30 Nisan 2018

İmalat sanayiinde 4.0’ ı yakalamak çok zorlaşmış

Yazılarımı takip edenler, sanayileşme konusunu, makro düzeyde ele almak için dikkatli bir çaba içinde olduğumu bilirler.
Bugün sanayileşme konusunda Türkiye’nin en değerli uzmanlarından Sayın Oktay Küçükkiremitçi’nin, TÜİK verilerinde yararlanarak hazırladığı, geçen hafta “2023 Türkiye’si Sempozyumu”nda yaptığı, “2023’de 21. Yüzyıla Girebilmek İçin” başlıklı sunumunu özetlemeye çalışacağım.
Küçükkiremitçi, imalat sanayiinde teknoloji ve katma değer konusunda çok kapsamlı ve doyurucu bilgileri içeren şahane sunumunda, sektörleri OECD tanımlarını esas alarak sınıflandırmış.
Sonuç aşağıdaki tabloda görülüyor. 

24 Nisan 2018

Seçimlerden sonra bir ekonomik program uygulanır mı? (Siyasetçilere Öneriler 2)


Siyaset bir günde değişiyor. Tam konuyu anlamaya çabalarken birden bir haber geliyor ve her şey tam tersine dönüveriyor. Sonra dönüp piyasalarda ne oluyor diye merak ediliyor? Neler olduğunu biz anlayamazken, yabancı sıcak para yatırımcısının anlamasını beklemek saçmalık olmaz mı?

Neyse biz gelelim baskın seçim kararının neden alındığına. Sayın Devlet Bahçeli’nin konuşmasından benim anladığım, diğer nedenlerin yanı sıra, ekonomideki dengelerin 2019’a kadar sürdürülemeyeceği. Benzeri görüşü Sayın Mehmet Şimşek’te belirtmişti. Muhalefet zaten ekonomide sorunların derinleştiğini söylüyor.

Demek ki hemen hemen tüm partiler ekonominin kapsamlı bir bakıma alınması gerektiği konusunda hem fikir. Sadece nasıl olacağı ve nelere öncelik verileceği konusunda farklı yaklaşımlar var.

Piyasa oyuncularının bazıları da seçimden sonra önemli kararlar alınacağı yönünde ciddi bir beklentiye girmiş görünüyorlar.

O zaman duruma bir bakalım.


19 Nisan 2018

Kamu eliyle zengin yaratma yöntemleri (Siyasetçilere öneriler 1)

Aşağıdaki yazıyı 2013 yılında Habertürk'teki köşemde, 2016 yılında da burada yayınlamıştım. Baskın seçim kararı alındıktan sonra siyasetle ilgilenen ve aktif siyaset yapan okurlarım için yeniden yayınlıyorum. Umarım partilerinin seçim bildirgelerini hazırlarken işlerine yarar. Yanı sıra seçmenler oy tercihlerini, aşağıdaki yöntemlere karşı olan adaylardan/partilerden yana kullanırlar. Çünkü aşağıdaki yöntemleri engelleyecek ve/veya yok edecek politikalar, yeni bir paylaşım modeli uygulanırsa, ülkenin borçları azalırken, demokrasisi çağdaş düzeylere çıkar.

"Devlet nasıl zengin yaratır?

Başlıktaki soruya, geçmiş haberleri bir araya getirip cevap aradım. Kamuda deneyimi olanlara sordum. 1980'li yıllardan sonraki dönem için bulabildiğim cevapları aşağıda sıraladım. Aman dikkat, liste sadece işlem başlıklarını içeriyor. Bir başlık altındaki tüm işlemlerin aynı sonucu doğuracağı anlamı çıkarılmamalı. Ancak kamu yetkisini kötüye kullanmanın sonucunda yanlı işlem yaratmak mümkündür.

Eğer gerçekten çağdaş bir demokrasi isteniyorsa, Anayasa'nın aşağıdaki yöntemlerin kötüye kullanımını engelleyecek kurum ve mekanizmalarla donatılması lazım. Yine de niyet kötü olduktan sonra bunun bile yeterli olmayacağını, yasaların istenmeyen olayları yok edemeyeceğini ama en aza indireceğini deneyimlerle biliyoruz.

16 Nisan 2018

Türkiye’nin borç yükünün TL/Döviz ayırımı

Yazılarımı izleyenler 2002-2017 arası Türkiye Borç Yükü verilerini devamlı yayınladığımı bilirler. 
Benzer veriler tüm dünya ve belirli gelişmekte olan ülke ekonomileri için Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF), Küresel Borç Gözlem Raporunda da yayımlanıyor. Türkiye verilerinde en önemli fark IIF finansal sektör borçlarını da dikkate alıyor. Dolayısıyla IFF ve benim rakamlarında farklılıklar var. Ancak aynı baza çekince, Türkiye için iki veri seti arasındaki rakam 3 puana kadar düşüyor. Farkın döviz kurları ve hanehalkının TOKİ’ye ve varlık yönetim şirketlerine borçları gibi rakamlardan oluştuğunu tahmin ediyorum.
IIF’e göre, geçen yılsonu itibariyle dünyanın toplam borçları 237 trilyon $’ıgeçti. Bu büyüklük, dünya gelirinin %318’ine karşılık geliyor. Borçların büyük bölümü reel sektöre ve hükümetlere ait. Sonra finansal sektör, ardından hanehalkı geliyor.  
Dünyadaki durumun ne kadar çözümsüz olduğunu anlatmama gerek yok.
Yazıyı çok uzatmamak adına ben Türkiye’nin borç durumunu ele alacağım. IIF verilerinin en önemli yanı, toplam borç yükünü (borç/milli gelir) kesimler itibariyle sınıflandırması ve daha önemlisi borçları yerli para (TL) ile dolar, Euro ve diğer döviz ayrımlarını vermesi.
IIF rakamlarından yararlanarak hazırladığım tablolarıaşağıda bilginize sunuyorum. (Bu arada merkezi hükümet için IFF verileri, nedense, 2009 yılından diğer kesimler için ise 2005 yılından başlıyor.)

14 Nisan 2018

Sanayide kapasitenin üst sınırına gelinmesi ekonomiyi zorluyor

Önce yazının konusu teknik tanımı açıklayarak başlayayım.
Kapasite kullanım oranı (KKO) bir işletmede veya ülkede toplam üretim kapasitesinin ne kadarının kullanıldığını gösterir. Kapasitenin % yüzüne ulaşmak idealdir. Ancak makinelerin verdiği arızalar, elektrik kesintileri, çalışanların teknik becerileri, beklenmeyen olaylar gibi etkenler zaman zaman fabrikalarda üretimi düşürebilir ve/veya durdurabilir. Bu bağlamda, genellikle işletmeler yüzde 80’li üretim düzeyini yakaladıklarında, üretim kapasitesinin üst düzeyine yaklaştıkları kabul edilir.
Diğer bir deyimle bu seviye imalat sanayinin fiili arz kapasitesidir. Eğer çok zorlanırsa belki KKO biraz daha yükselebilir. Ancak bu oranlar yakalanınca yeni sanayi yatırımlarının zamanı geldiği anlaşılır.
Şimdi gelin, Türkiye hakkında genel bir değerlendirme yapmadan önce verilere bakalım. T.C. Merkez Bankası’nın yayımladığı aylık verilerden yararlanarak hazırladığım Ocak 2013-Mart 2018 arası dönemi kapsayan grafik aşağıdadır. Grafik mevsim etkilerinden arındırılmış verileri içeriyor. Yani tatil ve diğer değişimler yok.

10 Nisan 2018

Hanehalkının borç sorununu çözmek için öneriler

Piyasalardaki heyecanın farkındayım. Siz de "dolar, Euro ne olur? Bu iş nereye varır?” türü bir yazı yazmamı bekliyorsunuz. Ama sıcak para konusunda yeteri kadar yazdığımı düşünüyorum.
Ben borç sorununa değinmek istiyorum.
Yazılarımda uzun zamandan bu yana borç sorununa dikkat çekmeye çalışıyorum. İzleyenler eleştirilerini bildirdikleri zaman “çözüm önerilerini de yaz” diyerek isteklerini belirtiyorlar. Bazıları “olanı yazmak kolay önemli olan sorunu çözmektir” yaklaşımıyla üstü kapalı da olsa “kifayetsiz” olduğumu ima ediyor.
Aslında böylesi eleştirilerin, bir yere kadar, haklı olduğunu kabullenmek lazım. Sadece olanı yazmak, verileri bir araya getirip “bakın işte resim bu” demek çok zor değil. Asıl zor olan çözüm seçenekleri üzerinde düşünmek, araştırmak ve tartışmak.
Kamu borçları için çeşitli çözüm önerileri yazdığımı, devamlı okuyucularım bilirler.
Şirket borçları konusunu şimdilik bir kenara koyarak, bu yazımda hane halkının borçlarını ele alacağım.

6 Nisan 2018

Karabükspor’un borç hikâyesi ve kamu bütçe disiplini

Geçenlerde TBMM’de kabul edilen 7103 sayılı Kanunun 35. maddesi ile 3289 sayılı Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna bir ek madde eklendi.
Böylelikle; “… Spor Genel Müdürlüğü, Türkiye Futbol Federasyonu ve bağımsız spor federasyonlarına tescil edilmiş olan ve Türkiye’de faaliyette bulunan spor kulüpleri ve sportif alanda faaliyette bulunan sermaye şirketlerinin sporculara yaptıkları ücret ödemeleri üzerinden kestikleri gelir vergisinin, kanuni süresi içerisinde beyan edilip ödenmesinden sonra bu kesintilerin spor kulüplerince veya sermaye şirketlerince oluşturulan özel bir hesaba aktarılması,
Özel hesaba aktarılan tutarların, amatör sporcuların, bunların çalıştırıcılarının ve diğer spor elemanlarının ücretleri ile bunların sportif faaliyetleri ile ilgili seyahat, sağlık, eğitim öğretim harcamaları ile amatör spor dallarına ilişkin hazırlık kampları, müsabaka, malzeme ve ekipman, federasyon vize, tescil ve katılım harcamalarında kullanılması konusunda düzenleme” yapıldı.
Bu hüküm, kaynakta kesinti suretiyle tahakkuk ettirilen ve tahsil edilen vergilerin yeniden spor kulüplerince kullanılması, Anayasa’nın 161. Maddesinde öngörülen bütçenin hazırlanması ve uygulanması ilkeleri ile 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda düzenlenen “bütçenin genelliği ve ademî tahsis ilkelerine” aykırı. Kanunu’nun bütçe ilkelerini düzenleyen 13. maddesinin (g) bendinde belirtilen “Belirli gelirlerin belirli giderlere tahsis edilmemesi esastır.” hükmüne uygun değil.

4 Nisan 2018

KİT borçları yapı değiştiriyor

Merkezi bütçe rakamlarını takip edeceğiz diye KİT sistemindeki gelişmeleri ihmal ediyoruz. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin gündeme gelmesi, bana KİT sistemine daha yakından bakmanın gereğini hatırlattı. Hazine Müsteşarlığı’nın verilerini inceledim. Sizler için 2000-2017 dönemindeki Hazine, Özelleştirme portföylerindeki ve diğer KİT’lerin iç borçlarının dağılımını içeren aşağıdaki grafiği hazırladım.

İç borçlara geçmeden önce KİT’lerin iç ve dış borçlarının nominal büyüklüklerinden kısaca bahsedeyim.

2000 yılında KİT’lerin toplam borç büyüklüğü 13 milyar liraymış. Bunun 5,2 milyar liralık bölümü dış borçmuş. Yıllar itibariyle toplam borçlar 2009 yılında 69 milyar liraya kadar çıkmış. Ardından 2014’te 34 milyar liraya kadar düşmüş. Geçen yılsonunda 50 milyar liraya çıkmış. Bunun 7,6 milyar lirası dış borç.

Burada üzerinde dikkatle durulması gereken bir konu var. 2001 Krizinden sonraki dönemde, KİT sisteminin dış borçlanmasına disiplin getirildiği için o tarafta borç artışı hemen hemen yok gibi. Hatta döviz olarak azalma var.