On beş gün kadar
önce ofise bir yardımcı eleman arıyordum. Sağ olsunlar arkadaşlarım
tanıdıklarını gönderdiler. Kiminin şartları uymadı kimi ücreti az buldu
gelmedi. Ama biri vardı ki onun tepkisi bana çok ilginç geldi. Bir bakanlıkta
taşeron işçi olarak çalışıyordu. Önce işi istediği haberini aldım. Sonra eşinin
uyarısıyla başvuruda bulunmaktan vazgeçtiğini öğrendim. Hanımefendi, “devlet kapısından ayrılma” demiş.
Bu yaklaşım benim hayatımı belirlemiştir
diyebilirim. Mülkiye’yi (AÜ SBF) bitirdikten sonra,
22 yaşında Hazine’de işe başlayan birisiyim. 48 yaşıma kadar devlette çalıştım.
Bugün ne biliyorsam çoğunu orada öğrendim. Lisans üstü eğitimimi yurtdışında
devlet parasıyla yaptım. Halimden memnunum ve bir anlamda bugünkü durumumu
devlete borçluyum.
Ama deneyimlerim “memur kafalılığın” bu ülkede
bir dert olduğu gerçeğini bana öğretti.
Önceleri bu tür bir yaklaşımı geçmişime, devlete haksızlık olarak sayıyordum. Bana
verilen ve benim harcadığım bunca emeğe rağmen böylesi bir düşünceye sahip
olmayı doğru bulmuyordum.
Ama Türkiye
Komünist Partisi’(TKP) nin kurucularından olan ve “Onbeşler”le Karadeniz’de öldürülen Ethem
Nejat’ın hayatını okurken, 1910’lu yıllarda yoldaşı Mustafa Suphi’yle beraber memur zihniyetini eleştirdiğini görünce
önce biraz şaşırdım. Sonra nedenlerini araştırınca, üretime ve milli iktisada
verdikleri önemi gördüm biraz sevindim.
TKP ’liler o
yıllarda, yaşadıkları dönemin özellikleri nedeniyle Türk girişimcilerinin
önünün açılmasına önem vermişler. Biraz da liberal fikirlerden
etkilendiklerinden olsa gerek, Türklerdeki
“memur olma, devlete kapağı atma” anlayışını eleştirmişler.
Aradan bir asır geçmiş değişen bir şey yok.
Bugün de hala
daha herkes devlet kapısına yığılıyor. İşi orada arıyor. Benim yaptığım gibi, ”Azıcık aşım, ağrısız başım” felsefesiyle
çalışmaya razı. Neden acaba? Bunun nedenleri sosyologlar tarafından
detaylıca araştırılmalı.
Çünkü çok
hayati bir konu. Üniversite mezunlarının
bile iş bulamadığı günler yaşıyoruz. Bunlara bir de diğer gençleri eklerseniz
olayın vahameti biraz daha iyi anlaşılabilir. Eğer genç işsizliği bu hızla
çoğalırsa sosyal gelişmeler yaşamamız kaçınılmaz olabilir.
Neden devlet kapısı?
Benim aklıma iki temel neden geliyor. Birincisi eğitim sistemimiz. Üretimi
esas almıyor. Çocuklara hayatı öğretmiyor. Ezberci, tekrarcı bir yapısı var.
Hayatta karşılarına çıkacak sorunların nasıl çözüleceğini okulda öğrenmiyorlar.
Bir fanusun içinde soru çözerek geçen eğitim hayatları bitince sudan çıkmış
balık gibi ortada kalıyorlar. Meslekleri yok.
Çoğu için
okulda meslek edinmeleri mümkün değil. İktisat, maliye, işletme, uluslararası,
kamu yönetimi, bankacılık gibi bölümlerden mezun olanların bir mesleği yok.
Lise mezunları daha büyük bir sorun, “ne iş olsa yaparım abi” durumundalar.
İkinci neden,
özel sektör eleman seçiminde biraz daha liyakate önem verirken, kamu işe çoğunlukla
torpille adam alıyor. ODTÜ, Bilkent, Boğaziçi, Mülkiye iktisat mezunu ile taşra
üniversitelerinden mezun olanlar aynı sınava girince çoğunlukla merkezdekiler
kazanıyor. Bugün kamudaki önde giden ekonomiyle ilgili birimlerde çalışan
uzmanlara bakın çoğu bu okullardan mezunlar. Hatta duyumlarım doğru ise bazı bakanlar bu durumdan rahatsız olmuşlar
ve popülizm yapmaya başlamışlar. Yöneticilerden, işe giriş sınavlarında taşra
üniversitesi mezunları lehine pozitif ayrımcılık yapmalarını istemişler.
Ama yüz yıl
önce doğru değerlendirme yapan Ethem Nejat ve Mustafa Suphi haklı. Bize daha çok memur değil, daha fazla
girişimci lazım. Devlet eğer gerçekten pozitif ayırımcılık yapmak istiyorsa,
memur alımında değil girişimcilerin önünü açmakta yardımcı olmalı. İş
kuran, projesi olan gençlerin elinden tutmalı. Devletten geçinmeyi değil;
üretmeyi, devlete vergi vermeyi ilke edinenlere el uzatmalı. Bunu yaparken
ayrımcılık yapmamalı. Üretmek isteyenin
cinsiyeti, milliyeti, mezhebi, partisi değil projesi değerlendirmeye alınmalı.
Ama çok
gecikmeden.
9. Cumhurbaşkanımız S. Demirel'in, Çin'de son 30 yılda gerçekleşen büyük atılımın öncüsü Teng Hsiao Ping'e atfen dediği gibi; "Önemli olan farenin yakalanmasıysa kedinin rengi önemli değildir."
YanıtlaSil