Orta Vadeli Program (OVP) ve
Orta Vadeli Mali Program 2001 Reformlarının bir parçasıdır. Temel amacı; kur,
enflasyon ve faiz başta olmak üzere makro değişkenler hakkında, kamu
otoritesinin kamuoyuna ve piyasalara bir politika sözü vermesidir. Böylelikle, özel sektör yatırımcıları da
daha belirgin bir ortamda yatırım kararı alabilecekler ve büyümeye dolayısıyla
istihdam artışına katkı sunabileceklerdir.
Bu bağlamda OVP’lerde ilk
bakılması gereken temel makro büyüklüklerdir. Eğer Programın orta direği yanlış
kurulmuşsa yapısı da sorunlu olacaktır. Asıl
doğruluğun sorgulanması gereken yer burasıdır. Bütçe ne olacak, borçlanma
ne kadar olacak sorularının yanıtı daha sonra aranmalıdır.
Bu bağlamda kur varsayımıyla başlayalım. Döviz
arzında bir değişim olacağını dünya âlem herkes konuşuyor. Hatta Alman Deutsche Bank o kadar ileri gitti ki,
geçen hafta “Gelecek Finansal Kriz” başlıklı bir çalışma yayımladı.
Bu durumda, yıllık ortalama kur
artışlarının yüzde 4-5’ler düzeyinde kalması oldukça zor. Yanı sıra, eğer kur
artışı bu seviyede iken enflasyon yüzde 6-7’lerde olursa bu gelişme reel kurun yükselmesi anlamına
gelecektir. Yüksek reel kur ithalatı ucuzlatacak, ihracatçıyı zorlayacaktır. Böylesi bir gelişme, OVP’nin ithalat,
ihracat ve cari açık öngörülerini de zora sokacaktır.
Kur varsayımının tutmaması
demek, yüksek geçişkenlik nedeniyle
enflasyon hedefinin de tutmayacağı anlamına gelir. Dahası, OVP ile beraber açıklanan vergi paketi de yeni bir zam
dalgasının gelmesine yol açacaktır. Bir yandan dış diğer yandan iç girdi
maliyetlerinde başlayacak yukarı hareket, zaten yüksek olan enflasyonun yükselmesine
neden olacaktır.
Eğer kur ve enflasyon tutmazsa
faizlerin düşmesini beklemenin de bir anlamı kalmayacaktır. Bu yatırım ortamını
etkileyecektir.
Yani OVP’nin temel kurgusunda sorun vardır.
Ama ben yine de büyüme ve mali
denge tarafına bakmanın gerekli olduğunu düşünüyorum.