29 Mart 2015

Ne olur biri bana akıl versin!

Ben devletten çalmanın, kul hakkı yemenin en büyük günah olduğuna inanan küçük bir memur ailesinde yetiştim. Rahmetli babamım, masasından bir kalem aldığım için verdiği cezayı hayatım boyunca hiç unutamam. (http://hakan.hozyildiz.com/makale/?id=501#babamin-tokati)

Kamuda çalıştığım dönemde çoğunlukla akçeli işlerle uğraştım. En son devletin iç borcu ve nakit idaresinde sorumluluğum vardı. Yanlış yapmaktan korktuğum kadar hiç bir şey beni rahatsız etmedi. Sonunda  alnımın akıyla emekli oldum.

Hiç aklımdan çıkmaz. Emekli olduğumu duyan rahmetli anneme, beni çok sevdiğini söyleyen bir komşusu, “İyi olmuş hiç bir işimize yaramıyordu zaten.” diyerek tepki göstermiş. Rize’nin küçük bir köyündeki insana doğrudan ne faydam olabilirdi ki? Ben Hazine’de çalışıyordum. Sonradan öğrendiğim kadarıyla, iş arayan oğluna iş bulamamış, köy yolunun betonlanmasına bütçeden para aktarmamıştım.

Kısacası benden adam olmazdı. Ne yiyordum ne de yediriyordum.

24 Mart 2015

Artık siyaset zamanı, paranız nakitte dursun

Uzun ve eski bir tartışmadır. Ekonomik öncelikler mi siyaseti yoksa siyasi öncelikler mi ekonomiyi belirler? Yani bir anlamda “tavuk mu yumurtamı” hikayesi gibi.

Ben ekonominin siyaseti belirlediğini düşünenlerdenim. Bilgim ve tecrübem bana siyasetçilerin çoğunun kendi ekonomilerini düşündükleri için, bir bölümünün ülke ekonomisini düşündüğü için çok az bir bölümünün de idealleri için siyaset yaptığını öğretti, gösterdi.

Siyaset öncelikli günlere girdik

Buna rağmen, zaman zaman siyasetteki gelişmeler ekonomideki gidişatın önüne geçmiştir. Böylesi günlerde ekonomik sorunlar derinleşirken buna çözüm bulmakta zorlanan siyaset kurumu, özellikle sorumlu yapılar, sıkıntılar yaşamaya başlarlar.

Bunu üç aşamaya ayırabiliriz: Ekonomik sorunları ret etme, düşman yaratma ve karar alamayıp dağılma.

18 Mart 2015

TL Dolar maçının sonucu ne olur?

Türk Lirasının Dolara karşı verdiği mücadeleyi basitleştirerek anlatabilmek için bir futbol maçı örneği vermeye çalışacağım. Ne kadar tehlikeli bir iş yaptığımın farkındayım. Böylesine ciddi ve karmaşık bir konuda metafor yapmak hiç kolay değildir. Ama anlayışınıza sığınarak denemek istiyorum. Hatalarım ve eksiklerim olursa yardım edersiniz nasıl olsa.

Maça başlamadan önce takımları kısaca tanıtayım. Dolar, dünya şampiyonu bir takım. Hangi ülkeden hangi futbolcuyu almak istese birkaç günde transferi bitiyor. Alt yapısı güçlü, parası bol, taraftarı tüm dünyaya yayılmış.

TL ise bizim süper amatör ligde oynuyor. Kadrosu geniş ama dünya liglerinde oynayabilecek kalitede futbolcusu yok. Alta yapısı zayıf. Stadının standartları düşük, üstü açık. Döviz yağmuru yağınca sahada top oynamak zorlaşıyor.

TL kulübünün başkanı, patronu hükümet. Doğal olarak her maçı protokol tribününden seyrediyor. Teknik direktörü ise TC Merkez Bankası Başkanı. Aslında dolar için de durum aynı. Onun patronu Beyaz Saray’da oturuyor, teknik direktörü de FED Başkanı. Arada bir fark var. Karşı takımın patronu ikide bir tribünden bağırıp takıma taktik vermiyor. Bir söyleyeceği varsa usulü dâhilinde, genellikle arka odalarda konuşuyorlar.

Dört ana unsur

15 Mart 2015

Şirketlerin dolar sıkıntısı 2009 yılındaki bir kararnameye dayanıyor

Geçen haftayı dolarda yaşananların iç tartışmalardan mı yoksa dışarıda yaşanan oynaklıktan mı kaynaklandığını tartışmakla geçirdik. Ben böylesi tartışmalara genellikle gülerim. Konu döviz olunca suçluyu dışarıda aramak işin kolayına kaçmaktan başka bir şeye yaramıyor.

Ne demek istediğimi bazı rakamları da kullanarak açmaya çalışayım. Ama önce bir bilgi. Veriler hep 2009 ile karşılaştırmalı olacak. Nedenini sonra açıklayacağım. Dolayısıyla buraya dikkat edin lütfen.

