Bunca yıldır ekonomik verileri izlemek için uğraşırım. Bazen, öyle yorumlar yapılır ki, bilgimin yeterliliği konusunda şüpheye düşerim. Özellikle uzmanı olmadığım alanlardaki veriler beni çok yorar. (Yaşlanıyor muyum acaba?)
Dün açıklanan büyüme ve ödemeler dengesi verileri de bende aynı etkiyi yarattı. Konu hakkında yorum yapanların bazıları sadece büyüme oranını, %7,4’ü öne çıkarırken diğerleri cari açığa dikkat çekmeye çalışıyorlar.
Nasrettin Hoca’nın dediği gibi ikisi de haklı.
Bu yılın ilk çeyrek büyüme oranı potansiyelin üstünde. Büyümeyi tetikleyen iç tüketim ile inşaat ve sanayi ağırlıklı yatırımlar.Özel tüketimin büyümeye katkısı %6,7, kamu tüketiminin ki ise %0,5. Özel ve kamu yatırımlarının birlikte katkısı ise 2,8. TÜİK ayırım vermiyor ama bütçe verileri kamu yatırımlarının çok olduğunu işaret ediyor.
Bu arada şu rakamı unutmayın: özel tüketimin yıllık değişimi %11, ama bunların içindeki dayanıksız malların tüketiminin yıllık değişimi %14,5.
Ekonomi yeteri kadar üretmediği için tüketim ithalat baskısı yaratmış. Yılın ilk çeyreğinde ihracatı büyüme katkısı sadece %0,1olurken, ithalatın katkısı (daha doğrusu negatif etkisi) %3,7’e çıkmış.
Öte yandan bu kadar yüksek büyümeden kimin daha çok pay aldığını anlamak için;“İş gücü ödemleri, 2018 yılını birinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre %18,7 artarken, net işletme artığı /karma gelirin %22,8 arttı”ğını belirtmem yeter sanırım.
Verileri değerlendiren yorumcuların büyük çoğunluğu yılın ikinci yarısından sonra büyüme hızının ivme kaybedeceğini kabul ediyorlar. Hatta geçen yılın 3. Çeyreğindeki %11’lik büyüme oranı ve geçen ay yaşanan kur/faiz şokları nedeniyle bu yılın üçüncü çeyreğine negatif büyüme oranı göreceğimizi söyleyenler çoğunlukta.Yıllık büyümenin resmi tahmin olan %5,5’ğa ulaşmasının mümkün olmadığı artık kesin. Tahminler genel olarak %4 civarında.
Ekonomi hızla büyürken borçlanan şirketlerin ve hane halkının, büyüme ivmesi yavaşlayan, hatta küçüleceği tahmin edilen bir ortamda, borç geri ödemekte oldukça zorlanacaklarını söylemek yanlış olmaz.
Şimdi gelelim bu büyüme performansının yarattığı etkiye; cari açığa.
TCMB Ocak-Nisan 2018 dönemi ödemeler dengesi rakamlarını yayımladı. Geçen yılın aynı döneminde 12,1 milyar dolar olan cari açık bu yıl 21,8 milyar dolara ulaşmış.Artışın ithalattaki yükselişten geldiğini biliyoruz. Hangi ithalat kalemlerinin arttığını yukarıda belirttim.
Ancak döviz ihtiyacını belirleyen sadece cari açık değil. Bir de önceden alınan borçların geri ödemesi var. Bu bağlamda, Türkiye’nin dört aylık döviz finansmanı ihtiyacı, cari açığın çok üstünde, 40,8 milyar dolar olmuş. İhtiyacın buraya çıkmasının nedeni, 18,7 miyar dolarlık borç senedi ve kredi geri ödemeleri.
Bu kadar döviz ihtiyacı, yeni alınan borçlarla finanse edilmiş. Yılın ilk dört ayında 27,3 milyar dolarlık kredi alınmış. Ayrıca mevduat girişleri, net hata ve noksan kaleminden girişler olmuş.
Tamam, rakamları burada keseyim. Benim bu rakamlara bakarak çıkardığım sonuç şu: Dışarıdan borç alarak ithalat yapıyoruz. Onu tüketiyoruz. Tükettiğimiz için kendimizi mutlu sayıyoruz. Bu bireysel olarak belki mümkün. Ama ülke olarak, önce alınan dış borç için faiz ödeyerek ardından ithal edilen mallardan kar transferi yaparak yabancıyı zengin ediyoruz. Bu durumun ne kadar farkındayız bilmiyorum. Ama biz pantolonumuzun arka cebinde kocaman akıllı telefon taşıyarak hava atarken, biraz daha refahları artan G. Koreli ve Amerikalılar mutluluktan uçuyorlar.
Ne dersiniz elin atıyla hava atmanın zamanı çoktan geçmedi mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder