Faiz dışı denge (FDD) günlük ekonomi literatürüne 2001 Kriziyle
girdi. IMF, hızla artan kamu borç stokunun aynı hızla düşürülmesi için bütçede
faiz dışı fazla (FDF) verilmesini şart koştu.
Türkiye, büyük ekonomik ve siyasi bedeller ödeyerek yüksek FDF verdi.
Yapısal reformlarla büyük bir mali uyum hayata geçirildi. O kriz
sonrasında, ekonominin yüksek büyüme ivmesi yakalamasının arkasında bu başarı
vardır.
Sonrasında ülkenin borç yapısı değişti. Borç yükü kamudan şirketlere ve
hanehalkına kaydı. Böylelikle kamu borç stokunun milli gelire oranı kabul
edilebilir seviyelere düştü. Ondan sonra da faiz dışı denge gündemden çıktı.
Oysa bütçedeki faiz harcamaları dışında kalan harcamalar ile toplam gelirler
arasındaki farkı gösteren FDF, kamu borç stokunun durumu ve geleceği
açısından önemli bir göstergedir. Ne kadar yüksek olursa, yıllık yeni
borçlanma (borç stokunun artışı) o kadar az olur.
Türkiye’de iki tane faiz dışı denge tanımı kullanılıyor. Bir
tanesi Maliye Bakanlığı’nın klasik tanımı: Bütçenin tüm gelirleri
ile faiz için yapılanlar hariç, harcamalar arasındaki farkı gösteriyor. Tüm
gelirler deyince vergi gelirleri, vergi dışı gelirler ve diğer bir defalık
gelirlerin tümü hesaba katılıyor.