Yalova Belediyesi’nde
ortaya çıkan fatura olayını okumuşsunuzdur. Giden belediye
başkanı seçimden önce, belediye bütçesinden yüz binlerce liralık harcama
yapmış. Seçmenlere bedava yemek, eşantiyon dağıtmış.
Vergi ödeme sistemi
adil mi?
Gelin olayı biraz geniş açıyla ele alalım.
Sizler sabah erkenden evden çıkacaksınız. Yol, trafik
demeden, doğru dürüst kahvaltı yapmadan, çocuğu anneannesine veya kreşe
bırakarak işe gidin. Akşama kadar çalışın. Yorgun argın eve dönün. Aybaşında vergisi peşinen kesilmiş,
küçülmüş maaşınızı/ücretinizi alın.
Kira, ulaştırma, gıda, telefon vb. masrafları ilk baştan
ayırıp bir kenara koyun. Çocukların masrafları için biraz para ayırmaya
çalışın. Elinizde kalan parayla bir ay geçinmeye çalışın.
Şimdi başka bir yaklaşımla olaya tekrar bakalım.
Maaşınızı size brüt
ödemiş olsunlar. Vergiler baştan kesilmesin. Tüm harcamalarınızı fatura, fiş
alarak yapın. Her yıl beyanname vererek vergilerinizi ödeyin. Yani
şirketler gibi, serbest çalışanlar gibi önce kazanın, harcayın sonra vergi
ödeyin.
Anayasal eşitlik yok mu? Kurumlar vergisi nasıl ödeniyorsa,
biz de vergilerimizi aynı şekilde ödeyelim.
Olmazsa bazı
harcamaları yasaklayalım
“Bu olmaz. Gelir vergisinin çok büyük bölümü peşin
vergilerden alınıyor. Bütçe açık verir. Ekonominin dengeleri bozulur.”
diyenleri duyar gibiyim. Doğrudur. Kabul ediyorum.
O zaman gelin benden
kesilen vergilerle, seçimle gelinen koltuklarda oturanların her istediği şeye
para harcamasına izin verilmesin. Koltukta oturanlara, kendilerine oy
vereceklere bir karşılık beklemeden kamu kaynağı aktarma izni verilmemeli.
Sadece daha çok oy almak amacıyla, sonucunda ülkenin ve/veya
beldenin genel menfaatlerine hiç uymayan,
yoksul seçmen kitlesini istismara
yönelik para harcanması bana doğru gelmiyor.
“Efendim TBMM’de kanunla kabul edilmeden veya belediye
meclisi onaylamadan harcama yapılamaz” diye hatırlatmaya kalkmayın.
Benim itirazım da tam burada zaten.
“Körlerle sağırlar,
birbirini ağırlar” durumu var. Kamu otoritesini kendi geleceği için
kullananları demokratik yöntemlerle engellemek gerek. Böylesine popülist,
sadece oya yönelik merkezi ve yerel bütçe harcamalarını kısıtlamak için adımlar
atmak lazım.
Maksadım sosyal
yardımları azaltmak değil
Yukarıda yazdıklarımdan sosyal yardımlara karşı olduğum
sonucu çıkarılmasın. Amacım kesinlikle böyle bir şey değil.
Hatta daha fazla
sosyal yardım yapılmasından yanayım. Bunun için önce ciddi bir yoksulluk
envanteri çıkarmakla işe başlanabilir. Tüm ülkeyi kapsayan böylesi bir çalışmayla,
kolunda 10-15 altın bilezik olana bedava yemek verilmemiş olur. Bunun yerine
yoksul olduğu sosyal hizmet kurumunca belirlenen aileye bir harcama kartı verilebilir.
Onlar da istedikleri alanlarda harcama yaparlar. Yemek için belediye önünde,
para için Ziraat Bankası yanında sıralarda ezilmezler.
Daha önemlisi hak
etmeyenlerin, yoksula yardımı istismar etmesine imkan verilmemiş olur. Böylelikle
artacak olan peşin vergi ödeyenlerin parası da yatırıma, eğitime, adalete ve
sağlığa harcanmış olur. Sonunda daha çok
seçim rüşveti dağıtanlar değil daha iyi kamu hizmeti üretenler seçim kazanmış
olur. Ülkeye gerçek çağdaş demokrasi yerleşir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder