Bu soru TBMM’deki Torba Af Kanun Teklifini okuyunca aklıma
geldi. (Teklifin 18. Maddesindeki TCDD borçları için verilen üstü kapalı Hazine
garantisi operasyonunu başka bir yazıda ele almak üzere şimdilik bir kenara
bırakıyorum.)
Soru önemli. Çünkü birçok yurtsever gibi ben de devlete olan
yükümlülüklerimi zamanında yerine getirmeye gayret gösteririm. Eğer bir nedenle
geciktirirsem devlete karşı görevimi yapmadığımı düşünür, utanırım. Hemen koşup borcumu, cezasıyla beraber
yatırırım. Benim ödediğim vergi sayesinde yardım alan yaşlıları, Çocuk
Esirgeme Kurumu’nun yurtlarında kalan çocukları ve diğer muhtaçları düşünürüm.
Son dönemde kafam biraz karışık olsa da, devletin bekası için gerekli olan savunma
ve emniyet harcamaları da aklıma gelir.
Daha önemlisi, vergi
ve trafik cezalarını faiz lobisinin adamı olmak istemediğim için yatırırım. “Ne
ilgisi var?” demeyin. Açıklayayım.
Hazine’de yıllarca nakit ve iç borçlanma işlerine baktım.
Yani devletin neden ve nasıl borçlandığını bilirim. Bazı okurlarım 11 yıl önce
emekli olduğumu düşünebilirler. Elimden geldiğince yakınan takip etmeye
çalışıyorum. Değişen sadece faiz ve vade. Sistem durduğu yerde duruyor.
Meramımı aşağıdaki
tablonun yardımıyla açıklayayım.
Medyada yer alan haberlere göre gündemdeki Af Kanunu ile
yaklaşık 150 milyar liralık devlet alacağı yeniden yapılandırılacakmış. Bunun
35 milyar liralık bölümü emeklilik ve sağlığa ilişkin sosyal güvenlik primleriymiş.
Şimdi gelin tabloya bakalım ve şöyle bir soru soralım, “Acaba bu para zamanında tahsil edilseydi
ne olurdu?”
Birincisi, son
sekiz yıllık bütçe açığı olmazdı. İkincisi
kamu borç stoku 2009 yılından sonra artmaz, stok 586 milyar lira değil, 436
milyar lira olurdu. Üçüncüsü, borç
stoku artmayacağı için, son üç yılda bütçeden yerli ve yabancıya ödenen faizden
tasarruf edilebilirdi. Kısacası 2011 seçiminden sonra bütçeye yazılan bütün
negatif rakamlar pozitife dönebilirdi.
Veya başka seçenekler geliştirilebilirdi. Örneğin tasarruf edilen para, yatırıma
harcanır, binlerce gence iş ve aş kapısı açılabilirdi.
Yapılan tamamen
yanlış mı?
Kesinlikle hayır. Ekonominin
genelinde veya bazı sektörlerde ya da en azından bazı şirketlerde vergi ve prim
ödeme sorunu olabilir. Olması da normaldir. Böylesi bir durumda yapılması
gereken şey aslında basittir. Devlet, kurumları aracılığıyla ekonomiyi,
sektörleri ve şirketleri yakından izler. Sorunları öngörebilir. Yaygınlaşmakta
olan, devletin alacaklarını tahsil edememesine dene olabilecek bir dert varsa
hemen ilgililerle görüşür olayın yaygınlaşmasını önler.
Ancak burada çağdaş, popülist olmayan devletin yapması
gereken çok önemli bir şey var. Sıkıntı bir
tek şirkette ise onu yaşatmak devletin sorumluluğunda değildir. Ama sektör ise
o zaman mutlaka devreye girilmeli, teşvik ve yardım paketleriyle sorunun
çözümüne yardımcı olunmalıdır. Ekonomide bir kriz varsa veya krizden yeni
çıkıldıysa zaten yardımdan başka yapılacak bir şey yok demektir.
Aflar suiistimale yol
açıyor
Ama her iki, üç yılda bir ve de ne hikmetse genellikle
seçimlerden önce böylesi kapsamlı af çıkarılınca, insanlar / şirketler ödeme
önceliklerini değiştiriyorlar. Hiç bir ekonomik veya ticari sorunu olmayan bazı
şirketler ve insanlar, devlete olan borç ödemlerini hazine kâğıdına veya borsaya
para yatırdıktan sonra yapıyorlar.
Eğer af zamanının
yaklaştığını düşünüyorlarsa da hiç ödeme yapmıyorlar. Paralarını Hazine kâğıdına
yatırıp enflasyon + reel faiz karşılığı yüksek faiz alıyorlar. Nasıl olsa
borçlar af edilirken cezai faizler siliniyor ve sonrası TÜFE’ye endeksleniyor
ya. Vergi ödemeyip parasını devlet kâğıdına yatırana ceza yerine bonus
veriliyor, ödüllendiriliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder