Ben devletten çalmanın, kul hakkı yemenin en büyük günah olduğuna
inanan küçük bir memur ailesinde yetiştim. Rahmetli babamım, masasından bir kalem
aldığım için verdiği cezayı hayatım boyunca hiç unutamam. (http://hakan.hozyildiz.com/makale/?id=501#babamin-tokati)
Kamuda çalıştığım dönemde çoğunlukla akçeli işlerle uğraştım. En
son devletin iç borcu ve nakit idaresinde sorumluluğum vardı. Yanlış yapmaktan
korktuğum kadar hiç bir şey beni rahatsız etmedi. Sonunda alnımın akıyla emekli oldum.
Hiç aklımdan çıkmaz. Emekli olduğumu duyan rahmetli anneme, beni
çok sevdiğini söyleyen bir komşusu, “İyi olmuş hiç bir işimize yaramıyordu
zaten.” diyerek tepki göstermiş. Rize’nin küçük bir köyündeki insana doğrudan
ne faydam olabilirdi ki? Ben Hazine’de çalışıyordum. Sonradan öğrendiğim
kadarıyla, iş arayan oğluna iş bulamamış, köy yolunun betonlanmasına bütçeden
para aktarmamıştım.
Kısacası benden adam olmazdı. Ne yiyordum ne de yediriyordum.