4 Haziran 2014

Vergisini/cezasını zamanında ödeyen vatandaşlardan(!) mısınız?

Bu soru TBMM’deki Torba Af Kanun Teklifini okuyunca aklıma geldi. (Teklifin 18. Maddesindeki TCDD borçları için verilen üstü kapalı Hazine garantisi operasyonunu başka bir yazıda ele almak üzere şimdilik bir kenara bırakıyorum.)

Soru önemli. Çünkü birçok yurtsever gibi ben de devlete olan yükümlülüklerimi zamanında yerine getirmeye gayret gösteririm. Eğer bir nedenle geciktirirsem devlete karşı görevimi yapmadığımı düşünür, utanırım. Hemen koşup borcumu, cezasıyla beraber yatırırım. Benim ödediğim vergi sayesinde yardım alan yaşlıları, Çocuk Esirgeme Kurumu’nun yurtlarında kalan çocukları ve diğer muhtaçları düşünürüm. Son dönemde kafam biraz karışık olsa da, devletin bekası için gerekli olan savunma ve emniyet harcamaları da aklıma gelir.

Daha önemlisi, vergi ve trafik cezalarını faiz lobisinin adamı olmak istemediğim için yatırırım. “Ne ilgisi var?” demeyin. Açıklayayım.


Hazine’de yıllarca nakit ve iç borçlanma işlerine baktım. Yani devletin neden ve nasıl borçlandığını bilirim. Bazı okurlarım 11 yıl önce emekli olduğumu düşünebilirler. Elimden geldiğince yakınan takip etmeye çalışıyorum. Değişen sadece faiz ve vade. Sistem durduğu yerde duruyor.

Meramımı aşağıdaki tablonun yardımıyla açıklayayım.

Medyada yer alan haberlere göre gündemdeki Af Kanunu ile yaklaşık 150 milyar liralık devlet alacağı yeniden yapılandırılacakmış. Bunun 35 milyar liralık bölümü emeklilik ve sağlığa ilişkin sosyal güvenlik primleriymiş.

Şimdi gelin tabloya bakalım ve şöyle bir soru soralım, “Acaba bu para zamanında tahsil edilseydi ne olurdu?”

Birincisi, son sekiz yıllık bütçe açığı olmazdı. İkincisi kamu borç stoku 2009 yılından sonra artmaz, stok 586 milyar lira değil, 436 milyar lira olurdu. Üçüncüsü, borç stoku artmayacağı için, son üç yılda bütçeden yerli ve yabancıya ödenen faizden tasarruf edilebilirdi. Kısacası 2011 seçiminden sonra bütçeye yazılan bütün negatif rakamlar pozitife dönebilirdi.

Veya başka seçenekler geliştirilebilirdi. Örneğin tasarruf edilen para, yatırıma harcanır, binlerce gence iş ve aş kapısı açılabilirdi. 

Yapılan tamamen yanlış mı?

Kesinlikle hayır. Ekonominin genelinde veya bazı sektörlerde ya da en azından bazı şirketlerde vergi ve prim ödeme sorunu olabilir. Olması da normaldir. Böylesi bir durumda yapılması gereken şey aslında basittir. Devlet, kurumları aracılığıyla ekonomiyi, sektörleri ve şirketleri yakından izler. Sorunları öngörebilir. Yaygınlaşmakta olan, devletin alacaklarını tahsil edememesine dene olabilecek bir dert varsa hemen ilgililerle görüşür olayın yaygınlaşmasını önler.

Ancak burada çağdaş, popülist olmayan devletin yapması gereken çok önemli bir şey var. Sıkıntı bir tek şirkette ise onu yaşatmak devletin sorumluluğunda değildir. Ama sektör ise o zaman mutlaka devreye girilmeli, teşvik ve yardım paketleriyle sorunun çözümüne yardımcı olunmalıdır. Ekonomide bir kriz varsa veya krizden yeni çıkıldıysa zaten yardımdan başka yapılacak bir şey yok demektir.

Aflar suiistimale yol açıyor  

Ama her iki, üç yılda bir ve de ne hikmetse genellikle seçimlerden önce böylesi kapsamlı af çıkarılınca, insanlar / şirketler ödeme önceliklerini değiştiriyorlar. Hiç bir ekonomik veya ticari sorunu olmayan bazı şirketler ve insanlar, devlete olan borç ödemlerini hazine kâğıdına veya borsaya para yatırdıktan sonra yapıyorlar.

Eğer af zamanının yaklaştığını düşünüyorlarsa da hiç ödeme yapmıyorlar. Paralarını Hazine kâğıdına yatırıp enflasyon + reel faiz karşılığı yüksek faiz alıyorlar. Nasıl olsa borçlar af edilirken cezai faizler siliniyor ve sonrası TÜFE’ye endeksleniyor ya. Vergi ödemeyip parasını devlet kâğıdına yatırana ceza yerine bonus veriliyor, ödüllendiriliyor.

O zaman “yaşasın faiz lobisi (!?)” desem yanlış mı?



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder