30 Aralık 2015

Gelen yıl gideni aratacak

Adettendir, biten yılın son günlerinde yeni yıldan beklentiler sıralanır. Ben okuduklarımdan önemli gördüklerimi aşağıda özetleyeceğim. Karar her zamanki gibi size ait.

Küresel durum

  • ·      Büyüme yerinde sayacak. Yeni bir büyüme modeli bulunana kadar eskisinden hayır yok. Tüketici talebi artmıyor. Buna bağlı olarak dünya ticaretinin artışı hız kesti. Ticaret neredeyse yerinde sayıyor.
  • ·      Büyümek için altyapı projelerine yönelik bir kamu harcama modeli tartışmaları epeyi yol aldı. Böylelikle büyümeye bir ivme kazandırılmaya çalışılacak.
  • ·      ABD’nin öncülüğünde devam eden Pasifik ve Atlantik serbest ticaret müzakereleri ve korumacılık eğilimleri gelecek yılın gündemini oluşturacak.
  • ·      ABD büyümeye devam edecek. Uzmanlar AB için çok olumlu değiller. Çin’deki sıkıntılar dünyayı etkileyecek.
  • ·      FED faiz artışı devam edecek. Tartışma yıl içine iki mi, üç mü yoksa dört defa mı artış olacağına dönüştü. Ne olursa olsun faizler yukarı yönlü. Yatırım için kredi arayanların işi zor.
  • ·      Dünyada jeopolitik riskler her geçen gün artıyor. İsrail-Filistin, K. Kore, Libya, Mısır, Irak, Güney Çin Denizi, Ukrayna, Kırım, Nijerya ve hatta bazılarına göre Türkiye yakından izlenmesi gereken bölgeler. Ayrıca mülteci krizi giderecek derinleşecek.

Yükselen piyasa ekonomilerindeki (YPE) beklentiler

27 Aralık 2015

Küresel para illüzyonu

Para hareketlerini doğru ve zamanında tahlil edebilirsek, küreselleşmeyi ve ekonomide yaşananları daha iyi anlayabiliriz.

İzninizle kısaca bir teknik giriş yapayım. Para teorisinde bir çoğaltan etkisi (paranın dolaşım hızı) vardır. Yani 1 lira (dolar) piyasaya çıkınca elden ele dolaşarak 10 liralık veya 20 liralık işlem hacmi yaratabilir. Bakkal alacağını tahsil edince, toptancıya borcunu öder, o da nakliyeciye ve fabrikaya olan borcunu kapatır. Fabrika ithalatçıya ve işçiye olan borcunu öder vb. Aynı para ile birden fazla işlem yapılarak bir ekonomideki milli hasılaya ulaşılır.

İktisatla ilgilenenler bilirler. Klasik iktisatçıların çok kullandığı Fisher’in Değişim denklemi şöyledir. MxV= PxT. Burada M (Ekonomideki para miktarı) x  V(Paranın çarpan etkisi) = P(Fiyatlar genel seviyesi) x T(Ticaret yapılan mal-hizmet miktarı, iş hacmi) anlamına gelir. Özetle piyasadaki paranın dolaşım hızı, ekonomik hayatta önemli bir belirleyicidir.

Ama bu hızın da bir sınırının olduğu mutlak bir doğrudur.

Dünyada,1990 sonrasında, ekonomik, siyasi sosyo-politik ve çılgınlıkların gittikçe derinleşiyor. Ekonomide küreselleşme ve finansallaşma aklın, mantığı sınırlarını zorluyor.

Bu bağlamda bugün size küresel para illüzyonundan bahsedeceğim.  

Aşağıdaki tablo, küresel finansal büyüklükleri içeriyor.

23 Aralık 2015

Gerçek yapısal reformlar 4: Performansa dayalı KİT sistemi

Cumhuriyetin kurucu kadrolarına öncelikli ekonomik hedeflerini sorsanız, sanırım, “sanayileşme” derlerdi. Sanayileşmek için gerekli olan sermaye, teknoloji ve yetişmiş emeğin olmadığı ortamda, ellerinden geldiğince içten, dürüst, fedakârca bir kalkınma mücadelesi verdikleri kesin.

Gerek o yıllarda gerek 1950 sonrası Demokrat Parti (DP) döneminde, KİT’ler sanayileşme ve sanayiye ara mal üretiminde hayati önemde rol oynadılar. Bugün gittikçe önemini yitiren sanayi sektörü varlığını, büyük oranda, KİT sistemine borçludur.

Bununla beraber, özellikle 1950 sonrası döneme bakınca, “her mahallede bir milyoner yaratmak” şiarıyla iktidar olan DP ve sonrasındakiler, kamu eliyle zengin yaratmak için, diğer kamu kaynakları gibi KİT sistemini de sonuna kadar istismar ettiler.

1980 ‘e kadar, dışa kapalı ekonomide böylesi bir yapıyı sürdürmek kolaydı. Ama 24 Ocak kararlarıyla gümrük duvarları kaldırılınca, dış rekabete dayanamayan KİT’ler birer birer dökülmeye, kamuya yük olmaya başladılar.

Çözüm hemen bulundu. Özelleştirme.

19 Aralık 2015

Gerçek yapısal reformlar 3: ücretliden de milyonerden de aynı oranda vergi almak

Çok yazılan, konuşulan konudur. “Mali disiplin sağlansın, kamu açık vermesin gerisi önemli değil. Dolaylı vergi, bir defalık gelir nereden para bulunursa  bulunsun” yaklaşımı esas alınır.

Kısa vadeli bakarsanız, eğer bir kriz yaşıyorsanız doğrudur. Ama eğer uzun vadeli, sosyo-ekonomik dengeleri gözeten bir bakış açısıyla konuya yaklaşırsanız resim faklıdır. Örneğin, gelir dağılımındaki bozulmayı dikkate almak, mali disiplini sürdürülebilir kılmak için nereden gelir elde edildiği hayati önem taşır.

Bu bağlamda Türkiye vergi sistemini baştan aşağı yenilemek gerekiyor.
Yapısal değişim denen şey vergi oranını değiştirmek değil, vergi düzeninin yapısını değiştirmektir.

Ne demek istediğimi bir örnekle açıklayayım.

17 Aralık 2015

Gerçek yapısal reformlar 2: Sıcak paranın akıllı yönetimi

Sonunda FED faiz yükseltti. Geçmişte bu tür konularla ilgilenmeyi pek sevmeyen eşim bile  “Eee, şimdi ne olacak?” diye sormaya başladı. Soru soranların çoğunun dolarla işi olsa meraklarının nedenini anlayacağım. Ama haklılar. Sosyal medya dâhil her yerde, sabah akşam FED ve Yellen muhabbeti yapılıyor. Ancak neredeyse tamamı dolarize olmuş bir ekonomide bunlar normal şeyler.

Dolarizasyon deyince. Hiç son günlerde TC Merkez Bankası’nın analitik bilançosuna baktınız mı? Ekim sonu itibariyle dış varlıklarının toplamı 348 milyar lirayı geçmiş. Toplam varlıkların çok büyük bir kısmı döviz.

Bunun anlamı şu: TCMB, dışarıdan döviz gelmeyince içeride para basamıyor. Dolayısıyla faiz kararı almak için kulaklarını Ms. Yellen hanıma çevirmiş bekliyor.
Doğru yapıyor. En basit nedeni, önümüzdeki bir yıl içinde; kamu 5 milyar dolar; bankalar 109 milyar dolar; şirketler ise 57 milyar dolar olmak üzere toplam 171 milyar dolar dış borç ödemesi yapacak olması.

14 Aralık 2015

Gerçek yapısal reformlara sanayinin ithalata bağımlılığını azaltmakla başlamalıyız

Bugün yazıyı kolaya getirdim. Konu aslında bir doktora tezi. Ama uzatmamak için bol rakam kullanarak kısalttım. Aslında yazıya benim katkım da yok denecek kadar az. Türkiye’de sanayileşme deyince ilk akla gelenlerden iki değerli uzmanın, Dr. Serdar Şahinkaya ve Dr. Oktay Küçükkiremitçi’nin, TMMOB’un 2015 Sanayileşme Kongresi’nde yaptıkları sunumu özetlemeye çalıştım.

Anladığım kadarıyla sözün özü şu: ülkede sanayileşme bitmiş. Milli gelir içindeki payı, her geçen yıl daha da düşüyor. Daha önemlisi, olan sanayi de dışa, ithalata bağımlı.

Sektörler ve yıllar itibariyle dışa bağımlılık, aşağıdaki tablolarda harika özetleniyor.

10 Aralık 2015

Yeni nesil bizden çok farklı

Dünyada devam eden ekonomik sorunlar için çözüm arayışları devam ediyor. İktisatçılar başta hanehalkının ve şirketlerin neden harcamalarını azalttıklarını anlamaya çalışıyorlar.

Bu bağlamda ING Bank çoğunlukla gelişmiş ülkeleri kapsayan yeni bir kamuoyu araştırmasının sonuçlarını paylaşmış.

Arkadaşımın gönderdiği özeti aktarayım.

7 Aralık 2015

Komşunla ilişki durumunu söyle ekonomik durumunu söyleyeyim

1990’lı yıllarda İsviçre’de Birleşmiş Milletler ’de (BM) görev yapıyordum. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı’nın (UNCTAD) çalışma gruplarından birisi “Denize Kıyısı Olmayan Ülkeler” grubuydu. Bugün sayısı 31’e ulaşan, çoğu az gelişmiş ülkenin büyüme sorununa çare aranıyordu.

Benim bulunduğum yıllardaki bir toplantıda, yanlış hatırlamıyorsam OECD sekretaryası çözüm yollarına ilişkin bir rapor hazırlamıştı. Rapor özetle, komşularınızla iyi geçinin, ticareti artırın, zenginleşin mealinde bir içeriğe sahipti.

Toplantıda söz alan dönemin Uganda Büyükelçisi, OECD Sekretaryasını diplomatik teamüllerin dışına çıkarak, çok ağır eleştirdi. Sekretaryanın, İsviçre ile Uganda’yı karıştırdığını söyledi. Kendi komşularının, Kenya, Nijer, Çad gibi dünyanın en fakir ülkelerini olduğunu hatırlattı. Almanya, Avusturya, İtalya ve Fransa’nın ortasında bir ülke olan İsviçre’nin yerine, mümkün olsa da Uganda’yı taşısalar, kendilerinin de birkaç yıl içinde zengin olabileceğini belirtti.

Büyükelçinin ne kadar haklı olduğunu, son günlerdeki Türkiye deneyimlerinden bir kez daha anlıyorum.

1 Aralık 2015

Mali disiplinin geleceği ne durumda?

Ekonomi konusu açıldı mı, elde kalan tek olumlu hikâye olduğu için, varsa yoksa mali disiplinden bahsediliyor.

Hele hayatında bütçe gerekçesi ve/veya kanunu görmemiş olanların, sadece açık rakamlarına bakarak yaptıkları yorumlara, yazdıkları yazılara bayılıyorum. Ne bütçe dışında biriken koşullu yükümlülüklerden ne de bütçenin yapısal sorunlarından söz ediyorlar. Sadece açık rakamına odaklanıyorlar.

Tamam, bir yanıyla doğru yapıyorlar. Harcama tarafında faizler düşüyor. Hükümet diğer alanlarda harcama yapabiliyor. Gelirlerde ise; vergi gelirlerinin çoğu KDV, ÖTV’den geldiği için, ekonomi büyüdükçe, şirketler ve insanlar harcama yaptıkça, ithalat artıkça, dolar yükseldikçe gelirler de artıyor. Özelleştirme ve diğer bir defalık gelirleri de eklerseniz gelir performansı kötü görünmüyor.

Sonuç olarak açık çok büyük değil. Hatta diğer ülkelerle karşılaştırınca, pozitif düşünmeyi bile hak edecek duruma gelebiliyor.

Ancak, bu durum, yıllık yüzde 5’ler civarında büyüyen ekonominin hikâyesi. KDV, ÖTV, ithalat çok olunca gelirler düşmüyor. Olayda aynı zamanda dışarıdaki bol paranın da etkisi var. Faizler düşük.