Asiye annenin, benim ve daha çok baba tarafından kuzenlerimin çocukluğunda önemli bir yeri vardır.
Bir cumhuriyet yazısına, okuma yazma bilmeyen Asiye annenin hayatını anlatarak başlamam size ters gelebilir. Ama o dönem için klasik bir yaşam. Kendisi babamın teyzesi. Dedem ve kardeşi iki kız kardeşle evlenmişler. Babamın amcası, evlendikten çok kısa bir süre sonra gittiği Sarıkamış’ta 1914’te donarak şehit olmuş. Ekonomik ve sosyo-kültürel şartlar Asiye anneyi, kardeşi ve kayınbiraderi ile yaşamaya zorlamış. Eşinden haber alamamak onun en büyük acısı olmuş. Yeğenlerine ve onların çocuklarına emek harcayarak hayatını geçirmiş. Ben yanında uzun kalamadığım için özel hikayelerini detayıyla bilmem ama duyduklarım zorluklarla dolu yaşam dilimleridir.
Tarih okurken hep aklıma, nedense o yıllar gelir. Önce Balkan Savaşı ve yaklaşık 1 milyondan fazla Türk’ün, zorunlu göç sırasında ölümü. Ardından 1. Dünya Savaşı’nda şehit olanlar. Ne beşerî ne de fiziki sermayenin kalmadığı bir ülke. Buna karşılık her yanı 1919’da işgal edilmiş. Sadece Yunan değil, İngiliz, Fransız, İtalyan, önceki savaşın galipleri, kimi ararsanız Anadolu’yu, gecekondu arsası paylaşır gibi paylaşmışlar.
Mustafa Kemal Paşave arkadaşlarının büyüklüğü burada başlıyor. Tarihte bir ilki gerçekleştiriyorlar. Az gelişmiş ülkeler arasında emperyalizme karşı ilk duruşu sergiliyorlar. Yokluk içindeki ülkeyi örgütleyip, ordu kurup, savaşıp düşmanı bu topraklardan kovuyorlar.
Örnek bir yurtsever tavır sergiliyorlar.