik 1). Geçen yıl stok 117 milyar lira artmış. Son 19 yılın zirvesi. Dikkat buyurun lütfen, artış 2001 Krizindeki yıllık borç değişiminden daha yüksek. O zamanki artış 114 milyar liradan biraz fazlaydı.

Ardından yaşanan 2009 Krizi döneminde bile bu kadar büyük yükseliş görülmüyor. Daha önemlisi, Grafikten de görüldüğü gibi, dünyada yaşanan o devasa çöküntüden sonra, 2012 yılındaki artış bile çok sınırlı. Ancak 2013 yılından sonraki yıllarda stoktaki artış hızlanıyor.

20 Ocak 2018

Büyümeye KDV desteği

Geçen yılın bütçe verileri yayınlandı. Açık rakamını, nakit dengesi ile bütçe dengesi arasındaki büyük farkı şimdilik bir kenar koyup, ben bazı gelir ve harcama kalemlerini dikkatinize sunayım.
Gelirlerdeki performansın ithalden alınan KDV, MTV ve çıkarılan yeniden yapılandırma kanunlarının sonuçları olduğu görülüyor. Genel performansı değerlendirmek için enflasyon + büyüme rakamına beraber bakmak lazım. Geçen yıl enflasyon %12 idi. Büyüme ise %6-7 aralığında bekleniyor. O zaman gelirlerde %18-19 civarındaki değişim normal karşılanmalı. Geçen yıl merkezi bütçe gelirleri %14, vergi gelirleri ise %17 kadar artmış. Kötü bir performans değil.

31 Ekim 2017

Şaşırmaya gerek yok aldığımız borçları geri ödeme zamanı geldi

Borç alıp mal edinmek, tatile gitmek, tüketim yapmak insana önce hoş gelir. Ama geri ödeme zamanında çoğunlukla iş değişir. Hele bir de borç taksiti kadar gelir artışı olmamışsa, borç geri ödemesi kâbusa dönüşür.

Bu bağlamda dünya yeni bir döneme giriyor. Atanması beklenen FED Başkanı, döviz dengelerine yön verecek.  Ya hızlı ya da yavaş bilançoyu küçültecek. Bahsettiğim operasyon sıradan bir olay değil. Atilla Yeşilada yazmış: “Bakıyorum Bank for International Settlements verilerine. 2008-2017 zarfında Fed, AMB ve BoJ bileşik bilançosu 8,3 trilyon dolar genişlemiş, buna karşın bu 3 ülkenin ekonomisinde nominal GSYİH 2,1 trilyon dolar artmış. Nereye gitti kalan para? Mali varlıklara tabii ki.” Önemli bir kısmı da çeşitli finansal enstrümanlarla, borç olarak bizim gibi gelişmekte olan ekonomilere geldi.

Gelin bu bağlamda IIF’in (Uluslararası Finans Enstitüsü) Haziran 2017 sonu itibariyle yayımladığı borç rakamlarına bakalım.