Benim cevabım; hayır, istemiyorlar.
“Nasıl bu kadar emin olabilirsin?” diye sorarsanız cevap
vermeye çalışayım.
Demokrasi, özünde, refahtan hak ettiğini alabilme,
endişelenmeden yaşayabilme özgürlüğüdür. Refah paylaşımı ise devletin
görevidir. Kapitalist bir ekonomide, kıt
üretim kaynaklarının nasıl dağılacağına piyasalar karar verir. Diğer bir
deyimle üretimin şekillenmesi esas olarak oralarda belirlenir.
Bölüşüm, üleşim
kararını ise devlet.
Vergi, teşvik, sosyal harcamalar vb. yöntemlerle devlet
fazla geliri olan kesimden alıp, ihtiyacı olanlara dağıtır. Bu dağıtımın bir
bölümü karşılıksızdır. Ancak devletten her alınan bedavadır anlayışı yanlıştır.
Sonunda devlet te bir yerden para bulmak durumundadır. Eğer gelirleri
harcamalarını karşılayamaz duruma gelirse açık verir, borçlanmaya başlar.
Devlet üleşim işini yaparken adil olmak zorundadır. Hele bir
de bizim gibi gelişmekte olan bir ülkenin devleti ise kılı kırk yarmak
durumundadır. Harcamalarının çoğunu borç alarak yapıyorsa, adaletin önemi daha
da artar. Adalet, dağıtım işinin şeffaf ve hesap verilebilir bir şekilde
yapılamasıyla olur.