İç borç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İç borç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Eylül 2019

Ekonomi küçülürken borçlar büyümüş


Milli gelir verileri yayımlanınca Türkiye’nin borçlarını bir araya getiren veri setimi güncelledim.

Tablolar yeteri kadar açık ama kısaca özetleyeyim.

Son yazacağımı baştan yazayım. Türkiye 2011 yılında gördüğü rekor büyüme oranından sonra potansiyel büyüme oranının (%5 olarak kabul ediliyor) altında, yüzde 3 civarında büyüyor. Hatta son dokuz ayında küçülüyor. Uzmanların çoğunluğu bu yılın Haziran-Eylül dönemi için sıfır büyüme oranı bekliyorlar. Böyle olursa bir yıldır küçülen ekonomide yaşıyor olacağız. Buna karşılık borçlar azalmıyor.

16 Ağustos 2019

Hazine yedi ayda yasal borçlanma limitini aşmış

Hazine yedi aylık nakit dengesini yayımladı. Gelir ve giderlerdeki artışlar dikkat çekiyor.
Gelirlerdeki performans Merkez Bankası’nın yedek akçesinin bütçeye aktarılması sayesinde biraz düzelmiş. 
Giderler almış başını gidiyor. Anlaşılan kamu ekonomik büyümeye katkı sağlamak, büyüme performansının çok bozulmasını önlemek adına harcamalara hız vermiş.
Tabi bunun doğal bir sonucu olmuş: Borçlanma. Ocak-Temmuz arası dönemde Hazine net (yeni) 98 milyar lira borç almış. Bu miktarın 28 milyar liralık bölümü dış borçlanmadan, kala 70 milyar liralık kısmı da iç borçlanmadan geliyor.
Buraya kadar her şey bütçe finansmanına ilişkin sayılardı. Şimdi gelin işin bir de yasalarla ilgili bölümüne bakalım.
Çünkü ciddi bir sorun var. Hazine kanunun verdiği yıllık net borçlanma limitini, yılın ilk yedi ayında aşmış.

28 Temmuz 2019

Hazine’nin dövizli borçları hızla artıyor

Hazine borç stokunun ilk altı aylık rakamları belli oldu. Merkezi yönetim borç stoku 1,2 trilyon lirayı geçti.
Gelişmeleri daha iyi anlayabilmek için biraz ayrıntıya bakalım.
Aşağıda Grafik 1’de, 2003 yılından Haziran 2019’a kadar olan değişimler görülüyor. Devletin borç stoku bir önceki yılsonuna göre 153 milyar lira artmış. Altı ay için sıra dışı bir büyüklük.
Grafik 1: Hazine borç stokunun bir önceki yılsonuna göre artışı (milyar TL)

Artışa dikkat edin lütfen. Hazine’nin borçları, 2014 yılından sonra her yıl, bir önceki yıla göre daha hızlı artıyor. Geçen yılsonunda artış miktarı 191 milyar lira ile zirve yapmış. Bu yıl sadece 6 aylık artış, geçen yılın toplam artış miktarının yarısından fazla. 
Eğer harcamalar frenlenmezse sorun daha da büyüyecek. Seçimler vardı, ekonomi kriz ortamında, büyüme hızı sıfır civarında geziniyor, özel sektörün hali yok, kamu borçlanıp ekonomiye can suyu versin denirse, kamu borç stoku artışı, bu yılın sonunda rekor kırabilir.

10 Temmuz 2019

Yılın kalan bölümünde Hazine borçlanması!

Hazine yılın ilk altı ayına ait nakit dengesini açıkladı. Nakit dengesi ve borçlanma verileri yılın ikinci yarısı için önemli işaretler taşıyor.
Sizleri çok fazla rakamlara boğmadan detaylara bakalım. 
2018 yılının aynı dönemi göre gelirlerdeki artış yüzde 15. Buna karşılık faiz dışı harcamalardaki artış yüzde 20, faiz harcamalarındaki artış ise yüzde 55. Bütçe nakit değesi oldukça bozulmuş, nakit açık 78 milyar liraya yaklaşmış. Faiz dışı denge de bozuk. Faiz dışı açık 27 milyar lira civarında.
Hazine bu açığı kapatmak için yoğun bir borçlanmaya girişmiş. İlk altı ayda 78 milyar liradan fazla yeni nakit borç almış. Geçen yıla göre artış oranı yüzde 100’den fazla. Yeni (net) borçlanmanın 16 milyar lirası dış, 62 milyar lirası iç borçlanmayla yapılmış. 

21 Haziran 2019

Beş aylık bütçeye bir de bu yönden bakın


Bana en çok sorulan sorulardandır: “Faiz dışı dengenin önemi nedir?” Soruya en kısa cevap, “Borç stokunun artmamasıdır.” olur.

Tanım olarak “borç stoku = anapara” demektir. Yani faizler stoka dâhil edilmez. Eğer kamu, her hangi bir yılda borç stokunu büyütmek istemiyorsa, yeni borç almamalıdır.

Faizler için her yıl bütçeye ödenek/harcama konulduğunu hatırlatayım. Diğer bir deyimle, faizler için ek borçlanma yapılmazsa, yani faizler yeniden borç alınarak ödenmezse, borç stoku büyümez.

Bu durumun formülü, “faiz ödemeleri = faiz dışı fazla” şeklindedir.

Eğer faiz ödemleri kadar faiz dışı fazla yaratılamazsa yeniden ek borçlanma yapmak gerekiyor. Bu durumda borç stoku büyüyor.

Faiz dışı denge (açık/fazla), bütçedeki faiz hariç harcamalar ile toplam gelirler arasındaki farktır.

Artık bu yılın Ocak-Mayıs dönemi verilerine yakından bakabiliriz.

2 Haziran 2019

Ekonomi küçülürken Hazine ve reel sektörün borçları hızla artıyor

Milli gelir, yılın ilk çeyreğinde yüzde 2,6 küçüldü. Geçen yılın son üç ayında da daraldığını hatırlarsak durumu daha iyi kavrayabiliriz. 
Görüne o ki, ilk çeyrekte kamunun harcamaları bu kadar yüksek olmasaydı, bunca borçlanmasaydı, daralma daha büyük olacaktı. 
Öte yandan sanayi, hizmetler ve inşaat sektörlerindeki küçülme dikkat çekiyor. Ama bana göre en önemli gelişme, özel sektör yatırımlarında birkaç çeyrektir süregelen azalma. Bu ekonominin yakın geleceği ve işsizlik açısından üzerinde düşünülmesi gereken bir gelişme. 
Gençler iş bekliyor.İşsizlikten ortalık yanıyor.
Milli gelir böylesine küçülürken, Türkiye’nin borçlarındaki üç aylık gelişime göz atalım. 
Önce bir açıklama yapmam lazım. KİT’lerin iç ve dış borçları ile belediyelerin banka kredilerine ait 2019 verileri henüz yayımlanmadı. Bu bağlamda tablolardaki rakamlar birer muhafazakâr tahmin. Diğer veriler Hazine, BDDK ve TCMB’nin yayınladığı güncel değerler.
Artık verilere bakabiliriz.

31 Ocak 2019

S&P Çin Seddi’nde bir delik açtı


Dünyanın ne hale geldiğini anlamak için bazı nirengi noktalarına bakıyorum. Para konusunu, uluslararası kuruluşların yanında, Londra ve New York merkezli haberlerle izlemeye çalışıyorum. Siyaset olunca Washington, Londra, Berlin, Moskova ve Pekin’i merkeze koymak kolayıma geliyor.

Geçen hafta Financial Times’da, bana göre, çok önemli bir haber vardı. Standart & Poors (S&P), en sonunda, Çin’de iç piyasa için kredi derecelendirmesi yapmaya başlayacakmış.

Habere göre, ABD’li şirket Çin sermaye piyasalarında çalışacak ilk yabancı derecelendirme şirketi olacak. Amaç yabancıların, ülkedeki 12 triyon dolarlık tahvil piyasasında işlem yapabilmelerinin önünü açabilmek.

11 Ocak 2019

Hazine’nin faiz harcamaları arttıkça borçlanma ihtiyacı da artıyor

Hazine 2018 yılında 70 milyar lira kadar nakit açığı vermiş. 
Rakamların detayı bize, nakit gelirlerin önceki yıla göre yüzde 24 arttığınıişaret ediyor. Bu artış, son on yılda görülen en büyük değişim. Gelirlerin önemli bir bölümü bir defalık gelirlerden.
Faiz hariç nakit harcamalardakiartış ise yüzde 22. Bu oran, Küresel Krizi ’de kapsayan son on yılın en büyük rakamı. 
Bir anlamda, kamu gelir topladıkça harcamış. Tasarruf edeyim, borçları azaltayım dememiş. Ekonomide büyümenin yavaşlamaya başladığı bir dönemde, kamudan harcama azaltmasını beklemek çok doğru değil. Yeter ki, popülist olmaktan çok üretimi tetikleyecek harcamalar olsun. 
Faiz harcamalarındaki artış ise çok çarpıcı. Bir önceki yıla göre değişimi yüzde 26 olmuş. 
Bu eğilim, aynen devam ederse, önümüzdeki yıllarda bütçe dengeleri ve borçlanmanın gelişimini belirleyecek. 
Ne demek istediğimi biraz açayım. 

20 Aralık 2018

Yılın ilk on ayında borç ödeme verileri


Biraz ilgisi olanlar ekonominin gidişatını, yakın gelecekte neler olabileceğini merak ediyorlar.

Cevap vermeye çalışanların bazıları, “Biz alışkınız, gerekli önlemler alınır, bir şey olmaz” diyor. Benim de içinde bulunduğum grup ise; “Bu defa farklı. Sorun borç geri ödeme sorunu. Ona göre önlemler acilen alınmalı” yaklaşımında.

Benim gibi düşünenler, dışarıda havanın değiştiğini, dünyada kara bulutların toplanmaya başladığından yola çıkıyor. Artık dışarıdan kolayca yeni borç bulunamayacağını biliyor.

Peki, bu durumda Türkiye’de durum nedir?

İşsizlik, enflasyon, düşen üretim vb. artık herkesin bildiği sorunlar. Dolayısıyla bu yazı için bir kenara koyayım. Aylık borç geri ödeme verilerine bakarak, ekonomideki resmin önemli bir yanını dikkatinize sunayım. Karar vermenize yardımcı olayım.

5 Aralık 2018

Hazine borçlanma ilkeleri ve ihaleleri üzerine birkaç söz


Kamu borçlanması bilgi ve deneyim isteyen bir iştir.

Dünyada ve Türkiye’de çok uzun geçmişi olan bu işlemlerin, ekonomik ve siyasi sonuçlarını çok iyi anlamak, borçlanmada sürdürülebilir bir yaklaşımı hayata geçirmek için mutlak bir gerekliliktir.

Konuya bu açıdan bakınca, kamu borçlanmasının üç temel ilkesi vardır: Likidite, şeffaflık ve basitlik.

Kısaca değinmek istersek, likidite; uzun vadeli kamu borçlanma senetlerinin, vade sonunu beklemeden elden çıkarılmak istenmesi durumunda çok zarar etmeden işlem görebilmesi demektir.

Basitlik ilkesi; borçlanma prosedürünün, borçlanma enstrümanlarının, ikincil piyasa işlemlerinin (Hazine ihaleleri 1. Piyasa, BİST Tahvil piyasası işlemleri 2. Piyasa olarak adlandırılır), itfa (geri ödeme) işlemlerinin kolayca gerçekleştirilebilir, anlaşabilir olmasıdır.

Benim, geçmişteki deneyimlerime dayanarak, en çok önem verdiğim ilke şeffaflık ilkesidir. Bu ilke; borçlanma faizlerindeki risk primini azaltmak üzere, taraflar arasındaki enformasyon asimetrisini ortadan kaldırmak amacıyla Hazine’nin politikalarının tahmin edilebilirliğini sağlamaya yönelik uygulamaları içerir.

Hazine, özellikle 2001 yılından sonraki dönemde, üç aylık borçlanma programlarını kamuya açıklayarak belirsizlikleri ve böylelikle risk primini en aza indirmeyi hedefledi.

Yanı sıra, piyasalarda en çok Hazine kâğıdı salıp/satan bankalardan oluşan bir “piyasa yapıcılığı sistemi” oluşturularak şeffaflığı arttırmak ve karşılıklı diyalogu sağlamak için önemli bir adım atılmıştı.

Bunları Hazine’nin son iki ayda, özellikle şeffaflık ilkesine çok uymayan davranışları üzerine yazıyorum.

29 Kasım 2018

Devlet İşsizlik Sigortası Fonuna verdiğini geri alıyor

Hafta başında yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Kararı ile, İşsizlik Sigortası Fonunun, bir önceki yıl prim gelirlerinin belli oranına bağlanan ve yüzde 30 olan harcama yetkisi, 2019 ve 2020 yılları için yüzde 50’ye çıkarıldı.
Bunun üzerine Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın verilerine başvurdum. İşsizlik Sigortası Fonunun gelir-gider dengesini 2011-2018 yılları itibariyle bir araya getirdim. Aşağıdaki Tabloyu hazırladım.
Fonun üç ana gelir kalemivar. İlkiçalışanlardan ve işverenlerden toplanan işsizlik sigortası primleri. İkincisibuna ek olarak devletin fona yaptığı katkı. Üçüncüsüve en büyüğü, Fonun faiz gelirleri. 
Tablodan da görüldüğü gibi, faiz gelirleri genellikle prim gelirlerinden fazla. Bunun nedeni, tablonun son sıralarında görülen IV – Toplam Fon Varlıklarının büyük çoğunluğunun Hazine Devlet İç Borçlanma Senetlerine (DİBS) yatırılması.Buradan faiz geliri elde edilmesi.
Bu miktar, Hazine iç borçlanması açısından çok önemli. Eğer İşsizlik Sigortası Fonu, geri ödeme aldığı tarihte iç borçlanma ihalesine girmezse, Hazine ihtiyacı olan parayı bankalardan daha fazla borçlanarak karşılamaya çalışır.Dolayısıyla Fon, kamu iç borçlanmasında kritik rol oynar. 

1 Kasım 2018

Hazine’nin faiz yükü artıyor (*)

Hazine, gelecek yıl ne kadar borç ödeyeceğini ne kadar borçlanacağını gösteren Finansman Programı’nı yayınladı.
Kasım ve Aralık aylarında beklenemeyen bir şey olmazsa, veriler bize 2018 yılının programlanandan çok kötü geçmeyeceğini gösteriyor. Tahmin edilenden sadece 4 milyar lira kadar sapma olacak.
Ancak, bu değerlendirme nominal büyüklük olarak doğru olmakla beraber, borçlanmanın yapısında önemli sayılabilecek bazı değişiklikler var.
İçinde bulunduğumuz dönemde nakit iç borçlanmanın ortalama vadesi 71,2 aydan 63 aya düşmüş.Dahası, geçen yıl yüzde 11,4 olan sabit getirili iç borçlanmanın ortalama maliyeti de yüzde 17,3’e çıkmış.Yarıyı geçen bir artış var. 
Bu değişimler kamu borç yükünün geleceği açısından çok önemli. Rakamlar bize gelecekte Hazine’nin faiz yükünün artacağını gösteriyor.
O zaman geleceğe bakalım.

10 Ekim 2018

Krediler ve ekonominin geleceği

Ben bir olaya, özellikle siyasilerin açıklamalarına, her zaman sorgulayarak, bunun arkasında ne var diyerek bakmaya başlarım. Bu bize Mülkiye’de öğretilenlerden geliyor. Ama uzun yıllar kamuda çalışmanın verdiği bir teknisyen alışkanlığının etkisi de yok değil.
Bu bağlamda, Sayın B. Albayrak, “Enflasyonla Topyekûn Mücadele Programını”açıklayınca, önce “emirle” (!) enflasyonun nasıl düşeceğini sorguladım. Eğer bu uygulama, parasal disiplin, Merkez Bankası’nın tam bağımsızlığı, mali (kural) disiplin, reel sektörün sorunlu borçlarına vb. çözüm öneren, orkestrasyonu mükemmel bir programın parçası olsaydı, geçici etkisi olabilirdi.
Sonra açıklamaların diğer bölümlerine baktım. İlgimi en çok çeken konu, KDV iadelerinin ödeme sürecinin hızlandırılması oldu.İade miktarı, yani devletin reel sektöre borcu bir iddiaya göre 160, diğerine göre 200 milyar lira. 
Her ne kadar Bakan ödeme konusunda bir mesaj vermiyorsa da, bir niyet beyan ediyor. Eminim bu “niyet” bazı şirketleri heyecanlandırmıştır. (Ama bundan çok alacağı olan müteahhitler için henüz bir açıklama yok. Onları da eklersek kamunun bütçe dışı borçları birkaç yüz milyar lira daha artar.)
Peki bu paralar nasıl ödenecek?

23 Temmuz 2018

Kamu ek yük almaya hazır mı?

Son günlerde, utangaç bir şekilde olsa da özel sektörün aşırı borçluluğundan, maliye politikasının borç geri ödemeye nasıl yardımcı olabileceğinden bahsedilmeye başlandı. Ben böyle sözleri duyunca hemen kamu borç stokunun durumuna bakarım. Bilirim ki artan borcun ülkeye ve ekonomiye maliyeti oldukça fazladır. Bana göre “Borç alan emir alır”. 
Bu bağlamda borç stokunun geleceğini klasik bütçe açığı üzerinden değil, nakit hareketleri özellikle de faiz dışı denge hareketlerinden izlerim.
Nedenine gelince…
Önce bazı basit teknik açıklamalar yapmama izin verin. Faizler her yılın bütçesinden ödendiği için, borç stoku = anapara demektir. Stokun içinde faizler yoktur. Diğer bir yaklaşımla, borç stokunun artmaması demek, dönem başındaki anapara stokunun, dönem sonundakine eşit olmasıdır.
Borç neden artar? Bütçe açık verdiği için değil mi? Bütçe açığının finansmanı ile faiz ödemeleri ve faiz dışı denge arasında yakın bir ilişki vardır.
Ne demek istediğimi aşağıdaki tablonun yardımı ile açıklamaya çalışayım

16 Nisan 2018

Türkiye’nin borç yükünün TL/Döviz ayırımı

Yazılarımı izleyenler 2002-2017 arası Türkiye Borç Yükü verilerini devamlı yayınladığımı bilirler. 
Benzer veriler tüm dünya ve belirli gelişmekte olan ülke ekonomileri için Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF), Küresel Borç Gözlem Raporunda da yayımlanıyor. Türkiye verilerinde en önemli fark IIF finansal sektör borçlarını da dikkate alıyor. Dolayısıyla IFF ve benim rakamlarında farklılıklar var. Ancak aynı baza çekince, Türkiye için iki veri seti arasındaki rakam 3 puana kadar düşüyor. Farkın döviz kurları ve hanehalkının TOKİ’ye ve varlık yönetim şirketlerine borçları gibi rakamlardan oluştuğunu tahmin ediyorum.
IIF’e göre, geçen yılsonu itibariyle dünyanın toplam borçları 237 trilyon $’ıgeçti. Bu büyüklük, dünya gelirinin %318’ine karşılık geliyor. Borçların büyük bölümü reel sektöre ve hükümetlere ait. Sonra finansal sektör, ardından hanehalkı geliyor.  
Dünyadaki durumun ne kadar çözümsüz olduğunu anlatmama gerek yok.
Yazıyı çok uzatmamak adına ben Türkiye’nin borç durumunu ele alacağım. IIF verilerinin en önemli yanı, toplam borç yükünü (borç/milli gelir) kesimler itibariyle sınıflandırması ve daha önemlisi borçları yerli para (TL) ile dolar, Euro ve diğer döviz ayrımlarını vermesi.
IIF rakamlarından yararlanarak hazırladığım tablolarıaşağıda bilginize sunuyorum. (Bu arada merkezi hükümet için IFF verileri, nedense, 2009 yılından diğer kesimler için ise 2005 yılından başlıyor.)

9 Ocak 2018

Hazine nakit açığı ve borçlanması zirve yapmış

Ekonomik dengeleri açıklarken sıklıkla vurgu yapılan mali disiplinin en önemli göstergelerinden birisi Hazine nakit dengesidir. Önemi devletin yeni borçlanmasının arkasındaki temel etken olmasıdır.

Son açıklanan veriler devletin nakit dengesi rakamları mali disiplinden uzaklaşmaya başladığını gösteriyor. Bu bağlamda hazırlanan aşağıdaki tablo, 2007-2017 arasındaki dönem için Hazine nakit dengesini içeriyor.

Görüldüğü gibi, 2017 yılında nakit gelirler 624 milyar liraya yaklaşmış. Önceki yıla göre yüzde 16 artmış. Bu rakamı değerlendirmek için yıllık enflasyon ve büyüme oranlarını hatırlamakta yarar var. Geçen yıl TÜFE yüzde 12 idi. Büyüme oranı henüz belli değil. Kimi yüzde 5, kimi yüzde 7 diyor. Biz ihtiyatlı davranıp küçük rakamı alalım. Bu durumda enflasyon ve büyüme toplamı yüzde 17 olur. Anlayacağınız nakit gelirler nominal olarak büyümüş, reel bir gelir artışı olmamış.

17 Aralık 2017

Diyarbakır’daki taziye çadırları ve finansallaşma

Önce geçen hafta basında yer alan haberi hatırlatayım.
13. Aralık.2017 tarihli Yeni Şafak: “Borç batağına düşenler müftüye koştu. Güneydoğu Anadolu’da taziye çadırlarında, 3 gün öğle ve akşam yemeği veriliyor. Taziye yemekleri için kişi başı 7-15 TL fiyat çıkaran yemek fabrikaları bile açıldı. Ancak taziye evi maliyeti için kredi çeken acılı ailelerin artmasıyla halk çareyi müftülüğe koşmakta buldu.”
Okuyunca çarpıldım. Düşünsenize bankadan kredi çekeceksiniz, yemek fabrikasına yemek ısmarlayacaksınız. Günlerce misafir ağırlayacaksınız. Niye? Size başsağlığına geleneler aç kalmasın yemek yesin diye. Tahminim çevrede aileyi tanıyan, tanımayan herkes taziye evine koşuyordur. Kabul edelim ki, bir öğlen bedava yemek, çoğu insan için hatırı sayılır bir ikramdır.
New York’tan, Londra’dan dövizle borç alan yerli banka, Diyarbakır’da, bir İslami gelenek olan taziye çadırı için faizli borç veriyor. Biri bana sorsa “neokapitalizm- finansallaşma nedir?” dese. Bu kadar güzel anlatamazdım.
İzninizle diğer örnekleri de vereyim sonra konuyu biraz daha açayım.

12 Aralık 2017

Aman sarmala girmeyelim

Büyüme verileri piyasalarda nedense beklendiği kadar etki yaratmadı. Üçüncü çeyrekte 11,06 büyüme yakalayan bir ekonomide para ve sermaye piyasalarının daha olumlu tepki vermesi beklenirdi.

Önemli olan büyümek, Çin’i, Hindistan’ı bile geride bırakmaksa hedefe ulaşılmıştır. İlla bardağın dolu tarafına bakalım diyenler için bu yeterli olabilir.

Ancak herkes aynı görüşte değil. Anlayabildiğim kadarıyla, uzmanlar bu büyümenin baz etkisi, vergi indirimi, Hazine garantili KGF desteği, bol kepçe dağıtılan KÖİ garantileri, hızlı borçlanma ve sıcak para destekli olduğunu görüyorlar. Ve istihdam yaratmayan, inşaat, ithalat ve tüketim ağırlıklı bu durumun ne kadar daha sürdürülebilir olduğu konusunda kafaları karışık.

Konunun aydınlanmasına katkı koymak adına aşağıdaki tabloyu hazırladım. Geçen yıl ile bu yılın verilerini bir araya getirdim ve değişimlerini hesapladım. Tamam, çok farklı iki dönemi karşılaştırmak çok sağlıklı olmayabilir. Ama büyümenin nasıl bir ekonomik ortamda olduğunu, etkilerini biraz daha yakından görmek istedim.
Karşılaştırma yaparak konuya bakalım.

16 Ekim 2017

Bütçede faiz harcamaları yatırımlardan fazla

2018 Bütçesi yarın TBMM’ye sunulacak. Detay bilgilere ulaşınca görüşlerimi sizlerle paylaşacağım. Bugün OVP ve Orta Vadeli Mali Plan’dan yola çıkarak, bana göre çok önemli bir konuda, faiz harcamaları hakkında yazmak istiyorum.

Bildiğiniz gibi, bütçedeki her vergi ve harcama kalemi bir politik tercihtir. Bu nedenle bütçeler hükümetlerin en önemli siyasi metinleridir.

Kimden vergi alınıyor? Eğer toplanan gelirlerin çoğunluğu KDV, ÖTV, MTV gibi dolaylı vergilerden oluşuyorsa dar ve sabit gelirli çoğunluktan gelir toplanıyor.
Ancak eğer bütçenin harcama kısmında giderlerin çoğu üretimi destekleyen yatırımlar ile sosyal transferlere yapılıyorsa o zaman bir dengeleme politikası izlendiği söylenebilir. Yani bir yandan vergi alırken diğer yandan alt gelir gruplarına sosyal transfer yapılarak yükler azaltılıyorsa doğru bir politika izleniyor denebilir.

Buna karşılık açık veriliyor ve borçlanma yapılıyorsa başka bir etkisi oluşuyor. Kamu borçlanmasının çeşitli ekonomik ve sosyal etkileri var. En önemlisi ekonomideki gelir dağılımını değiştirmesidir. Devlet gelir ve giderini denkleştirmediği için içeriden ve dışarıdan borç alıyor. Borcun karşılığı faiz ödüyor. Doğal olarak kimden borç alıyorsa ona faiz transferi yapıyor.

Bu bağlamda gelirler ile harcama kalemleri arasında çeşitli ilişkiler kurularak bütçenin yapısını tahlil etmek mümkün.

7 Eylül 2017

Hazine borç stokunun son durumu

Önce küçük bir açıklama yapayım. Hazine (merkezi yönetim) borç stoku deyince işin içine sadece Hazine’nin borçları giriyor. KİT’ler, yerel yönetimler, fonlar ve varsa döner sermayelerin iç ve dış borçları bu rakamlara dâhil değil. Dolayısıyla toplam kamu borç stoku deyince, aşağıdaki rakamlara bu kurum ve kuruluşların borçlarını da eklemeniz lazım.

Gelelim son verilere.

Temmuz sonu itibariyle Hazine’nin borç stoku toplamı 817 milyar lirayı geçti.
Geçen yılsonuna göre, bu yılın yedi ayında stok 58 milyar lira büyümüş. Aşağıdaki ilk grafikten görüleceği üzere, bu rakam az değil. Önceki yılların yıllık değişimiyle karşılaştırdığımızda 2009 Kriz yılına çok yakın. Ama dikkat: 2009 rakamı yıllık, bu yılın ki yedi aylık.