TCMB etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
TCMB etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Eylül 2019

Kamu harcamalarına dayalı ekonomik büyüme nereye kadar sürdürülebilir?

Her ilgilenen gibi ben de büyüme verilerini heyecanla beklerim. 
Esas amacım ekonominin ne kadar büyüdüğü veya küçüldüğü değildir. Evet o da önemli ama, asıl önemli olan ekonominin iş yaratma kapasitesini anlamaya çalışırım. Diğer bir bakış açısıyla, istihdam olanakları artıyor mu anlamaya çalışırım.
Son açıklanan verilere de bu açıdan bakmayı daha doğru buluyorum.
TÜİK, 2019 yılının ikinci çeyreğinde ekonominin, geçen yılın aynı dönemine göre %1,5 küçüldüğünü açıkladı. 
Ama bu arada birileri, olumlu bir şeyler söylemek adına, önceki çeyreğe göre %1,2 büyüdüğünü söylediler. Fark şurada: İlk rakam geçen yılın aynı dönemiyle karşılaştırma. İkincisi ise bir önceki çeyrekle, 2019’un ilk üç ayıyla karşılaştırma. Bir anlamda ikisi de doğru gibi görünüyor. 
Ancak uluslararası standartlara göre karşılaştırma önceki yılın aynı dönemiyle yapılır. Çeyrekler toplanır, yıllık karşılaştırma yapılır ve ekonominin yönü anlaşılır. Bu bağlamda, ekonomi yılın kalan yarısında, en azından %2’den fazla büyümezse yıllık büyüme sıfırın üstüne çıkamayacak.
Burada durup sektörel büyüme trendlerine bakmak lazım. 

9 Ağustos 2019

Azalan döviz ihtiyacı kısa vadeli kaynaklarla finanse edilmiş

Yazılarımı takip edenler bilirler. Ödemeler dengesi verilerini yakından izlemenin ve doğru tahlil etmenin önemini sık sık vurgularım. Bana göre, dış borçlanma ve ülkenin döviz açığı, sadece ekonomik değil, aynı zamanda bir milli güvenlik sorunudur.
Tarihte örnekleri çok sık görüldüğü gibi, zaman zaman siyasi karar almayı zorlaştırabilir. Önceki yazımda bunun 1930’lar Almanya’sına ilişkin örneğini sizlerle paylaşmıştım. 
Ocak-Haziran arası yılın ilk yarısına ilişkin ödemeler dengesi verilerini, bu bağlamda, dikkatle ele alacağım. 
Ben ödemeler dengesine sadece cari açık perspektifinden bakmam. Cari açığın önemini yadsımamakla birlikte, ülkenin döviz ihtiyacını tek başına cari açık belirlemiyor. Cari açık, dış ticaret açığını gösterir. Bizim gibi dış borç yükü ağır, aşırı dolarize olmuş ülkelerin bir de “sermaye/finansman hesabı” açığı vardır.
Aşağıdaki tabloda, 2018 ve 2019 ilk yarılarının finansman ihtiyacı ve finansman kaynaklarının karşılaştırması görülüyor. 

23 Mayıs 2019

Amaç kambiyo kontrolü mü?

Son günlerde Merkez Bankası ve Bankacılık Düzenleme Denetleme Kurumu döviz işlemleri ile ilgili kararlar alıyorlar. Yetkililer aldıkları kararların gerekçesini, spekülatif hareketleri önlemek olarak açıklıyor. Buna karşılık piyasalardaki oyuncular, bu kararların ileride bir kambiyo (sermaye hareketleri) kontrolüne dönüşüp dönüşmeyeceğini merak ediyorlar.
İki taraf ta haklı. 
Kamudaki karar alıcılar haklı. Çünkü bazen piyasalar oldukça hareketli olabiliyor. Aşırı iniş çıkışlar, döviz borcu olanların sinirlerini bozuyor. Beklentileri olumsuz etkiliyor. 
Piyasadaki oyuncular da haklı. Çünkü onlar, yatırım kararlarını, yürüklükteki kurallara göre alıyorlar. Eğer kapsamlı değişikler olacaksa, kambiyo kontrolü gelecekse, bilmek istiyorlar. Belirsizlikler riskleri artırıyor. Kurları ve diğer ekonomik değişkenleri olumsuz etkiliyor.
Yapılanlar ne kadar kambiyo kontrolü ne kadar makro ihtiyati önlem bir bakalım.

