25 Eylül 2015

Siyasetle uğraşanlar gerçekten demokrasi istiyor mu?

Benim cevabım; hayır, istemiyorlar.

“Nasıl bu kadar emin olabilirsin?” diye sorarsanız cevap vermeye çalışayım.

Demokrasi, özünde, refahtan hak ettiğini alabilme, endişelenmeden yaşayabilme özgürlüğüdür. Refah paylaşımı ise devletin görevidir. Kapitalist bir ekonomide, kıt üretim kaynaklarının nasıl dağılacağına piyasalar karar verir. Diğer bir deyimle üretimin şekillenmesi esas olarak oralarda belirlenir.

Bölüşüm, üleşim kararını ise devlet.

Vergi, teşvik, sosyal harcamalar vb. yöntemlerle devlet fazla geliri olan kesimden alıp, ihtiyacı olanlara dağıtır. Bu dağıtımın bir bölümü karşılıksızdır. Ancak devletten her alınan bedavadır anlayışı yanlıştır. Sonunda devlet te bir yerden para bulmak durumundadır. Eğer gelirleri harcamalarını karşılayamaz duruma gelirse açık verir, borçlanmaya başlar.

Devlet üleşim işini yaparken adil olmak zorundadır. Hele bir de bizim gibi gelişmekte olan bir ülkenin devleti ise kılı kırk yarmak durumundadır. Harcamalarının çoğunu borç alarak yapıyorsa, adaletin önemi daha da artar. Adalet, dağıtım işinin şeffaf ve hesap verilebilir bir şekilde yapılamasıyla olur.

23 Eylül 2015

Ne FED ne de TCMB kolay kolay faiz artırabilir

Dünyadaki büyük merkez bankalarının ortak örgütü BIS (Bank for International Settlements), 85. Yıllık Raporu’nu yayımladı. Mutlaka okunması gereken bir rapor.

Özeti şu: Bu düşük faiz ortamı daha fazla sürdürülemez. Ama işin içinden çıkmakta öyle kolay değil. Çok sancılı olacak.

Rapordan bir kaç rakam vereyim. Dünyanın düşük faize ne kadar mahkum olduğu daha iyi anlaşılsın. Aralık 2014 ve Mayıs 2015 arasındaki dönemde küresel piyasalarda, 2 trilyon dolarlık uzun vadeli devlet tahvili, negatif reel faiz üzerinden işlem görmüş. Diğer bir deyimle, nominal, tahvilin üzerinde yazan faizi enflasyondan çıkardığınızda sonuç negatif olmuş.

Yani yatırımcı zarar etmiş.

Peki kim bular? Çoğunluğu bireysel emeklilik fonları ve sigorta şirketleri. Uzun vadede zarar emeklilere çıkıyor. Kısa vadede dert değil. Ancak uzun vadede bu derde çare bulunmazsa, yaşlanan dünya nüfusu emeklilik maaşı ödemesi krizine girecek.

Bir örnekte yükselen piyasalardan vereyim. 2009 yılından bu yana, bu ülkelerdeki bankacılık dışı sektörlere verilen dış borçların toplamı, ikiye katlanmış, 3 trilyon doları geçmiş.

Altı yılda bu kadar hızla artan borçların bir de geri ödenmesi var. Aynen ulusal parayla alınan krediler gibi.

İşte merkez bankalarının ıstırabı da burada.

19 Eylül 2015

Ödemeler dengesi finansmanı biraz daha bozuldu

Temmuz ödemeler dengesi verileri yayımlanınca ekonomiyle, piyasalarla uğraşanların çoğu, cari açığın miktarına baktı. Beklenenden daha küçük açık rakamı gelince olumlu mesajlar, yorumlar, yazılar bir birini izledi. Hepsi Ağustos gelmeden, ağustos böceği gibi şarkılar söylemeye başladılar.

Ben, hemen finansman kalemlerine bakma alışkanlığımdan vazgeçemedim. Geçen yılla karşılaştırma yapmayı, finansman ihtiyacının azalıp azalmadığını, açığın hangi kalemlerle kapatıldığını araştırmaya başladım.

Her ay yaptığım gibi, TC Merkez Bankası’nın yayımladığı ödemler dengesi verilerinden aşağıdaki tabloyu çıkardım.

Sizi rakamlara boğmak niyetinde değilim.

Tabloyu özetleyeceğim:

14 Eylül 2015

Dünyada refah dağılımının kuralları değişmezse göç dalgaları durmaz

Amacım uzun bir tartışma açmak değil. Sadece dünyanın içinde bulunduğu, sürdürülemez duruma değinmek istiyorum. Örneğin Ege’de, Akdeniz’de ve Avrupa’da yaşanan göçmen dramları. Göçerlerin büyük bölümü ekonomik nedenlerle denizlere açılıyor. Sadece can güvenliği olsa, Türkiye’de, Lübnan’da kalmayı düşünebilirlerdi.

Hem göç hem de ekonomik krizlerin arkasında dünyada en ağır yapısal dert olan refah dağılımı bozuklukları var. Çözüm için kısa zamanda bir şeyler değişmeli. Acil çünkü, dünyada zenginler ile fakirler arasındaki fark her geçen gün artıyor. 

Gelin Birleşmiş Milletler kaynakları kullanılarak yapılan araştırmalara bakalım.
Dünya nüfusunu yüzde 20’lik eşit parçalara ayırdığımızda, 2013 yılı itibariyle, en zengin yüzde 20, 223 trilyon dolarlık toplam dünya servetinin, yüzde 94’üne sahip. Kalan yüzde 80 ise sadece yüzde 6’ya.

Biraz daha ayrıntıya girersek; nüfusun ilk yüzde 1’lik grubu toplam servetin yüzde 43’üne; ilk yüzde 2’lik grubu ise yüzde 50’sinden fazlasını elinde tutuyor.
Ancak bu resim bile gelir dağılımındaki bozukluğu tam olarak göstermiyor. 

9 Eylül 2015

Kırılganlıklar artarken

Bugünlerde ekonomi yazmak zor.

Gençler ölüyor. Onlarca cenaze vatan topraklarına defnediliyor. Güzelim ülkemin bir bölgesinde hayat neredeyse durmuş vaziyette. İnsanlar fırından ekmek almak için hayatlarını riske ediyorlar. Barolar terörü lanetlemek için gazetelere ilan veriyor. Bazı illerin baro başkanlarının imzası yok. Sanki onlar için yaşananlar terör değil.

Kısacası siyasi ve toplumsal kırılganlıklar yukarı doğru tırmanıyor. Birçok insan devlet mekanizmasının neden etkin kararlar alamadığını sorguluyor.

Ben de böylesi bir ortamda ekonomideki kırılganlık verilerini yazıyorum. Umarım bazılarınızın dikkatini çeker de okursunuz.

3 Eylül 2015

AFFET BİZİ ÇOCUK


Ne olur bizi affet!

Arap Baharı dediler yeteri kadar sesimizi çıkarmadık.

Halep'te namaz kılacağız dediler. Sustuk.

Hatta bazılarımız (!) bunları söyleyenlere "Yetmez ama evet" diyerek destek verdiler. Ülkeme demokrasi geliyor dediler. Halkı kandırdılar.

Ailen ve yüzbinlerce ülkedaşın, kirli savaş yüzünden evlerinden, yurtlarından ayrılmak zorunda kaldı. Acılar çektiler. Çoğumuz seyrettik. "Bize dokunmayan yılan" muhabbetleri yaptık.

Doğrusunu istersen, senin fotoğrafını görene kadar ben de fazla umursamıyordum.

Ama şimdi içim yanıyor. İnsanlığımdan, senin ölümüne neden olanların bazılarıyla aynı şehirde yaşamaktan utanıyorum.

Ne olur bizi affet.

Biliyorum senin hiç bir günahın yok. Mekanın cennet olacak.

Işıklar içinde uyu.