Ekonomi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ekonomi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Ocak 2019

TÜİK ’e göre ekonomik gelişmeler insanları nasıl etkiliyor?


Ekonomini başarı ölçüsü sadece büyüme midir? Yoksa insanların o ekonomiden nasıl etkilendikleri mi? Diğer bir yaklaşımla, ekonomi insanların yaşamını olumlu mu etkiliyor yoksa olumsuz mu?

TÜİK, 2009 yılından sonra her yıl, önceki yılda yaşanan ekonomik gelişmelerin bireyler üzerindeki etkilerini araştırıyor. Sonuçlar, girişteki soruya cevap vermek için ışık tutuyor.

En son veriler 2017 yılına ait. Yani 2009’daki küresel krizin etkilerini içeren rakamlar, 2018’de yaşanan ekonomik olumsuzlukların insanlar üzerinde yarattığı etkiyi içermiyor.

Bu nedenle aşağıdaki tablo, 2009-2017 arasındaki dönemi kapsıyor.

Ben etkileri ikiye ayırdım. Olumsuz ve olumlu etkiler. Olumsuzları öne çıkarmamın nedeni daha çok olmaları. (Tabloda toplamın 100’den fazla olması, kişilerin birden fazla cevap vermesi. Yani aynı kişi hem borçlarının çoğaldığını hem de araba aldığını söyleyebilir.)

Akılcı bir insan (homo economicus) için ekonomi nedir diye sorsam, eminim ki çoğunuz tüketmek cevabını verirsiniz. Başta gıda olmak üzere, giyinmek, ulaşım, kira gibi giderler, insanların en çok para harcadıkları alanlardır.

16 Ocak 2019

Bütçe: Devlet için mi piyasa için mi?

2018 merkezi bütçe sonuçları açıklandı. 
TBMM’den geçen haliyle, hükümetin harcama yetkisi 762,7 milyar liraydı. Gelir tahmini ise, 696,8 milyar lira. Dolayısıyla Meclis’in verdiği açık/borçlanma yetkisi 65,9 milyar liraydı. 
Hükümet bu rakamları, geçen Eylül sonunda, Yeni Ekonomi Programını (YEP)açıklarken revize etti. Harcamalar 821,7 milyar lira, gelirler 749,6 milyar lira, açık 72,1 milyar lira olur dedi.
Oysa 2018 yılı için son rakamlar; harcamalarda 830,4 milyar lira, gelirlerde 757,8 milyar lira, bütçe açığında ise 72,6 milyar lira oldu.
Bu rakamların ardından Sayın Hazine ve Maliye Bakanı bütçe hedeflerinin tutturulduğunu söyledi.
Hangi hedeflerin? 

14 Aralık 2018

Önce sorunun tanımında anlaşalım

Yaşlı lordun genç karısının, lordun yeğeniyle ilişkisi varmış. Her fırsatta beraber olmaya çalışıyorlarmış. Bir gün şatonun bahçesinde beş çaylarını yudumladıkları sırada, genç adam masanın yakınındaki ağaca çıkmış. Bağırmaya başlamış, “Hey ayıp oluyor benim yanımda öpüşmeyin”. Yaşlı Lord şaşırmış, “Yok öyle bir şey saçmalama” demiş. Bunun üzerine genç çapkın “Ama buradan öyle gözükmüyor. Gel istersen bak” diye cevap vermiş. Kızgın Lord zorlanarak çıkmış ağaca. Aşağıya inen genç hemen sevgilisine sarılmış. Yukarıdaki yaşlı Lord “Doğru buradan bakınca insanlar öpüşüyormuş gibi görünüyor” demiş.
Kıssadan hisse: Olaya nereden ve ne niyetle baktığınız önemli. 
Ekonomide yaşananlar hakkında yapılan yorumlar ve alınan önlemler bu fıkrayı hatırlattı.
Uzatmayayım. Sorun 2001 Krizinde olduğu gibi finansal değil. Yani kurla, faizle kesin çözüm bulunamaz. Sadece ekonomik ortam biraz rahatlar, kalıcı tedavi için zaman kazanmış olunur.
Bugüne kadar çoğunlukla döviz borçlanarak ithal eden, inşaata yatırım yapan, tüketen ekonomi artık borç ödeme dönemine girdi. Yani el atıyla çalım satamayacağız.El oğlu atını geri istiyor.
İstiyor, çünkü bol döviz dönemi sona erdi.ABD Merkez Bankası FED’den sonra, Avrupa Merkez Bankası ECB de 2019 yılında parasal genişlemeye son vereceğini açıkladı. 

10 Aralık 2018

Kamu desteğiyle büyüme: Nereye kadar?


Ağustos ayından bu yana yaşanan gelişmeler nedeniyle, büyüme rakamlarını merakla bekleniyordu.

Ekonomi, bu yılın III. Çeyreğinde %1,6 büyüdü. Bu konuda tahmin yapanların çoğunluğu buna yakın veya daha küçük bir oran bekliyordu. Eğer takvim ve mevsim etkilerinden arındırılmış rakamlara bakarsak ekonomi bu dönemde %1,1 oranında küçülmüş. Bu rakam gelecek için önemli bir öncü gösterge.

Bu bağlamda bazı rakamları paylaşmanın yararı var.

Üretim tarafından bakınca, tarım %1, sanayi %0,3 ve hizmetler %4,5 katma değer üretirken, inşaat %5,3 küçülmüş.

Harcamalar tarafında durum çok farklı değil. Hanehalkı harcamalarının toplam katma değeri %1,1. Geliri artmayan, ucuz kredi/borç bulamayan haneler harcamayı kısmışlar.

22 Ekim 2018

2019 Bütçe Kanunu Tasarısı üzerine birkaç not


2019 yılı Bütçe Kanunu Tasarısı TBMM’ye sunuldu.

Uzun teknik değerlendirmeler yerine, kısa notlarla, öne çıkan konuları bilginize sunacağım.

Harcamalarla başlayayım.

  • Artık sıradanlaşan ödenek üstü harcama 2018 yılında da devam etmiş. Faiz dışı harcamalarda 54,3 milyar lira, faiz harcamalarında ise 4,7 milyar lira olmak üzere toplam 59 milyar lira yetki aşımı yapılmış. Artık TBMM’nin “bütçe hakkı” sizlere ömür.
  • Genel olarak 2018 yılsonu tahmini bütçesi ile 2019 bütçesindeki faiz dışı harcamalar arasındaki artış oldukça muhafazakâr (%13).
  • 2019 yılında en önemli tasarruf kalemi bütçe yatırım harcamaları. Bu yılın yatırımlarından 14,3 milyar lira daha az yatırım yapılacak.
  • Hane halkına, belediyelere, KİT’lere transferleri içeren cari transferler kaleminde önemli artışlar öngörülmüş. Detaylar henüz belli olmadığı için kalemler hakkında görüş belirtmek imkânsız.

Gelirlere gelince;

12 Haziran 2018

Tüket ithal et cari açık ver büyüme yüksek olsun

Bunca yıldır ekonomik verileri izlemek için uğraşırım. Bazen, öyle yorumlar yapılır ki, bilgimin yeterliliği konusunda şüpheye düşerim. Özellikle uzmanı olmadığım alanlardaki veriler beni çok yorar. (Yaşlanıyor muyum acaba?)
Dün açıklanan büyüme ve ödemeler dengesi verileri de bende aynı etkiyi yarattı. Konu hakkında yorum yapanların bazıları sadece büyüme oranını, %7,4’ü öne çıkarırken diğerleri cari açığa dikkat çekmeye çalışıyorlar.
Nasrettin Hoca’nın dediği gibi ikisi de haklı.
Bu yılın ilk çeyrek büyüme oranı potansiyelin üstündeBüyümeyi tetikleyen iç tüketim ile inşaat ve sanayi ağırlıklı yatırımlar.Özel tüketimin büyümeye katkısı %6,7, kamu tüketiminin ki ise %0,5. Özel ve kamu yatırımlarının birlikte katkısı ise 2,8. TÜİK ayırım vermiyor ama bütçe verileri kamu yatırımlarının çok olduğunu işaret ediyor.
Bu arada şu rakamı unutmayın: özel tüketimin yıllık değişimi %11, ama bunların içindeki dayanıksız malların tüketiminin yıllık değişimi %14,5. 
Ekonomi yeteri kadar üretmediği için tüketim ithalat baskısı yaratmış. Yılın ilk çeyreğinde ihracatı büyüme katkısı sadece %0,1olurken, ithalatın katkısı (daha doğrusu negatif etkisi) %3,7’e çıkmış.

18 Mayıs 2018

Şimdi ne oldi?


Normal günlerde telefonla çok konuşan bir insan değilimdir. Ama ekonomide oynaklık çoğalınca telefonum susmuyor. En çok sorulan soru “Kur ne olur?” Benim cevabım da basit: “Ne olacağını bilsem söyler miyim? Sizden para toplar, yatırım yapar, zengin olurum. Bildiğini söyleyene de sakın inanmayın” diyorum.

Birde seçim ortamına girilince, eksik olmasınlar, önceden hiç aramayan kendini “uyanık” sanan siyasetçiler de “halimi hatırımı soruyorlar. (!)” Ekonomik gidişi sorup, çözüm olup olmadığını öğrenmek istiyorlar.

İnanın bana elimden geldiğince tümüne aynı cevabı vermeye çalışıyorum. Bilginin, çoğu zaman para ettiğini, deneyimlerimle bildiğim halde, paylaşılması gerektiğini düşünenlerdenim. Çok özel bilgiler değilse ya bu blokta ya da sorulduğunda insanlarla paylaşmayı görev bilirim.

Öyle ki; bir arkadaşımla paylaştığım teknik bilgiyi hiç oy vermediğim partilerden arayanlarla da paylaşırım. Doğruları bilenlerin ülkeye katkısı olacağını düşünürüm.

Hazine’den ayrılalı neredeyse 15 yıl oldu. Günümün çoğunu okuyarak ve araştırarak geçiriyorum. Çoğu zaman hafta sonları da buna dâhil oluyor. Bu sayede, karınca kararınca bilgilerimi güncel tutmaya, yazılarımı sağlam bilgilere dayanarak yazmaya, tahlillerimi olabildiğince sağlıklı yapmaya çabalıyorum.

Bunları kendimi size tanıtmak için yazmadım.

Biraz uzun oldu ama bir Temel fıkrası aklıma gelince giriş olsun dedim.

Bizim Temel uzun süredir hastaymış. Ancak hasta olduğuna eşini, çocuklarını ve çevresini bir türlü ikna edememiş. O da arkadaşına bir vasiyet bırakmış ve mezar taşını hazırlatmış. Yakınları defin işleminden sonra taşta şunun yazıldığını görmüşler: “Hastayim dedum, inanmadunuz. Şimdi ne oldi?”

Aman siz sağlıcakla kalın.

16 Mayıs 2018

Ekonomide ne oluyor?

Ortalık yine toz duman. Kurlar yerinde durmuyor. Her gün rekor tazeliyor. Döviz borcu olanlar televizyonun ve telefonun başından ayrılmıyorlar. Olumlu bir haber bekliyorlar.
Yaşananların nedeni bence basit. 
Önce dış dengeile başlayayım. Şubat 2018-Şubat 2019 arasında 186 milyar dolar dış borç ödemesi var. Bunları ya cepten ödeyeceğiz ya da yeni borç bularak çevireceğiz. Cepten ödeyebilmek için borçlunun döviz geliri olması lazım. Ne yazık ki bazılarının yok. Buna ek olarak 50-55 milyar dolar cari açığı finanse etmek gerekiyor. Anlayacağınız önümüzdeki bir yılda 240 milyar dolar kadar döviz bulamak gerekiyor.
Bu demektir ki elinde dövizi bulunanları menun etmek, güven vermek lazım.
Güven vermek ne demek? Biraz açayım.

12 Aralık 2017

Aman sarmala girmeyelim

Büyüme verileri piyasalarda nedense beklendiği kadar etki yaratmadı. Üçüncü çeyrekte 11,06 büyüme yakalayan bir ekonomide para ve sermaye piyasalarının daha olumlu tepki vermesi beklenirdi.

Önemli olan büyümek, Çin’i, Hindistan’ı bile geride bırakmaksa hedefe ulaşılmıştır. İlla bardağın dolu tarafına bakalım diyenler için bu yeterli olabilir.

Ancak herkes aynı görüşte değil. Anlayabildiğim kadarıyla, uzmanlar bu büyümenin baz etkisi, vergi indirimi, Hazine garantili KGF desteği, bol kepçe dağıtılan KÖİ garantileri, hızlı borçlanma ve sıcak para destekli olduğunu görüyorlar. Ve istihdam yaratmayan, inşaat, ithalat ve tüketim ağırlıklı bu durumun ne kadar daha sürdürülebilir olduğu konusunda kafaları karışık.

Konunun aydınlanmasına katkı koymak adına aşağıdaki tabloyu hazırladım. Geçen yıl ile bu yılın verilerini bir araya getirdim ve değişimlerini hesapladım. Tamam, çok farklı iki dönemi karşılaştırmak çok sağlıklı olmayabilir. Ama büyümenin nasıl bir ekonomik ortamda olduğunu, etkilerini biraz daha yakından görmek istedim.
Karşılaştırma yaparak konuya bakalım.

3 Ekim 2017

Bütçe için MTV yerine alternatif öneriler

Hazine’deki görevimin son 3,5 yılını (1999-2003) IMF Programları ve Kriz yönetimi ortamında geçirdim. Bir yandan makro diğer yandan mikro sorunlarla uğraştığımız o dönemde yıllık bütçeleri hazırlarken çok şey öğrendim. Gelir ve harcama tarafındaki hemen hemen her kalemin tek tek ele alındığı uzun toplantıların sonunda TBMM’ye sunulan bütçelerin, sonradan ekonomiye olan etkilerini de bire bir yaşadım.

Son Orta Vadeli Program (OVP) ve yanı sıra açıklanan vergi paketi beni o günlere götürdü. Özellikle MTV ve diğer vergi önlemlerine halkın tepkisi, bürokratların ve siyasetçilerin çelişkili açıklamaları bana hiç yabancı gelmedi.

Bugün idarede görev yapan bürokratlar ilk defa böylesi bir durumla karşılaştıkları için belki biraz sıkıntı yaşıyor olabilirler.

Aslında perşembenin gelişi çarşambadan belliydi.

Nasıl mı?

22 Ağustos 2017

Yılın ilk yarısında toplam borçluluk tarihi rekor kırdı

Her geçen gün daha fazla finansallaşan dünyada, borçluluk hızla artıyor. “Finansal ağalar” sadece gelişmiş ekonomileri değil, gelişmekte olan ekonomileri de borca boğdular. Değişen tek şey, gelişmiş ekonomilerde borçlar kendi paralarıyla. Oysa gelişmekte olan ekonomilerde, ucuz kaynak bulduğunu düşünenler, dövizle, yabacı parayla borçlanıyorlar.
Türkiye’de de durum farklı değil. Borçlar aldı başını gidiyor.
Borçların, ülkenin ekonomik ve siyasi kaderine nasıl yön verdiğini deneyimlerle biliyorum. Bu bağlamda toplam borçluluk verilerini 2002 yılından bu yana daha düzenli izlerim.
Hazırladığım toplam borçluluk rakamlarını içeren tabloları aşağıda bilginize sunuyorum. Bu tablolarda bankaların dışarıdan ve diğer bankalardan aldıkları borçlar yer almıyor. Bankaların aldığı paralar kredi olarak şirketlere ve hanelere dağıtıldığı, bir bölümüyle de kamuya borç verildiği için finansal sektörü hesaba katmıyorum. (Böylesi bir hesaplamaya itirazı olanlar olabilir. Ama çifte sayımdan kaçınmak ve rakamları konsolide etmek çok zor olduğu için bu kolay yolu seçtim.)

19 Ağustos 2017

Pazaryerinden gelir dağılımı tahlili

Semt pazarları ekonomi için önemli bir göstergedir. Oraya bakarak semtin ekonomik durumunu anlamak mümkündür. Pazarcı, müşteri ilişkilerinden oluşan kültürden yola çıkarak oturanların göç ettikleri iller hakkında görüş oluşturabilirsiniz.
Hafızamdaki ilk pazaryeri 1966’ı sonrası Ankara-Yenimahalle pazarıdır. Hiç sevmememe rağmen, biraz da zorla, anneme yardımcı olmak için giderdim. Eğer hafızam beni yanıltmıyorsa, o zaman sadece sebze ve meyve satılan yerdi semt pazarları.
Aradan yıllar geçtikçe, nüfus arttıkça, mahallenin çevresi gecekondulaştıkça, önce köylü pazarı olmaktan çıktı. Sonra ben pazara gitmeyi bıraktım. Uzunca bir süre gelişmeleri yakından izleyemedim.
Ardından semt pazarları ile yeniden bağlantı kurdum. Gözüme ilk çarpan şey artık sebze, meyve satan köylüler yoktu. Ürünlerini halden getiren profesyonel pazarcılar vardı. Kaliteli taze meyve sebze bulmak, çoğu zaman para ödemeye hazır olsanız bile neredeyse imkânsız hale gelmişti. Yanı sıra, son günlerin çok tartışılan konularından olan, aracılar ve pahalı gıda fiyatları gözüme çarptı.

17 Haziran 2017

Ekonomide başarının göstergesi: Daha az işsizlik

Hepimizin ortak kaygısı aynı. Mutlu ve huzurlu bir yaşam sürmek. Aslına bakarsanız bunlar göreli kavramlar. Kişiden kişiye değişiyor. Mutluluk, kimine göre spor araba sahibi, kimine göre makam sahibi olmak. Bir başkasına göre, karnının doyması, elaleme muhtaç olmamak.
Ancak mutlu olabilmek için hepimiz ortak yanları var. Karnımız doymalı, uyumalıyız, bir konutumuz olmalı vs. Bunlar için para gerek. Parayı da eğer aileden yüklü bir miras kalmadıysa, hırsız değilsek, çalışarak kazanmak zorunayız.
Yani bir işimiz olmalı.
İş adamı, esnaf, çalışan olabiliriz. Fark etmez. Alnımızın teriyle çalışıp, para kazanıp, vergimizi verip geçimimizi sağlamak en temel amacımız. Böylelikle önce karnımızı doyuracak, sonra ailemizin ihtiyacını karşılayacak, paramız yeterse eğlenecek, kültürel faaliyetlere katılacağız.
Bunların hepsini bize içinde yaşadığımız ekonomik ortam sağlar. Sürekliliği olan ve geliri yeterli bir işe sahip olmak ekonominin durumuna bağlıdır. Eğer devamlı büyüyen bir ekonomide yaşıyorsak iş ve aş sorunumuzun olmayacağını söyleyebiliriz. Kişisel başarısızlıklar dışında bir risk olmazsa bizi olumsuz etkileyecek çok fazla etken olmayacaktır.
Dolayısıyla bir ekonomi politikasının temel başarı göstergesi istihdamdır. Eğer o ülkenin ekonomik sınırları içerinde yaşarken sürekliliği ve doyurucu geliri olan bir iş bulabiliyorlarsa sorun yoktur.

7 Haziran 2017

Yılın ikinci yarısında ekonomide ne olur?

Hatırlarsınız. Daha birkaç ay öncesiydi.
Siyasi ortam hem dışarda hem de referandum nedeniyle, içeride belirsizdi. Trump’ın Amerika’sı, Brexit sonrası Avrupa, Ortadoğu’daki savaşlar gibi dış etkenlere bizde rejim değişikliği getiren hayati bir oylama eklenmişti. Belirsizlikler bugüne oranla daha fazlaydı.
O günler aynı zamanda dövizde yukarı hareketlenmenin yaşandığı günlerdi. Ortalık “Dolar kaça kadar çıkar? Ne olacak bu ekonominin hali?” sorularından geçilmiyordu.
Sonunda Merkez Bankası, politika faizlerini değiştirmedi ama geç likidite penceresi faizlerini yüzde 8’lerden yüzde 12’lere çıkardı. Böyle bir tercih yapmasının nedenini, şartların geçici olduğuna bağlayarak açıkladı. Yetkililerin açıklamalarından, bir süre sonra ortam normale dönünce normal politika faizleri devreye girecek anlamı çıkarıldı.
Yanı sıra Referandum öncesinde, bankalar Kredi Garanti Fonu kefaletiyle çok kısa sürede 180 milyar lira kredi dağıtarak rekor kırdılar. Ancak yeterli TL kaynağı olmayan bankalar kredilere kaynak arayışına girdiler ve TL’sına yüksek faiz vermeye başladılar.
Aynı dönemde enflasyon da yükselme eğilimindeydi. O da faizlere baskı yapıyordu.

1 Nisan 2017

RESİMLERLE TÜRKİYE EKONOMİSİ

Bugün işi bedavaya getirdim. 

İstanbul'da yerleşik, tanımaktan gurur duyduğum genç bir gazeteci arkadaşımın hazırladığı, Türkiye ekonomisinin son yıllarını özetleyen resimleri (grafik ve tabloları), yararı olacağı umuduyla ilgi ve bilginize sunuyorum.


Resim:1


Resim:2

29 Mart 2017

Ekonomik sıkıntılar boşanmaları artırıyor

TÜİK Aile Yapısı Araştırması önemli sonuçlar içeriyor.

Örneğin evliliklerin yüzde 60’ının görücü usulü ile yapıldığını öğrenince aklıma Türkiye’nin ne kadar şehirleşebildiği aklıma geldi. Son 40 yılda, köyden kente devasa bir göç yaşandı. Önceleri nüfusun yüzde 25’i şehirlerde yaşarken şimdi yüzde 80’ininden fazlası mekân olarak şehirlerde yaşıyor. Mekân olarak diyorum çünkü davranış olarak kırsal alışkanlıkları sürdürüyorlar.

Diğer bir veri de eşler arasında yaşanan sorunlar. En fazla sorun yaşanan konu yüzde 5,9’luk oran ile ev ile ilgili sorumluluklarmış. Bu sadece şehirde yaşayan ve çalışan çiftlerin sorunu mu acaba? Erkekler ev işlerinden kaçarak yapılması gerekenleri hep kadınlara bırakıyorlar sanırım. Bana ilginç gelen bir sorun da yüzde 5,4 ile sigara alışkanlığı. Aileler sigarayı yaşamlarını olumsuz etkileyen bir davranış olarak kabul ediyorlar.

Bunlar sosyolojik konular.

Ben anladığım alana, ekonominin aile yaşamına etkisine bakmaya çalışacağım.

19 Aralık 2016

Önlem alınmazsa borç sarmalına girebiliriz

Terör yüzünden canından olan gencecik insanların resimlerine bakmakta zorlandığınızda borç hakkında yazmak inanın çok zor. Hele bir de unutamadığınız 12 Eylül deneyiminiz varsa; provokatörlerin, ajitatörlerin ülkenin başına açtıkları belaları unutamıyorsanız, işiniz biraz daha güçleşiyor. Böylesi bir ortamda borç sorunuyla kim ilgilenir diye kendinize soruyorsunuz.

Ama klasik bir laftır; hayat devam ediyor. Ekonomi durmuyor.

Önümüzdeki dönem borçlular için zorlu geçecek.

Dünyada borç stoku çok yükseldi. IIF (Uluslararası Finans Enstitüsü) toplam borcun 216 trilyon dolar, IMF ise 153 trilyon dolar olduğunu yazıyor. Aradaki fark az değil. Bununla beraber yorumcuların büyük çoğunluğu IMF verilerine itibar ediyor.

Rakamın ne kadar olduğu bir yana herkesin üzerinde anlaştığı bir konu var. Ülkelerde borç/milli gelir oranları devamlı yükseliyor. Yani borçlar, milli gelirden daha hızlı büyüyor. Bu ne demek? Alınan borçlar üretime gitmiyor. Ya ithalat için ya da üretken olmayan harcamalarda kullanılıyor. Özetle milli gelir borçlar kadar artmıyor.

1 Aralık 2016

Bir Temel hikayesi


Dolar 3,5 lirayı gördükten sonra uzun uzun ekonomik tahliller yapmaya gerek kalmadı. En iyisi bir fıkra yazayım.

Uzun bir hastalık dönemi geçiren ve ailesinin ilgisizliğinden şikayetçi olan Temel, bir tanıdığına öldükten sonra mezar taşının üzerine yazılmasını istediği şeyleri şöyle vasiyet etmiş. 

"Hastayum dedum inanmadunuz. Şimdi ne oldi?"


26 Kasım 2016

Dolar tırmanırken hanelerin borç yapısı

Doların hızla yukarı tırmandığı bir ekonomik ortamda borçlulara yakından bakmakta yayar var. Devletin çok dış borcu olmadığını biliyoruz. Bu defa sorunun özel sektör ve hanehalkında olduğunu, bir önceki yazımda belirtmiştim.

26 milyondan fazla insanın borçlu olduğunu basın yazdı. Türkiye’deki toplam aile sayısının 21 milyon civarında olduğunu biliyoruz. Yanı sıra üst gelir gruplarının (hanehalkının yaklaşık yüzde 20’sinin) borçlu olmadığı TÜİK verilerinden anlaşılıyor. O zaman şöyle bir sonuca ulaşabiliriz: Bazı ailelerde birden fazla insan borçlu ve/veya aile reisi birden fazla bankaya ve/veya finansal kuruluşa borçlu.

Diğer bir deyimle toplumun çok geniş bir kesimi ekonomideki fırtınalı ortama aşırı borçlu yakalandı. Gemi sallanıyor, su alıyor, yolcular çığlık çığlığa bağırıyor. Ama kaptan ve mürettebat başka alemdeler. Hala daha meleklerin cinsiyetini tartışıyorlar.

Yolcuların büyük bölümünün (hanelerin) ne tür borcu olduğu ve kimlere borçlu oldukları aşağıdaki tabloda yer alıyor. Ayrıntılı veriler çok geriye gitmiyor. Çünkü T.C. Merkez Bankası bu detayda rakamları son iki yıldır yayımlıyor. Daha önce farklı formatta tablolar vardı. Örneğin 2003 yılında toplam hanehalkı borçları 13,4 milyar liraydı. Bu yılın ilk çeyreğinde 441 milyar lirayı geçti. Artış oranını yazıp moralinizi bozmayayım.

Ama borçların türüne ve hanelerin kime borçlu olduğuna bakmakta yarar var.

17 Kasım 2016

Merkez Bankası doları durdurabilir mi?

Dolar rekor üstüne rekor kırıyor. Ekonominin dengesi bozuldu. Herkes bu gidişe kimin engel olacağını merak ediyor.

Önce nedenlerine bakalım.

Dışarıda Trump’ın başkan seçilmesi, ABD’de hızlı faiz artışı, AB’de bankacılık sorunları vb. Bunların tetiklediği hareket, içerde yaşanan ekonomik ve politik gelişmelerden de etkilenerek sürüyor. 15 Temmuz Darbe Girişimi içerideki en büyük siyasi olay. Ordu, emniyet, yargı, eğitim başta olmak üzere kurumların hali, devletin son durumunu açıklamaya yeterli.

Ekonomik gelişmelerin başında büyümede görülen yavaşlama geliyor. İşsizlik yüzde 11’i geçti. Özellikle genç işsizliği korkunç boyutlarda.

Bunlar genel şartlar.

Ancak dolar kurunu yukarı çeken mikro etken, döviz arzı ile talebi arasındaki denge. Yani talep çok, arz az olunca dövizin fiyatı (kur) yukarı gidiyor.

Kısaca talebi yaratan etkenler şunlar.