18 Nisan 2019

Döviz rezervlerinin sıcak paracılar için önemi

Son günlerin en çok konuşulan konusu yine dolar, Euro olmaya başladı. Bir yandan birkaç hafta önce Londra’daki swap (takas) piyasalarında yaşananların etkileri konuşuluyor. Daha onun etkisi bitmeden, şimdide T.C. Merkez Bankası’nın rezervleri gündemde.
Dünya Gazetesi’nden Alaattin Aktaş’ın rezerv hesapları konusunda verdiği teknik bilgi uzmanların dikkatini çekmişti. Seçimin heyecanıyla, mazbata tartışmasıyla konu unutuldu. Sonra Financial Times konuyu ele aldı. Piyasalar ve karar alıcılar tepki vermeye başladılar.
Bana kalırsa tüm bu tartışmalara son verecek olan TCMB. Acilen açıklayıcı bir bilgi notu hazırlamalı. Rezervlerin nasıl izlendiği, hangi bilanço ve bilanço dışı kalemlerin hesaplara dâhil edildiği en geniş şekliyle açıklanmalı. Bu not piyasa uzmanlarına değil, iktisat bölümü öğrencilerine hitap edecek şekilde hazırlanmalı. Böylelikle her kesin farklı bir hesaplama yöntemi kullanmasının önüne geçilmeli. 
Aslında bu, şeffaflığı ve hesap verilebildiği ilke edinen her merkez bankasının yapması gereken bir şey.

13 Şubat 2019

Tanzim satışlardan Amerikalı emekliler de mutlu olacak

Ekonomide geçen temmuzdan bu yana yaşananlar sıradan olaylar değil. 2009 Küresel Krizinden çıkış sürecinin bir sonucu olarak biriken sorunlar ve dışardan gelen etkilerle önce kur, sonra faiz, ardından da enflasyon yükselişe geçti. 
Başta özel sektör olmak üzere tüm kesimlerin bilançolarında önemli tahribatlar yaratan dış borçlar, ekonomiyi bir sarmala soktu.
Şirketler başta olmak üzere, bilançosu bozulanlar borçlarını nasıl geri ödeyeceklerinin derdine düştü.
Kimi öz kaynaklarını devreye soktu. Bazıları işini küçültmek derdinde, işsizlik arttı. Diğerleri kamuya olan borçlarını ödemekte zorlanıyor. Başta KDV olmak üzere vergi ve sosyal sigorta primlerinin tahsilatında düşüler yaşanıyor. TCMB’den gelen para olmasa bütçenin nakit dengesi nasıl olurdu acaba? Bunlar yetmeyince bankalara olan borçların geri ödenmesine sıra gelebilir.
Kısacası herkes seçimlerin sonrasına kilitlenmiş durumda. Nisan sonrasında gerekli acı reçeteyi içeren önlemlerin alınacağını düşünenler az değil.
Ancak benim biraz farklı bir gözlemim var.

5 Ekim 2018

Haneler ile Hazine’nin iç borç toplamı eşitlenmiş


Yazılarımı izleyenler bilirler. Türkiye’nin borçluluğunu ölçen rakamları Hazine, TCMB, BDDK ve Muhasebat Genel Müdürlüğü verilerinden derliyorum. Ve yılda en az iki defa yayınlıyorum.

Bu bağlamda, 2002 yılından Haziran 2018’e kadar olan borçları önce iç ve dış, sonra kamu ve özel ayrımıyla tablolarlar halinde aşağıda bilginize sunuyorum. Amacım günümüzün en önemli sosyo-ekonomik ve dolayısıyla politik sorununu rakamsal olarak ortaya koymak.

Tablolar, Hazine (merkezi idare), Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT), belediyelerin sadece banka kredileri, reel sektörün (şirketlerin) kredileri ve hane halkının bankalardan aldığı kredi kartları ile tüketici kredilerini içeriyor.


14 Eylül 2018

Sorunu Merkez Bankası yaratmadı çözecek olan da o değil


T.C. Merkez Bankası son yılların en büyük faiz artırımını yaparak hepimizi şaşırttı. Para piyasaları, kararı büyük bir coşkuyla karşıladı. Bazıları öyle ileri gitti ki, artık sorun kalmadı demeye başladılar.

Oysa ekonomide yaşanan bir kur krizi değil. Yani sorun Merkez Bankasının çözebileceği bir dert değil. Sorun yüksek dış borç ve ekonominin aşırı dolarize olması. Dış borcun büyüğü de özel sektöre ait. Mart 2018 verilerine göre 467 milyar dolarlık dış borç stokunun yüzde 70’i (325 milyar doları) özel sektörün ödemesi gereken miktar.

Dünyada döviz bolken alınmasına izin verilen borçların geri ödenme zamanı geldi. Borç verenler, reel sektör şirketlerinin nereden döviz bulunacağını ve borçlarını nasıl ödeyeceklerini merak ediyorlar. Yeteri kadar döviz rezervi var mı? Cari açık ne durumda? Ekonomi yeteri kadar büyümezse, şirketler nasıl satış yapıp borç ödeyecekler? Hadi TL buldular, dünyada döviz azalıyor, eskisi kadar kolay dolar, Euro bulabilecekler mi?

Kreditörler bu ve benzeri sorulara cevap ararlarken, jeopolitik riskler, iç politika yanlışları ve “yalama saçlı” Trump nedeniyle hızla yükselen döviz kurunun, döviz borçluları üzerinde yaratacağı tahribat nedeniyle paniklemeye başladılar. Yükselişi durdurması için TCMB’den medet umdular. Ama gerekli karar zamanında alınamadı. Ağustos başında 4,90 TL’lerde olan dolar kuru 7 TL’lere kadar çıktı. Karar sonrası 6,1 TL’ye yaklaştı. Karar geç alınınca, bunca faiz yükseltilmesine rağmen kur eski yerine dönmedi.

Dönmedi ama faizler yukarı çıkmış oldu.


28 Ağustos 2018

Bayramlık enflasyon hikayeleri

Bu tatili dolarla, Euro’yla geçirdim desem yalan değil. Tatilin başlangıcı, ay başında piyasalardaki hızlı yükselişi soranlara, görüş isteyenlere elimden geldiğince cevap vermekle geçti. Ardından bayram sırasında aşırı kalabalıklaşan kıyıların ekonomiye katkısı ve fiyatlardaki hızlı yükselişin nedenlerini anlamayla. Anlayacağınız tam bir tatil yaptım diyemem. Zaten sevgili eşim de bundan şikayetçi. Bir aydır izinliyim, “tatile ne zaman başlayacaksın?” diye soruyor.
Kafam tatil yapamıyor ki!Ne kadar zorlasam beceremiyorum. 
Sorular kafamda uçuşup duruyor. Kurlar zirveye tırmanışa devam ediyor. Bir yabancı banka raporunda bu süreç Everest tırmanışınabenzetilmiş. Zirve yapan dağcılar, ara kamplarda dinlenir, oksijen eksikliğine vücudu alıştırır, sonra tırmanışa devam eder, zirveye ulaşırlarmış. Ben de “Daha bunun zirvesine gelmedik mi? diye sorup duruyorum. Önümüzdeki aylardaki borç geri ödemeleri ve cari açığın finansmanını düşününce moralim bozuluyor.
Ardından yaşadığım iki olay beni enflasyonun ne olacağı konusuna götürdü. 

17 Ağustos 2018

Ekonomide yeni denge!

Baştan belirteyim. Ne olduğunu anlamakta zorlananlar varsa hiç kendilerini yormasınlar. Bakış açılarında derin bir ayrılık var. Olayı tetikleyen etkenlerin ekonomik mi yoksa siyasi mi?  
Aşırı dolarize olmuş, sıcak paranın toplamı milli gelirin yüzde 25’le tarihi zirvesinde olan, yılda 240 milyar dolar dış kaynak bulması gereken bir ekonomide, niyeti kötü olan yabancılar bunu istismar etmez mi? Kendi lehine kullanmaz mı? Orta ve uzun vadeli politikalarını bunun üzerine kurmaz mı? Osmanlı kapitülasyonlar ve aşırı dış borçlar yüzünden ne hallere geldi bilmiyor muyuz?
Sıcak paraya bağımlı bir ekonomide ülke riski değerlendirmeleri hayati önemini Benim Mülkiye’deki öğrencilerim biliyor. Ülke derecelendirmesi yapılırken nelere dikkat edildiğini onlara her yıl anlatırım. (Derste yaptığım sunuma ulaşmak için: http://hakan.hozyildiz.com/kaynaklar/?tid=30#sbf-5.-hafta )  ABD, AB, İngiltere ve Japonya ile ilişkilere verilen özel öneme atıfta bulunurum.Öğrencilerim genellikle neden özellikle bu ülkeler diye sorarlar. Cevabım basittir: Sıcak para döviz fonlarının büyük çoğunluğu New York ve Londra olmak üzere Tokyo, Frankfurt ve Paris’ten yönetilir. Eğer o ülkelerle bir sıkıntı yaşanırsa bu sorun olarak algılanır ve ülke risk primleri artar.
Bunlar tamam. Ama son yaşananları sadece dış politika ile açıklamak, alınan bunca ekonomik kararı açığa düşürür.

11 Mayıs 2018

Şirketlerin döviz pozisyonu açığına dikkat

Son günlerde döviz kuru hızla yukarı giderken, şirketlerin kredi yapılandırmaları en çok konuşulan konulardan birisi. Koca koca şirketlerin isimleri ortalıkta uçuşuyor. 
Dedikoduların yaygınlaşmasının nedenlerinden birisi, şirketlerin yüksek döviz borcu olması. TCMB verilerine göre, finansla kesim dışındaki firmaların döviz varlık ve yükümlülükleri arasındaki fark, Şubat 2018 itibariyle 223 milyar dolarayaklaştı.
Diğer bir deyimle, şirketler kesiminin, döviz varlıkları yükümlülüklerini karşılamaktan uzak. Aşağıdaki grafik, 2008-Şubat 2018 arasındaki dönemde, reel sektörün döviz varlıklarının döviz yükümlülüklerine oranını gösteriyor. Görüldüğü gibi 2008 yılında varlıklar yükümlülüklerin neredeyse yarısına karşılamaya yetiyormuş. Oysa artık bu oran yüzde 35’in altına düşmüş. Yani döviz varlıkları, borçların sadece üçte birini karşılayabiliyor.
2009 sonrasındaki hızlı bozulmaya dikkat lütfen. Bu tarih çok önemli: Çünkü o yıl, döviz geliri olamayan şirketlere yurt içinde dövizle borçlanma olanağı verildi. Döviz geliri olmayanlar, TL kredilerden ucuz diye, döviz kredilerine yöneldiler.

21 Mart 2018

Finansal sektör için ekonomik verilerde kalitenin önemi arttı

Klasik bir deyimdir; “Her kriz yeni bir başlangıçtır.”
Böylesi bir giriş yapmamın nedeni, 2008 Küresel Krizinden sonraki dönemde finansal sektördeki sorunların çözümü için gündeme gelen yeni kurallar ve uygulamalar. Hatırlayacaksınız, Kriz ABD’de “sub prime” (standart altı) riskli kesimlere dağıtılan uzun vadeli konut kredileri (mortgage) yüzünden çıkmıştı. Kredi tahsilatlarında sorunlar oluşmasına rağmen, zararlar finansal tablolara zamanında aktartılmadı. Bankalar rekabet ve diğer nedenlerle zararlarını gizlerken düzenleyici/denetleyici otoriteler de gelişmeleri görmemezlikten geldiler.
Kriz sonrasında G20 liderleri, 2014 yılında Uluslararası Mali Raporlama Standardı (IFRS) 9 uygulamasını gündeme getirdiler. Sonunda 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren Türkiye’de de banka bilançolarına yeni kalemler eklendi.
Özetlemek gerekirse, kredi risk ölçümlerine farklı bir yaklaşım getirildi. Yanı sıra “Beklenen Kredi Zararı” (BKZ) diye bir tanım sisteme girdi.

3 Mart 2018

Sıcak çok sıcak para

Uluslararası Yatırım Pozisyonu (UYP) verileri yayımlanınca hemen kısa vadeli sıcak paranın son durumuna bakma ihtiyacı duydum.
Sizin için aşağıdaki grafiği hazırladım. Grafik 1996-2017 yılları arasında sıcak paranın milli gelire oranı gösteriyor. Sıcak para tanımım basit: Yabancıların Türkiye’deki hisse senedi, Hazine tahvili stokları ile bankalara yatırdıkları mevduatlar. Sıcak paranın milli gelire oranını vererek, bir anlamda, ekonomideki yerini, önemini göstermeyi amaçlıyorum.
Sadece bu değil.
Çok sıcak para demek, bir anlamda, ülkedeki karar alıcıların elini kolunu bağlamak demektir.
Çünkü sıcak para sahipleri, getiriye (faize) ve oynaklıklara aşırı duyarlı yatırımcılardır. İster iç politikada ister bölgesel jeo-stratejik dengelerde, onların hoşuna gitmeyen bir şeyler olsun hemen yatırım kararlarını değiştirirler. Bazen zararı göze alıp, ellerinde ne varsa satıp savıp, piyasayı terk edebilirler. Bu çok ender rastlanan bir durum olmakla berber, asıl olan, oynaklıktan çabuk etkilenirler ve daima daha yüksek getiri talep ederler.
Ne demek istediğimi grafikten de anlayabilirsiniz. 1996-2017 arasında sıcak para / milli gelir oranı 4 defa zirve yaptı. İlki Uzak Doğu Asya Krizi ve büyük Marmara depreminin yaşandığı 1999 yılında. İkincisi, 2008 Küresel Krizi sırasında, üçüncüsü cari açığın zirve yaptığı 2011 yılında ve geçen yıl.

13 Şubat 2018

Hazine tek hesabı: “Borç yönetimi problemine nakit yönetim aracı ile çözüm bulmak (!)”


Yine bir torba kanun ve içinde 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanuna bir ekleme; “Tek hazine kurumlar hesabı”

Okur okumaz, hatırlarım beni 1996 yılına götürdü. Sonraki yılın bütçesi için hazırlıklar yapılıyor. Ben o zaman Hazine’de KİT (yeni adı Kamu Sermayeli Kuruluş ve İşletmeler) Genel Müdürü’yüm. Ama Halkbank konusunda dönemin bakanı ve başbakan yardımcısıyla ters düştüğüm için yurt dışı tayine gönderilmeme karar verilmiş. Atama kararnamesi bekliyorum. İşe önceki kadar dikkatimi veremiyorum.

Zamanın Refahyol hükümeti de aynı yaklaşımla bütçe hazırlatıyor. Geçmiş yılların bütün açıkları ortada dururken, 1997 yılı bütçesini denk bağlama kararı almış. Kaynaklar havada uçuşuyor. Amaç borçlanmayı azaltmak, faizi düşürmek. “Borç yönetimi problemine, nakit yönetim aracı ile çözüm bulmak” için getirilen önerilerden biride “Tek Hazine Hesabı”. Bazı saymanlıklarda para olmasına rağmen Hazineden nakit istedikleri, gereksiz borçlanma baskısı yarattıkları biliniyor. Alınan kararla kamu kurumlarının paraları TC Merkez Bankası ve onun mali ajanı TC Ziraat Bankası’ndaki hesaba aktarıldı. Bankalar Hazineye her hafta hesap özeti gönderdiler.


1 Ocak 2018

Türkiye'nin sıcak para macerası

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi dergisinin Aralık 2017 sayısının Kronik bölümünde yayımlanan "Türkiye'nin sıcak para macerası" başlıklı yazıma http://politics.ankara.edu.tr/dergi/pdf/72/4/97--KRONIK-Hakan-Ozyildiz.pdf bağlantısından ulaşabilirsiniz.

Bu çalışmanın amacı, sıcak paranın özgün ve özgür ekonomik ile siyasi kararların oluşturulmasındaki etkisini tartışmaktır. Ekonomisi bu kadar dövize bağımlı olan bir ekonomide bağımsız karar alma sürecinin çok zorlaştığını ortaya koymaktır.

Not: 2018 OHALsiz, BORÇLARIN AZALDIĞI, TERÖRÜN KALMADIĞI, İŞSİZLİĞİN OLMADIĞI BİR YIL OLSUN. GÜNLERİNİZ NEŞE, SAĞLIK, UMUT VE HUZUR DOLSUN.

12 Aralık 2017

Aman sarmala girmeyelim

Büyüme verileri piyasalarda nedense beklendiği kadar etki yaratmadı. Üçüncü çeyrekte 11,06 büyüme yakalayan bir ekonomide para ve sermaye piyasalarının daha olumlu tepki vermesi beklenirdi.

Önemli olan büyümek, Çin’i, Hindistan’ı bile geride bırakmaksa hedefe ulaşılmıştır. İlla bardağın dolu tarafına bakalım diyenler için bu yeterli olabilir.

Ancak herkes aynı görüşte değil. Anlayabildiğim kadarıyla, uzmanlar bu büyümenin baz etkisi, vergi indirimi, Hazine garantili KGF desteği, bol kepçe dağıtılan KÖİ garantileri, hızlı borçlanma ve sıcak para destekli olduğunu görüyorlar. Ve istihdam yaratmayan, inşaat, ithalat ve tüketim ağırlıklı bu durumun ne kadar daha sürdürülebilir olduğu konusunda kafaları karışık.

Konunun aydınlanmasına katkı koymak adına aşağıdaki tabloyu hazırladım. Geçen yıl ile bu yılın verilerini bir araya getirdim ve değişimlerini hesapladım. Tamam, çok farklı iki dönemi karşılaştırmak çok sağlıklı olmayabilir. Ama büyümenin nasıl bir ekonomik ortamda olduğunu, etkilerini biraz daha yakından görmek istedim.
Karşılaştırma yaparak konuya bakalım.

21 Eylül 2017

Döviz dengesi değişirken Türkiye’nin durumu

Beklenen FED kararı sonunda açıklandı. Yakında Avrupa Merkez Bankası (AMB) ve diğer büyük merkez bankalarının da benzeri kararlarını duyabiliriz. Eğer beklenmedik bir olay olmazsa artık ucuz döviz yok. Bir devrin sonuna geldik!
Bu bağlamda, öncelikle kısa vadeli döviz yükümlülüklerinin düzeyini dikkatli değerlendirmek lazım.

Dünyada dengeler değişirken Türkiye'nin döviz yükümlülükleri büyüdü. Haziran sonu itibariyle; yurt dışında yerleşiklerin Türkiye’den, 49 milyar $ hisse senedi, 123 milyar $ tahvili (38 milyar $’ı bankalara, 75 milyar $’ı kamuya, 10 milyar $’ reel sektöre ait),48 milyar $’lık mevduatı var. Diğer bir deyimle ekonominin 220 milyar dolarlık kısa vadeli yükümlülüğü var. (217 milyar $’lık krediler ve diğerleriyle beraber toplam yükümlülükler 647 milyar $’a ulaşıyor).

Bu yeni bir gelişme değil. Dünyada dövizin azalacağı ve faizlerin yükseleceğini bilen yabancılar Türkiye’ye, kısa vadeli kredi, hisse senedi, devlet borçlanma senedi ve mevduat gibi kısa vadeli fonları getirmeye başlamışlar. Yılın ilk yedi ayında 3 milyar $ kadar olan uzun vadeli döviz girişlerine karşılık 25 milyar dolarlık kısa vadeli finansman girişi oldu.

Özetle, dünyada döviz pahalılaşırken bizde ihtiyaç azalmıyor. Aksine dövize bağımlılık artıyor.

Ne demek istediğimi biraz daha açayım.

29 Haziran 2017

Sıcak para yatırımcıları reel kur endeksi değişimine göre kara veriyor

Biliyorum, dolarizasyon hakkında yaptığım uyarılar sıklaşmaya ve sıkıcı olmaya başladı. Ancak ekonomik gelişmelere biraz yakından bakmaya başlayınca iş dönüp dolaşıyor dövize dayanıyor.
Hazine’de yetişen ve uzun zamandır finans sektöründe çalışan değerli arkadaşım Hakan Aklar dikkatimi çekince verileri derlemeye çalıştım. Gördüm ki, reel kur endeksi ile sıcak paracıların davranışları arasında yakın bir ilişki var.
Biliyorum, bazılarınız “Daha yeni mi anladın? Ekonomiye giriş ders notlarına baksaydın yeterdi.” diyecekler. Haklılar. Ama benim görmem kadar sizlerin bilmesi de önemli olduğu için aşağıdaki grafiği hazırladım. (Umarım konuyu kısaltmak zorunluğu nedeniyle çok hata yapmadan özetleyebildim.)
Önce reel kur endeksi nedir ona bakalım. “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından hesaplanan reel efektif döviz kuru endeksleri ülkemiz fiyat düzeyinin dış ticaret yaptığımız ülkelerin fiyat düzeylerine oranının ağırlıklı geometrik ortalaması alınarak hesaplanmaktadır.”  Basitleştirilmiş formülü şöyle: Reel kur = TÜFE (TR) / [Nominal kur x TÜFE (yabancı)].
Görüldüğü gibi, nominal kur arttıkça reel efektif kur endeksi düşüyor. Böylesi bir gelişme, yerli mal ve varlıkların fiyatlarının yabancılar için ucuzlamasına yol açıyor. Diğer bir deyimle, yabancılar aynı dövizi harcayarak daha fazla TL fiyatlı mal alabiliyorlar.

1 Mayıs 2017

Yakın tarihten bir dış borç hikayesi: De Çe Me

J. J. Rousseau’nun güzel bir sözü vardır: “Tarih, okuyana kendi gözünün görme derecesine göre yol gösterici bir kılavuzdur” der.
Bu deyişten yola çıkarak, içinde bulunduğumuz dış borç ve hazine garantileri sorununa bakışınızı biraz daha netleştireceğine inandığım için sizi 1970’lere götüreceğim. Hani meşhur deyişle “70 cente muhtaç olduğumuz” yıllara.
O dönemde Türkiye katı bir kambiyo (sermaye hareketleri) kontrol rejimi uygulamaktadır. Ülke ekonomik sınırları içine dövizle işlem yapmak yasaktır.  
Döviz açığı o yılların da ana sorunudur. Dışarıdan döviz gelmesi amacıyla, Dövize Çevrilebilir Mevduat (DÇM) hesapları, ilk kez 1967 yılında açılır. Amaç yurt dışında çalışan işçiler, serbest meslek sahipleri, müstakil iş sahipleri ve dışarda yerleşik gerçek ve tüzel kişilere yurt içindeki yetkili bankalarda döviz hesabı açma hakkı verilir. Açılan hesaplardan, hesap sahibine dövizli işlem hakkı tanınır.

15 Şubat 2017

Yabancıya ödenen faizle her yıl 3 tane Marmaray yapılırdı

Borçlanmanın doğal olduğu anlayışı her geçen gün yayılıyor. Yaygın anlayışa göre; tüketmek, ithal etmek, büyümek için dışarıdan borç almak gayet doğal. Çoğunlukla alınan borcun bir maliyeti olduğunu düşünülmüyor. Dahası gerek duyulmadığı için hesaplanmasına da gerek görülmüyor. Sanki elin adamı, biriktirdiği paraları, hilali ahmer hayrına bize veriyor.
Dışarıdan borç almanın iktisadi ve siyasi maliyetlerini uzun uzun anlatmama gerek yok. Tarih okuyanlar benden daha iyi biliyorlar.
Ancak asıl düşünülmesi gereken şey başka: Borçlanman gelecek nesillerin gelirlerine el koymaktır. Çocuklarımızın, torunlarımızın paralarını bugünden yemektir. Dolayısıyla konuya çok titiz yaklaşmazsak vicdani sorumluluğumuz daha da artar.
Buradan yola çıkarak ben de sizlere yardımcı olmak için, her yıl yabancılara ne kadar faiz ödediğimizi hesaplayama çalıştım. Aşağıdaki tabloyu hazırladım. Tablonun mantığı basit. İlk sırada yer alan veriler, dış borçlar için ödenen faizleri T.C. Merkez Bankası’nca her ay, ayrıntılı bir biçimde yayımlıyor. İç borçlanma senetleri (DİBS) için yabancıya ne kadar faiz ödendiğini kendim hesapladım. Hazine 2004 yılından buyana iç borçların alıcıya göre dağılımını yayımlıyor. Buradan yola çıkarak, yabancıların, satın aldıkları kâğıt oranında faiz geliri elde ettiklerini varsaydım.

4 Şubat 2017

Dolar kuru burada kalır mı?

Bu günlerde telefon edenler, hatırımı sormadan doların durumunu soruyorlar. Haklı olabilirler. Çünkü hızlı bir yükseliş sürecinden sonra dolar kalıcı bir düşüşe mi geçti merak ediyorlar.
Biliyorsunuz geçen yıl eylül ayında başlayan kurdaki yükseliş, başta dövizle borçlu olanlar olmak üzere çok geniş kesimleri vurdu. Borçlu şirketler kambiyo zararlarını bilançolarına nasıl yazacaklarını düşünüyorlar. Geçe yılın bilançolarını bağlamakla meşgul olan mali müşavirler ve patronlar zor seçenekler arasından en uygununu seçme savaşı veriyorlar. Bir yandan da gelecekteki borç taksitlerine hazırlık amacıyla döviz almaya çalışıyorlar. Döviz talepleri devam ediyor.
Öte yandan kurdaki geçişkenlik ve kış şartlarının etkisiyle enflasyon canavarı başını kaldırdı. Uzmanlar, geçen yılın düşük rakamları nedeniyle, şubat ayından sonra enflasyonda çift haneli rakamlara geri döneceğimizi söylüyorlar.
T.C. Merkez Bankası dövizdeki gidişi durdurmak için geleneksel olmayan bir yöntem uygulamaya başladı. Dövizin Türkiye’ye dönmesini ve/veya olanın çıkmamasını sağlamak için faizleri değişik bir yolla artırdı. Geç likidite penceresini devreye sokarak, uyguladığı faiz koridorunun üst seviyesinin de üstüne çıktı.