30 Temmuz 2016

Dış finansman ihtiyacı cari açıktan fazla

Ülkemiz siyasi ve ekonomik olarak oldukça dalgalı bir dönemden geçiyor. Net döviz rezervlerinin durumu nedeniyle, ekonominin yönünü döviz dengeleri, dolayısıyla sıcak para hareketleri belirleyecek.

Bu bağlamda, konunun daha iyi anlaşılmasına katkı sağlamak amacıyla bir tablo, bir de grafik hazırladım.

İlki Merkez Bankası ödemeler dengesi bilançosu verilerinden derlenen dış finansman ihtiyacı tablosu. 2015-2016 Ocak-Mayıs ayları dönemlerinin karşılaştırmasını içeriyor.

Görüleceği üzere, cari işlemler açığı azalıyor. Buna karşılık borç senedi ve kredi geri ödemeleri, geçen yıla göre daha fazla. Dolayısıyla, cari açık azalmasına rağmen ekonominin döviz ihtiyacı artmış. Diğer bir deyimle, önceden alınan dış borçları geri ödemek için cari açıktan daha fazla dövize gereksinim duyuluyor.

20 Temmuz 2016

Biraz izin

Yaşanan darbe girişiminden sonra, hayatı devam ettirmek adına, Pazar günü bir bütçe yazısı yazdım.

Gördüm ki, kimsenin bütçeyle, sıcak parayla, ekonomiyle vb. şeylerle pek ilgisi kalmamış.

Haklılar.

Bu kadar çok siyasi ve sosyolojik belirsizlik yaşanırken, insanlar dönüp ince teknik detaylar içeren yazılardan pek hoşlanmıyorlar.

Dolayısıyla hem yaz tatilinin gelmesi hem de belirsizliklerin bu kadar yoğun olduğu böylesi bir ortamda yazılarıma kısa bir süre ara vereceğim. Biraz tatil yapmayı, üniversitedeki derslerim için hazırlık yapmayı düşünüyorum.

Okuyucularımdan tek ricam, eğer dikkatli olunmazsa, belirsizlik ortamının sıcak paracılara yaradığını, ekonomiye etkilerinin derin olabileceğini unutmayın.


İyi tatiller.

17 Temmuz 2016

Yılın ilk altı ayının bütçe performansı

Son günlerde yaşadığımız olaylar bu kadar sıcakken, bütçe performansını yazmanın/okumanın zor olduğunu biliyorum. 12 Eylül 1980’i yaşamış bir insan olarak, ister asker olsun ister sivil, demokrasi dışı her hareketin, ülkenin geleceğine, demokrasisine vurulmuş bir darbe olduğunu çok iyi biliyorum.

Ama hayat devam ediyor. Biz de günlük konularımıza geri dönmek zorundayız. Bugün, rakamlar yeni olduğu için yılın ilk yarısının bütçesindeki gelişmelere bakmaya çalışacağım.

Aşağıdaki tablo, son küresel krizden sonraki yılların, Ocak-Haziran ayları toplam verilerini içeriyor.

Çok uzatmadan kısaca içine bulunduğumuz yılı değerlendireyim: 

14 Temmuz 2016

Bu vergi sistemiyle Gelir İdaresi olmasa ne olur?

Durun hemen tepki göstermeyin. İzin verin bir meramımı anlatayım.

Vergi toplanmadan, kamunun harcama yapamayacağını adım gibi biliyorum. Savunma, emniyet, adalet, eğitim, sağlık harcaması olmadan bir topluluğun devlet olamayacağının farkındayım. Dolayısıyla “Devletin gül gibi kurumlarını açıp kapatmak sana mı kaldı?” demeyin.

Ne demek istediğimi açıklıyayım.

Önce devlet gelirlerinin yapısını kısaca hatırlayalım.

2015 sonu itibariyle, merkezi bütçe gelirlerinin sadece yüzde 26’sı, Gelir İdaresi tarafından toplanan, gelir vergisi, kurumlar vergisi gibi dolaysız vergiler. Gelirlerin yüzde 58’i petrol istasyonlarına, sigara satana, esnafa, gümrüklere ödenen KDV, ÖTV gibi dolaylı vergiler. Kalan yüzde 16’lık bölüm ise özelleştirme, TCMB ve kamu bankalarının temettü gelirleri gibi bir defalık gelirler.

11 Temmuz 2016

Babasına bile güvenmeyen millet olmuşuz


Tatilde sosyal medyada gezinirken https://whatsupturkey.com/ adresli sitede, Türkiye’yi de içeren bir OECD çalışmasına rastladım.

2008 yılında OECD üyesi ülkelerde, insanlara bir birlerine olan güveni hakkımda çeşitli sorular sorulmuş. Karşılıklı güvenin oranı araştırılmış. En yüksek oran Danimarka, Norveç, Finlandiya, İsveç gibi kuzey ülkelerinde çıkmış. Danimarka’da yaşayan insanların yüzde 89’u diğer Danimarkalılara güvendiğini belirtmiş.

Aşağıdaki grafikte ülkelerin güven katsayısı, büyükten küçüğe sırlanmış şekilde yer alıyor.

Benim güzel ülkem sondan ikinci. Türkiye’de yaşayanların sadece yüzde 24’ü karşısındakine yüksek seviyede güven duyuyor. Kalan nüfus, diğer vatandaşlara yüksek oranda güvenmiyor.

Konunun uzmanı olan sosyologlar ve eğitimciler derin tahliller yapabilirler. Ben tecrübeyle edindiğim gözlemlere dayanarak, yerlerde sürünen oranla ilgili bazı şeyler yazmaya çalışacağım.

6 Temmuz 2016

İlkeler mi ilişkiler mi?

Çağdaş demokrasilerin, ekonomik gelişmişliğin gelir dağılımı eşitliğinden tutun da ifade özgürlüğüne kadar birçok ekonomik ve siyasi kıstası vardır.

Herkes olaya kendi açısından bakar. İktisatçılar konuyu üretime, kalkınmışlığa, ülkenin zenginliğine bağlamayı severler. Siyasetçiler için özgürlükler ve kurumlar daha önemli olabilir.

Onlar nereden bakarsa baksın, insanlar için önemli olan refah içinde mutlu yaşayabilmektir. Ancak refah ve mutluluk göreli kavramlardır. İnsandan insana değişir.

Ama ben bu yazıda yukarıdaki bakış açılarını tartışmak istemiyorum.

Batının gelişmiş demokrasileri ile doğunun geri kalmış ülkeleri arasındaki en belirgin farklardan birisi, toplumda ilkelerin (kuralların) yerine ilişkilerin öne çıkması, etkin olmasıdır.

Demokrasinin özünün toplumda kuralların egemenliği olduğu genel kabul gören bir görüştür. Demokrasilerde, kural koymak, uygulamak, gerektiğinde de değiştirmek için oluşturulan kurumların sağlıklı ve etkin çalışması önemlidir. Gelişmiş demokrasiler bu yapılar sayesinde bulundukları yere gelmişlerdir.

Örnek vermek gerekirse.