Milli gelir, yılın ilk çeyreğinde yüzde 2,6 küçüldü. Geçen yılın son üç ayında da daraldığını hatırlarsak durumu daha iyi kavrayabiliriz.
Görüne o ki, ilk çeyrekte kamunun harcamaları bu kadar yüksek olmasaydı, bunca borçlanmasaydı, daralma daha büyük olacaktı.
Öte yandan sanayi, hizmetler ve inşaat sektörlerindeki küçülme dikkat çekiyor. Ama bana göre en önemli gelişme, özel sektör yatırımlarında birkaç çeyrektir süregelen azalma. Bu ekonominin yakın geleceği ve işsizlik açısından üzerinde düşünülmesi gereken bir gelişme.
Gençler iş bekliyor.İşsizlikten ortalık yanıyor.
Milli gelir böylesine küçülürken, Türkiye’nin borçlarındaki üç aylık gelişime göz atalım.
Önce bir açıklama yapmam lazım. KİT’lerin iç ve dış borçları ile belediyelerin banka kredilerine ait 2019 verileri henüz yayımlanmadı. Bu bağlamda tablolardaki rakamlar birer muhafazakâr tahmin. Diğer veriler Hazine, BDDK ve TCMB’nin yayınladığı güncel değerler.
Artık verilere bakabiliriz.
Ekonomi küçülürken, Türkiye’de borçlar 410 milyar lira artmış. Toplam borçlar 5 trilyon 117 milyar liradan, 5 trilyon 527 milyar liraya çıkmış. Bu artışın çoğu, 246 milyar lirası dış borçlardan. Asıl neden, yeni borçlanma değil, kurlardaki hızlı artış.
Tablo 1: Türkiye’nin borçları (Milyar TL)
Borçlunun durumunu en iyi açıklayan gösterge, borcunun gelirine oranıdır. Daha basit bir anlatımla, 1,000 liralık borç 1,000 lira geliri olan için ayrı, 10,000 lira geliri olan için ayrı önemdedir. Makro iktisatta borçların milli gelire oranına, reel borç rasyosu deniyor.
Tablo 2bu reel borçları gösteriyor. Görüldüğü üzere toplam borçların milli gelire oranı %145’i geçmiş (Milli gelir son dört çeyreğin toplamı alınarak yıllıklandırılmıştır). Yani, Türkiye 145 lira borçlanmaya karşılık 100 lira gelir üretebilmiş. Geçen yılsonunda %138’in biraz üstünde olan oran, neredeyse 7 puan artmış. Bu artış 2013 yılındaki 9 puanlık artıştan sonraki en büyük değişim.Ancak o zaman bir yıllık değişim söz konusu ilken şimdi sadece üç aylık değişimden bahsediyoruz.
Tablo 2: Borçların milli gelire oranı (reel borçlar- %)
Tablo 3’ten verilere, kamu – özel ayırımı yaparak bakalım. Artışta kimin borç yükünü daha çok etkilendiğini anlamaya çalışalım.
Kamunun borçları, ilk üç ayda, 118 milyar lira kadar çoğalmış. Neredeyse hepsi, doğal olarak, Hazine’ye ait.Hazine 115 milyar liralık borç artışıyla toplam artışın yüzde 28’ini gerçekleştirmiş.
Aynı dönemde, özel sektörün borçları 292 milyar liradan fazla armış. Artışın 201 milyar lirası reel sektöre ait.Yani Türkiye’nin borçlarındaki üç aylık artışın yarısı reel sektör borçlarından.
Hane halkının borçlarındaki artış sınırlı.Tüketimdeki azalmanın nedeni de bu zaten. Gelirleri artmayan aileler yeni borç bulamadıkları, eskilerini ödemek zorunda kaldıkları için tüketimlerini azaltmışlar. Bir yandan refahtan aldıkları pay azalmış diğer yandan ekonomik büyümeye katkıları negatif olmuş.
Tablo 3: Kamu ve özel sektörün borçları (Milyar TL)
Yazıyı çok uzatmaya gerek yok. Bir yandan reel sektör yanı sıra Hazine borçlarını çoğalmasına rağmen, ekonomi küçülmüş. Çünkü artışların önemli bir kısmı yeni borçlanmadan kaynaklanmıyor. Kur değiştikçe ödenecek borç miktarı artıyor.
Büyümeyen ekonomide artan borçlar nasıl geri ödenecek?
Sakın Hazine’nin yeri var, sorunu çözebilir demeyin!Sonra, bunu iddia edenlere, dayanamam bir şeyler söylerim, bu yaştan sonra mahkemelerde sürünürüm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder