31 Ocak 2019

S&P Çin Seddi’nde bir delik açtı


Dünyanın ne hale geldiğini anlamak için bazı nirengi noktalarına bakıyorum. Para konusunu, uluslararası kuruluşların yanında, Londra ve New York merkezli haberlerle izlemeye çalışıyorum. Siyaset olunca Washington, Londra, Berlin, Moskova ve Pekin’i merkeze koymak kolayıma geliyor.

Geçen hafta Financial Times’da, bana göre, çok önemli bir haber vardı. Standart & Poors (S&P), en sonunda, Çin’de iç piyasa için kredi derecelendirmesi yapmaya başlayacakmış.

Habere göre, ABD’li şirket Çin sermaye piyasalarında çalışacak ilk yabancı derecelendirme şirketi olacak. Amaç yabancıların, ülkedeki 12 triyon dolarlık tahvil piyasasında işlem yapabilmelerinin önünü açabilmek.

26 Ocak 2019

Torunlardan hayır duası beklemeyin

“Dua ile Hazine borç stoku arasında ne ilişki var?” diyenlerden yazıyı sabırla okumalarını rica edeceğim.
Yazılarımı izleyenler hatırlarlar. Hazine (merkezi yönetim) borç stokundaki değişimleri periyodik olarak bilginize sunmaya çalışıyorum. Hem derslerimde hem de yazılarımda, Hazine’nin borç stokunun, kur ve faiz değişimlerinin yarattığı etkilere karşı kırılgan olduğuna devamlı vurgu yapıyorum.
Evet doğrudur. Kamu borç stoku, diğer ülkelerle ve geçmiş dönemlerle karşılaştırıldığında çok değil. Reel olarak (merkezi yönetim borç stoku/milli gelir oranı) değerlendirildiğinde yüzde 30’dan az
Ancak geçen yıl olduğu gibi, kurlar ve faizler yükseldiği zaman, devletin borcu durduğu yerde büyüyor. Durduğu yerde derken, yeni/taze borç almadan stok şişiyor.
Sizi rakamlara fazla boğmadan, Hazine web sitesinden aldığım verilerle hazırladığım grafikler yardımıyla konuyu özetleyeyim.

21 Ocak 2019

TÜİK ’e göre ekonomik gelişmeler insanları nasıl etkiliyor?


Ekonomini başarı ölçüsü sadece büyüme midir? Yoksa insanların o ekonomiden nasıl etkilendikleri mi? Diğer bir yaklaşımla, ekonomi insanların yaşamını olumlu mu etkiliyor yoksa olumsuz mu?

TÜİK, 2009 yılından sonra her yıl, önceki yılda yaşanan ekonomik gelişmelerin bireyler üzerindeki etkilerini araştırıyor. Sonuçlar, girişteki soruya cevap vermek için ışık tutuyor.

En son veriler 2017 yılına ait. Yani 2009’daki küresel krizin etkilerini içeren rakamlar, 2018’de yaşanan ekonomik olumsuzlukların insanlar üzerinde yarattığı etkiyi içermiyor.

Bu nedenle aşağıdaki tablo, 2009-2017 arasındaki dönemi kapsıyor.

Ben etkileri ikiye ayırdım. Olumsuz ve olumlu etkiler. Olumsuzları öne çıkarmamın nedeni daha çok olmaları. (Tabloda toplamın 100’den fazla olması, kişilerin birden fazla cevap vermesi. Yani aynı kişi hem borçlarının çoğaldığını hem de araba aldığını söyleyebilir.)

Akılcı bir insan (homo economicus) için ekonomi nedir diye sorsam, eminim ki çoğunuz tüketmek cevabını verirsiniz. Başta gıda olmak üzere, giyinmek, ulaşım, kira gibi giderler, insanların en çok para harcadıkları alanlardır.

16 Ocak 2019

Bütçe: Devlet için mi piyasa için mi?

2018 merkezi bütçe sonuçları açıklandı. 
TBMM’den geçen haliyle, hükümetin harcama yetkisi 762,7 milyar liraydı. Gelir tahmini ise, 696,8 milyar lira. Dolayısıyla Meclis’in verdiği açık/borçlanma yetkisi 65,9 milyar liraydı. 
Hükümet bu rakamları, geçen Eylül sonunda, Yeni Ekonomi Programını (YEP)açıklarken revize etti. Harcamalar 821,7 milyar lira, gelirler 749,6 milyar lira, açık 72,1 milyar lira olur dedi.
Oysa 2018 yılı için son rakamlar; harcamalarda 830,4 milyar lira, gelirlerde 757,8 milyar lira, bütçe açığında ise 72,6 milyar lira oldu.
Bu rakamların ardından Sayın Hazine ve Maliye Bakanı bütçe hedeflerinin tutturulduğunu söyledi.
Hangi hedeflerin? 

11 Ocak 2019

Hazine’nin faiz harcamaları arttıkça borçlanma ihtiyacı da artıyor

Hazine 2018 yılında 70 milyar lira kadar nakit açığı vermiş. 
Rakamların detayı bize, nakit gelirlerin önceki yıla göre yüzde 24 arttığınıişaret ediyor. Bu artış, son on yılda görülen en büyük değişim. Gelirlerin önemli bir bölümü bir defalık gelirlerden.
Faiz hariç nakit harcamalardakiartış ise yüzde 22. Bu oran, Küresel Krizi ’de kapsayan son on yılın en büyük rakamı. 
Bir anlamda, kamu gelir topladıkça harcamış. Tasarruf edeyim, borçları azaltayım dememiş. Ekonomide büyümenin yavaşlamaya başladığı bir dönemde, kamudan harcama azaltmasını beklemek çok doğru değil. Yeter ki, popülist olmaktan çok üretimi tetikleyecek harcamalar olsun. 
Faiz harcamalarındaki artış ise çok çarpıcı. Bir önceki yıla göre değişimi yüzde 26 olmuş. 
Bu eğilim, aynen devam ederse, önümüzdeki yıllarda bütçe dengeleri ve borçlanmanın gelişimini belirleyecek. 
Ne demek istediğimi biraz açayım. 

4 Ocak 2019

Dış borç stoku 30 yıllık rekora doğru gidiyor

Türkiye’nin dış borç stoku, geçen eylülde 448,5 milyar dolar olmuş.
Haziran ayına göre yaklaşık 6,6 milyar dolar azalmış. Stokun nominal büyüklük olarak düşmesi sevindirici. Bu temmuz sonrası yaşanan ekonomik gelişmelerin sonucu.  
Ancakbir borç stokunun en sağlıklı ölçüsü, onun gelire oranıdır. Yani reel borçtur. 
Bu ne demek?
Eğer borç, toplam gelirin küçük bir parçası kadar ise, geri ödenmesinde sorun olmaz. Örneğin 1.200 liralık borç, bir asgari ücretlinin gelirinin yüzde 60’ına karşılık gelirken, 5,000 lira geliri olanın bir memurun sadece yüzde 25’idir. Asgari ücretlinin bu borcu ödemesi neredeyse mümkün değilken, borçlu memur bazı fedakârlıklarla ay sonunu getirebilir.
Aynı şey ülkeler için de geçerlidir.
Ülkenin reel dış borç stokunu değerlendirilirken, stok dolar olarak hesap edildiği için, milli gelirin de dolar karşılığıdikkate alınır. Stokunu GSYH’ya oranı hesaplanır.

1 Ocak 2019

Dünya yaklaşan sorunlara hazırlıklı değil

Yeni yıl yazım Türkiye hakkında değil. Çünkü, ekonominin dış kaynağa aşırı bağımlılığı nedeniyle, gelecek yılın gidişatını dışarıdan gelecek kaynak akışı belirleyecek. 
Dışarıdan gelen kaynak için iki faktör etkendir: İten faktörler ve çeken faktörlerÇeken faktörlerparanın geldiği ülkeye ait durumdur. Bizim için belirleyici etken, borç geri ödeme programı ve “yeni bir büyüme modeli” olacak. İthalata ve inşaata dayalı olmayan, üreten bir model. Olmazsa yeteri kadar ucuz ve bol kaynak bulunabilir mi? Göreceğiz.
Ben bugün iten faktörlere, paranın kaynağındaki, dışarıdaki şartlara değineceğim. Bir anlamda yatırımcıların paralarını bizim gibi ekonomilere “itmelerinin” nedenlerine özetle değineceğim.