Önce finansal kesim dışındaki firmaların döviz varlık ve yükümlülükleri arasındaki farkı hatırlayalım. 2009 yılında 70,7 milyar dolarmış. Yani şirketlerin döviz borçları, döviz varlıklarından yaklaşık 71 milyar dolar fazlaymış. Bu rakam 2014 sonunda 183,2 milyar dolara çıkmış. Artışa bakar mısınız?

Şirketlerin döviz artışından şikayetlerinin ana nedeni bu açık. Dolardaki her bir kuruşluk artış onlara 183 milyar kuruş ek yük getiriyor. Yılbaşından buyana artışın 30 kuruş kadar olduğunu düşünürseniz gerisini siz hesaplayın.

Peki bu hızlı artışın nedeni ne acaba? Bakalım.

12 Mart 2015

Kamu borç stoku seçim popülizmine izin vermiyor

Kamu borçlarındaki gelişmeler fazla önemsenmiyor. Bunun iki nedeni var: Birincisi, borç özellikle kamunun dış borcu eskisi kadar yüksek değil. İkincisi, özel sektör ve hanehalkı o kadar borçlu ki onların derdiyle ilgilenmekten kamu unutuldu.

Dahası ekonomiden pek anlamayan, kamu borç konusunu hiç bilmeyen ama bu konuda yazı yazanlara yorum yapanlar stoku geçmişle karşılaştırıp akıl veriyorlar. Borçlanabilirsiniz diyorlar. Geçmişi bırakın, tarih oldu. Stokun geleceğine bakın. Çünkü konu nasıl ödediğimiz değil nasıl ödeyeceğimiz.

Bu durum öylesine bir ortam yarattı ki, duyumlarıma göre; Ankara’da hem iktidar hem de muhalefet, seçimler için yaptıkları hazırlıklarda popülizm gazına sonuna kadar basmışlar. Bol keseden harcamalara kaynak olarak da “Nasıl olsa kamu borcu eskisi kadar yüksek değil” söylemlerini kullanıyorlarmış. Yani seçmene verdikleri sözleri yerine getirmek için devleti yeniden borçlandıracaklarmış.

Ama rakamlar buna pek izin verecek gibi değil.

9 Mart 2015

Piyasalarda heyecan yüksek TCMB bir karar vermeli

Eveet. Geldik yine dalgalı günlere.

Tam “Dağlarına bahar gelmiş memleketimin” türküsünü söyleyeceğimiz günlerdeyiz. Çiğdemler bu sene inanılmaz güzel. Her yer sapsarı.

Ama ekonomide havayı kara bulutlar kapladı. Dolar aldı başını gidiyor. Bankaların likidite ihtiyacını gösteren Merkez Bankası’nın net piyasa fonlama miktarı 61,2 milyar lirayı geçti. Hatırlamakta yarar var. Bu miktar, FED’in parasal sıkılaştırma kararını açıkladığı Haziran 2013 tarihinde 30 milyar liradan azdı.

Yanı sıra, CDS’ler (yabancıların risk algılama göstergesi) 110’lu seviyelerden 210’lu düzeylere çıktı. Dahası Citibank, Akbank’taki hisselerini zararla satarak ortaklığını bitirdi. İhracat ve sanayi üretimi verilerinde düşüşler yaşanıyor. İstihdam verilerinde tanım değişikliği yapılarak işsizlik artışının boyutu gizlendi. Bütçe içi göstergeler şimdilik iyi ama bütçe dışında neler oluyor, ne kadar risk birikiyor tam olarak bilen yok.

5 Mart 2015

Kapitülasyonlar ve sıcak para

Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünü çeşitli nedenlere bağlayarak açıklayabiliriz. Sanayileşmenin yakalanamaması, kalkınmada çok gerilerde kalınması, aşırı dış borçlanma, Duyun-u Umumiye vb. Bunların arkasındaki temel nedenin kapitülasyonlar olduğu konusunda tüm tarihçiler ve iktisatçılar anlaşıyorlar.
Avrupalılara bol keseden verilen bu ticari imtiyazlar ekonomik çöküşü hızlandırdığı gibi, siyasi bitişin de ana nedeni olmuştur.

20. YY da emperyalizme karşı bağımsızlık savaşı veren ilk ülke olan Türkiye, kuruluşunu tamamlarken en şiddetli ve önemli mücadeleyi Lozan’da vermiştir. Lozan’da diplomatik kavganın ana nedeni sınır çizmekten çok kapitülasyonlardan gelen ayrıcalıkların devamı olmuştur. İngilizlerin başını çektiği grup, en fazla bu konuda direnç göstermiştir. Bilindiği gibi müzakerelerin kesilmesinin nedeni de budur.

İnönü ve arkadaşlarının Lozan’da kazandıkları en önemli başarı kapitülasyonların kaldırılmasıdır. Türkiye bu sayede bağımsızlığını perçinlemiştir.