Demokrasi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Demokrasi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Ocak 2017

Anayasa değişikliği tartışılırken gündemde neden “bütçe hakkı” yok?

Bundan tam 800 yıl önce, yer İngiltere. Bir grup baron, uzun süren savaştan ve kralın keyfi harcamalarından bıkıp, ayaklanıyorlar. İngiltere Kralı John bir barışı kabul ediyor, “Magna Carta” adlı bir belge imzalanıyor.

Tanrının ve papanın İngiltere topraklarındaki temsilcisi olan kral; baronların, yargılama olmadan keyfi olarak hapse atılmayacağını ve vergilere limit getireceğini kabul ediyor. Daha önemlisi, yeni vergiler ve diğer önemli konularda karar alırken, tek başına değil 25 üyeli bir Baronlar Konseyine danışacağına dair yemin ediyor.

Bu belge çağdaş parlamentoların doğum belgesi olarak kabul edilir. Daha sonra çeşitli dönemlerde değişiklikler yapılan doküman klasik anayasaların ilk örneği olarak değerlendirilir.

Diğer bir deyimle, parlamentonun ilk kuruluş nedenini, kralın keyfi vergi toplayıp, kafasına göre harcama yapma yetkisinin kısıtlandığı yer olarak adlandırsak yanlış olmaz. Anayasa hukuku ve maliye politikası derslerinde bu konu parlamentoların “bütçe hakkı” başlığında öğretilir.

Gelelim bizim parlamentoya, TBMM’nin bütçe hakkına ne kadar sahip çıkabildiğine. Veya yürütmenin (hükümetin) meclisin bütçe hakkına ne kadar saygılı olduğuna.

10 Ağustos 2016

Ekonominin geleceği riskli ülkeler listesinden hızla çıkmamıza bağlı

Para ve sermaye piyasalarda sabit getirili enstrüman yatırımcılarının davranışları ile hisse senedi yatırımcılarının davranışları farklıdır.  (Sabit getirili enstrümanlar, vade sonunda getirisi belli olan tahvil ve bonolardır)
Hisse senedi yatırımcıları için saatlik ve/veya günlük işlemler ağırlıklı olabilir. Buna karşılık bono/tahvil yatırımcıları daha uzun vadeli bakış açısıyla hareket ederler. Bu bağlamda, yatırımcıların orta vadeli beklentilerini tahlil etmek için onların davranışları iyi bir yol gösterici olabilir.
Ancak böylesi tahlilleri yaparken unutulmaması gereken kesin bir kural vardır: Kim olursa olsun, her yatırımcı bilançosuna göre pozisyon alır. Diğer bir deyimle, pasifinin vadesi kadar uzağı görebilir. Vizyonu o kadardır. Ona göre davranır. İşine geliyorsa, örneğin satıcı ise ülkeyi/piyasayı över, eksiklikleri/sorunları geri plana atar.
Dolayısıyla, piyasa oyuncularının beklentilerini tahlil ederken birinin veya birkaçının görüşleri üzerinden hareket etmemekte büyük yarar vardır.
Böylesi bir girişi yapmamın nedeni; son aylarda yabancı bankaların tahvil satma eğilimi. Bankalar Türk tahvillerinden çıkarken, yerli yatırımcılar ile yabancı banka dışı finans kuruluşları alıcı durumundalar.

6 Temmuz 2016

İlkeler mi ilişkiler mi?

Çağdaş demokrasilerin, ekonomik gelişmişliğin gelir dağılımı eşitliğinden tutun da ifade özgürlüğüne kadar birçok ekonomik ve siyasi kıstası vardır.

Herkes olaya kendi açısından bakar. İktisatçılar konuyu üretime, kalkınmışlığa, ülkenin zenginliğine bağlamayı severler. Siyasetçiler için özgürlükler ve kurumlar daha önemli olabilir.

Onlar nereden bakarsa baksın, insanlar için önemli olan refah içinde mutlu yaşayabilmektir. Ancak refah ve mutluluk göreli kavramlardır. İnsandan insana değişir.

Ama ben bu yazıda yukarıdaki bakış açılarını tartışmak istemiyorum.

Batının gelişmiş demokrasileri ile doğunun geri kalmış ülkeleri arasındaki en belirgin farklardan birisi, toplumda ilkelerin (kuralların) yerine ilişkilerin öne çıkması, etkin olmasıdır.

Demokrasinin özünün toplumda kuralların egemenliği olduğu genel kabul gören bir görüştür. Demokrasilerde, kural koymak, uygulamak, gerektiğinde de değiştirmek için oluşturulan kurumların sağlıklı ve etkin çalışması önemlidir. Gelişmiş demokrasiler bu yapılar sayesinde bulundukları yere gelmişlerdir.

Örnek vermek gerekirse.

15 Haziran 2016

Aynı değil birlikte olmak için

Bugün ekonomi yazmayacağım. 12 Eylül’ü öncesiyle, sonrasıyla derinden yaşayan bir 78 Kuşağı mensubu olarak, son dönemde gördüğüm keskin toplumsal bölünmenin, 1980 öncesinden daha derin olduğunu düşünüyorum. Bu gidişin önüne hemen geçilemezse olacakları düşünmek bile istemiyorum.

Bana göre böylesi keskinleşmenin nedeni, toplumda farklılıkları körükleyip, aynıları bir araya getirme ve oradan siyasi gelecek yaratma çabası. Ne yazık ki, gelinen aşamada tüm partiler, bilerek veya bilmeyerek bu gelişmeden nemalanma yarışına girdiler.

Bu tehlikeli gidişin önüne geçmek için acilen yapılması gereken şey, aynıları ayrıştırmak yerine farklılıklarımızla birlikte yaşamanın şartlarının nasıl oluşturulacağını düşünmek.

Birliktelik kurallarla olur. Ailede, okulda, fabrikada, dairede, toplumda birlikte yaşayabilmenin önkoşulu akılcı, dinamik, çağdaş kurallar koymaktır.

13 Kasım 2015

Siyasette insan eleği çalışmıyor

Siyasetin insan için, insanlar tarafından yapıldığını düşünüyorum. Okuduğum kitaplarda, katıldığım toplantılarda, izlediğim belgesellerde, görev için gittiğim farklı ülkelerde siyasetçi profillerini tanımak için çaba sarf ediyorum. Gelişmiş ile az gelişmiş ülke örneklerinde büyük farklılıklar var.

Bir az gelişmiş ülke örneği olan ülkeme bakınca moralim bozuluyor.

Sünnetçinin vitrinine koyduğu ustura misali, önde gözüken küçük bir azınlık dışında, siyasetçilerimizin dürüstlük ve yetkinlik konusunda ne hallerde olduklarını hepimiz biliyoruz.

İşte burada şu kritik soruyu soruyorum kendime: “Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, neden bizim siyasi sistemimizde insan eleme sistemi yok? Neden, çoğunluk idealleri için değil de kamudan geçinmek ve kısa yoldan zengin olmak için siyaset yapanlar hep önde?”

Bazılarınızın, “Haksızlık ediyorsun. Tüm siyasetçiler böyle değil”  dediğini duyar gibiyim. Haklısınız. Dedim ya vitrindekilerin arasında çok saygı duyulacak insanlar da var. Nasıl bir arada durabildikleri sorusu ayrı bir muamma.

Ama hepsi aynı değil.

25 Eylül 2015

Siyasetle uğraşanlar gerçekten demokrasi istiyor mu?

Benim cevabım; hayır, istemiyorlar.

“Nasıl bu kadar emin olabilirsin?” diye sorarsanız cevap vermeye çalışayım.

Demokrasi, özünde, refahtan hak ettiğini alabilme, endişelenmeden yaşayabilme özgürlüğüdür. Refah paylaşımı ise devletin görevidir. Kapitalist bir ekonomide, kıt üretim kaynaklarının nasıl dağılacağına piyasalar karar verir. Diğer bir deyimle üretimin şekillenmesi esas olarak oralarda belirlenir.

Bölüşüm, üleşim kararını ise devlet.

Vergi, teşvik, sosyal harcamalar vb. yöntemlerle devlet fazla geliri olan kesimden alıp, ihtiyacı olanlara dağıtır. Bu dağıtımın bir bölümü karşılıksızdır. Ancak devletten her alınan bedavadır anlayışı yanlıştır. Sonunda devlet te bir yerden para bulmak durumundadır. Eğer gelirleri harcamalarını karşılayamaz duruma gelirse açık verir, borçlanmaya başlar.

Devlet üleşim işini yaparken adil olmak zorundadır. Hele bir de bizim gibi gelişmekte olan bir ülkenin devleti ise kılı kırk yarmak durumundadır. Harcamalarının çoğunu borç alarak yapıyorsa, adaletin önemi daha da artar. Adalet, dağıtım işinin şeffaf ve hesap verilebilir bir şekilde yapılamasıyla olur.

24 Mart 2015

Artık siyaset zamanı, paranız nakitte dursun

Uzun ve eski bir tartışmadır. Ekonomik öncelikler mi siyaseti yoksa siyasi öncelikler mi ekonomiyi belirler? Yani bir anlamda “tavuk mu yumurtamı” hikayesi gibi.

Ben ekonominin siyaseti belirlediğini düşünenlerdenim. Bilgim ve tecrübem bana siyasetçilerin çoğunun kendi ekonomilerini düşündükleri için, bir bölümünün ülke ekonomisini düşündüğü için çok az bir bölümünün de idealleri için siyaset yaptığını öğretti, gösterdi.

Siyaset öncelikli günlere girdik

Buna rağmen, zaman zaman siyasetteki gelişmeler ekonomideki gidişatın önüne geçmiştir. Böylesi günlerde ekonomik sorunlar derinleşirken buna çözüm bulmakta zorlanan siyaset kurumu, özellikle sorumlu yapılar, sıkıntılar yaşamaya başlarlar.

Bunu üç aşamaya ayırabiliriz: Ekonomik sorunları ret etme, düşman yaratma ve karar alamayıp dağılma.

9 Şubat 2015

Gerçekten demokrasi istiyorsak

Ben, bu topraklarda çağdaş demokrasi istendiği konusunda şüphesi olanlardanım.
İzninizle, yapım gereği, son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim. Siyasete ilgi duyanların ve siyasetle uğraşanların çok büyük çoğunluğunun amacı demokrasi filan değil. Amaçları; partide genel merkezden, yerelde belediyeden, hükümet olunca da devletten nemalanmak. İyi niyetli, idealist olanlar da parti vitrinlerini süslemek, seçmenin gözünü boyamak için oralardalar.

Çevrenize bir bakın. Ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Kamu kaynağını çevresine dağıtmak ile demokrasi arasında ne ilişki olabilir?