31 Mayıs 2014

Birinci yılında Gezi’yi anarken

Geçen yıl yaşananları, kimileri dış mihraklar kolaycılığıyla kimileri de orta sınıfın isyanıyla açıklamaya çalıştı. Ne istihbaratçıyım ne de sosyolog. Dolayısıyla kesin ve doyurucu bir tahlil yapamazsam beni bağışlayın. Ama izin verin bir deneme yapayım. Bazı sorular sorarak olayın değerlendirilmesine katkı sağlamaya çalışayım.

Anlamak için sorgulamak

29 Mayıs 2014

Faiz tartışmasında İngiltere örneği

Sayın Başbakan, TC Merkez Bankası’nın faiz kararlarını beğenmediğini artık daha açık bir biçimde ifade etmeye başladı.

Piyasa oyuncularının büyük çoğunluğu bu tartışmayı bir seçim söylemi olarak algılamayı tercih etti. Kısmen haklılar. Çünkü aksini, açıklamaların Merkez Bankası’na müdahale anlamına geldiğini kabul etseler ellerindeki TL varlıklardan çıkmaları gerekecek. Zaten diken üstünde olan çarşı tamamen karışacak.

Piyasayı oyuncularına bırakıp biz işin ekonomi politiğine bakalım.

27 Mayıs 2014

Avrupa’da refah devleti direnişi

Son Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağcılar ve milliyetçi, anti-AB partilerin oy patlaması yapmasını dikkatle değerlendirmek gerek. Gelinen aşama, demokraside olur böyle şeyler, zaten katılımda çok düşük diyerek geçiştirilemeyecek kadar önemli.

II. Dünya Savaşından sonra tamamen bir refah devleti temeliyle yapılanan kıta Avrupası devletlerinin düzenlerini sürdürebilmesi büyük ölçüde ihracata bağlıydı. Yüzyıllar boyunca dünyanın çeşitli bölgelerine yaptıkları yatırımlardan elde ettikleriyle, gelişme yolundaki ülkelere mal satarak içeride sosyal devlet olabildiler. Dar ve sabit gelirli kesimlere bol para aktarabildiler. Binlerce Avroluk asgari ücretler, sosyal transferler, işsizlik paraları dağıtarak bugünlere geldiler.

Ama artık deniz bitti.

24 Mayıs 2014

TCMB'nin son faiz kararı ve 12 Trilyon dolarlık küresel parasal sıkılaştırma engeli

Son aylarda ekonominin orta vadeli geleceği hakkında tahminler yapmaya çalışanların en çok üzerinde durdukları konu küresel parasal genişleme. Dert büyük olduğu için çare de kolay değil.

2008 Küresel Krizinin çıkma nedeni belli. Finansal sektörün aktifinde bulunan trilyonlarca dolarlık varlıkların büyük bölümünün karşılığı yok. Diğer bir deyimle, bankalar ve diğer finansal kuruluşlar birilerinden borç para almışlar, bunu karşılığı olmayan menkul varlıklara yatırmışlar. Eğer merkez bankaları bol ve ucuz para vermeseler gelişmiş ekonomilerde değil banka sektör kalmaz. III. Dünya Savasından beter bir yıkım olabilir.

19 Mayıs 2014

Ekonomik demokratik mücadeleye karşılık olarak dini söylem geliştirmek

Soma faciası iş güvenliği, taşeronluk, çalışanların borçluluğu, siyasetin mikro alanlara kadar müdahalesi gibi birçok konuyu bir kez daha önümüze getirdi.

Aslında bazı konular çoğumuz için uzun zamandır bilinen ama kanıksanan gerçeklerdi. Örneğin kamu denetim birimlerinde şeffaflık, tarafsızlık olmadığını; yukarının talimatıyla raporlar yazıldığını, yazmayanın pasifize edildiğini devlette çalışıp bilmeyen, duymayan olamaz. Çünkü bu eski bir bürokrasi geleneğidir.

Yanı sıra taşeronlaşmanın yarattığı sorunlar da kamuoyunda bilinen konulardan. Özelleştirmenin sadece kamuya para kazandırmak için yapılmasının açtığı dertleri, en azında ben, gerek HaberTürk gazetesindeki köşemde gerekse derslerde uzun uzun ele aldım.

Bunlar ve diğerleri konuşulan, tartışılan konular.

Ama bir konu var ki üzerinde uzun uzun düşünmemiz gerekiyor.

15 Mayıs 2014

Soma tekme ve ILO

İçim kan ağlıyor. Kendimde değilim desem yalan değil. Normalde ofiste haber ve ekonomi kanallarını izlemeye çalışırım. En azından sessizde tutar, okumayı sürdürürüm. Ama iki gündür ne okumak ne yazmak ne de başka bir şey içimden geliyor. Gözüm televizyonda ve sosyal medyada.

Şansa bakar mısınız? Mülkiye’de dün Soma için dersler boykot edildi. Eğer ders olsaydı ekonomide kayıt dışılığı anlatacaktım. 15 yaşında bir işçinin öldüğü konuşuluyor. Yakını kameralara Kemal’in 15 yaşında olduğunu söylüyor. Çalışma Bakanı, işveren ve yetkili sendika temsilcileri bunun yalan olduğunu iddia ediyorlar.

Neymiş, yaşı 19 imiş. Velev ki 19 olsun. Ne fark eder? Arkadaşlarının top oynadığı, çapkınlık yaptığı yaşlarda hangi şartlar onu yer altında çalışmaya zorlamış acaba?

Hadi şimdi gelin ekonomi konuşun, yazın. Cari açık azalıyor, faizler ve kurlar düşüyor, BİST yükseliyor deyin. Kaç yazar! Soma’daki madencilere, yakınlarına sorun bakalım. Umurlarında mı? Tek dertleri ekmek parası ve bankalara, esnafa olan borçları.

Atılan tekme kime?

12 Mayıs 2014

Sosyal güvenlik havuzu dolmuyor emekliler az maaş alıyor

Bu topraklarda devletten geçinmek genel kabul görmüş bir anlayıştır. Çoğumuz devlete vermeden ondan almayı hak sayarız. Bazılarımız “Verecek neyimiz var ki” diyerek kendimizi haklı çıkarmaya çalışırız. Ama karımızın kolundaki bileziklerin sayısı az değildir. Onları “kötü gün için !” saklarız.

Aynı şey çalışanların emekliliğe yaklaşımında da görülür. Çevrenize şöyle bir bakın. Aldığı maaştan memnun olan bir emekliye rastlamazsınız. Yanlış anlaşılmasın maaşlarının yeterli olduğunu, şikayetlerinin haksız olduğunu söylemiyorum. Sonuna kadar haklılar.

Ama gelin bu maaş nasıl ödeniyor ona bir bakalım. Acaba daha fazla maaş ödenmesi mümkün mü anlamaya çalışalım.

Havuz nasıl doluyor?

10 Mayıs 2014

Dört aylık Hazine nakit dengesi büyümenin yavaşladığını işaret ediyor

Hazine nakit verileri genel olarak bütçeyle ilişkilendirilerek değerlendirilir. Bir anlamda Maliye Bakanlığı’nın yayımladığı bütçe muhasebe rakamlarının öncü göstergesi niteliğindedir. Açık ve devlet borçlanması hakkında önemli bilgiler verir.

Muhasebe kurallarından hatırlanacağı gibi nakit veriler ile muhasebe kayıtları arasında bire bir uyum olmayabilir. Dolayısıyla Hazine’nin nakit açığı her zaman Maliye’nin bütçe rakamlarıyla uyuşmaz. Genellikle nakit harcamalar ödenekte kayıtlı olandan daha fazladır.

Büyümenin öncü göstergesi

8 Mayıs 2014

87 milyar dolarlık risk

Son günlerin en çok tartışılan maliye politikası konularından birisi Hazine garantileri ve borç üstlenimleri. Son yayınlanan Hazine Müsteşarlığı yönetmeliği ve basın duyurusu konuyu medyanın gündemine getirdi. 

Eleştirilerden birisi şeffaflık sorunuydu. Müsteşarlık borç üstlenim anlaşmalarının Resmi Gazetede yayımlanmayacağını belitti. Onlara göre ticari sır ilkesi engeli vardı.

Aslına bakarsanız kimse hangi şirketin ne gibi şartlarla devlete yük olduğunu araştırmıyor. O müfettişlerin sorunu. Yanlış bir iş varsa müfettişler veya Sayıştay gerekli incelemeyi yapar diye biliyoruz. Ama bir vatandaş olarak, hangi proje için ne kadar garanti verildiğini ve hangi şartlarda borçların ne kadarının devlet tarafında üstlenileceğini bilmek en doğal hakkımız. Çünkü vatandaşız ve gücümüz oranında vergimizi veriyoruz.

Bir bilgi seti var ama biraz geçmişte kalmış

6 Mayıs 2014

Para milyonerlerde toplanıyor gelir dağılımı bozuluyor eşitsizlik artıyor?

Gazetelerde yer aldı. Bankacılık sisteminde bir milyon liradan büyük hesabı olanlar gün geçtikçe artıyor.

Aşağıdaki tabloyu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) verilerinden düzenledim. 2005 yılından başlamasının nedeni, aradığımız detaydaki ilk rakamlar o yıl yayımlanmış. Önce mevduat bilgileri hakkında bir açıklama yapmakta yarar var. Verilerde Haziran 2010 döneminden itibaren mudi sayılarına bakiyesi sıfır olan mevduat hesabı mudileri dâhil değil. Yanı sıra bir bankada aynı mudiye ait farklı büyüklüklerde mevduat bulunabilmekte. Farklı mevduat dilimlerinde yer alan aynı mudi, toplamda tek bir mudi olarak gösterilmekte. Ayrıca aynı mudinin birden fazla bankada farklı mevduat hesabı varsa, her bir banka söz konusu mudiyi ayrı ayrı raporlanmakta. Kısacası mudi sayısında çifte, hatta daha fazla sayım var.

3 Mayıs 2014

Enflasyon Hedeflemesinde ısrar etmenin gereği var mı?

Türkiye 2006 yılından bu yana para politikasında Enflasyon Hedeflemesi(EH) uyguluyor. 1990’lı yıllarda Yeni Zelanda’da başlayan uygulama, 2001’den sonra hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ekonomilerde yayıldı. Daha önceki moda olan parasal programlamanın yerine geçti. Parasal programlamada yapılan M1, M2 gibi parasal büyüklüklerde, enflasyon tahminine göre yıllık hedefler koymaktan ibaretti. Ancak bunun çok başarılı olmadığı düşünüldü ve EH merkez bankalarınca kullanılmaya başlandı.

Aslında çok büyük bir değişim olduğunu söylemek zor. Enflasyonla mücadelede esas olan merkez bankalarının aldıkları kararlarla fiyatlandırma mekanizmalarını etkilemeleri. Fiyat kararı alanları aşağı veya yukarı yönde kararlarını değiştirmeye ikna edebilmeleri. Örnek vermek gerekirse: Merkez bankaları ithal mal satan firmanın kura bağlı değişimlerden, iç üretim yapanların da enerji maliyetlerinden olabildiğince az etkilenerek fiyatlama yapabilmelerini sağlamaya çalışırlar. Kararlar alınırken toplumu, geçmiş verilerin değil gelecekteki beklentilerin daha önemli olduğuna ikna etmeyi amaçlarlar.

TCMB başarılı mı?

1 Mayıs 2014

Çay stokları yine sorun olmaya başlamış

Küçük çay üreticisi olduğumu belirterek yazıya başlayayım. Yani ÇAYKUR’un üretici lehine her uygulaması, az da olsa, bana yarıyor.

2001 Reformlarından önceki dönemde tarımsal destekleme ve tarım ürünü stokları ekonominin ve bütçenin önemli sorunlarındandı. Tütün, şeker, fındık ve çay gibi tarımsal destekleme konusu olan ürünlerde depolar ürün stoklarıyla doluydu.

1991 seçimlerinde, o zamanki muhalefet lideri Ege Bölgesindeki mitinglerden birinde tütün üreticisine, iktidar olurlarsa tütüne “Kim ne veriyorsa 5 bin lira fazlasını vereceğini” söylemişti. 2001 yılında TEKEL depolarında 10 yıl yetecek kadar tütün stoku vardı. Benzeri durum şeker, fındık ve çay içinde geçerliydi.

Sonra önlemler alındı. Reformlar uygulanmaya başlandı. Ürün fazlası olan ürünlerde alternatif ürün ekimi için teşvikler, önlemler hayata geçirilmeye başlandı.