Hepimizin ortak
kaygısı aynı. Mutlu ve huzurlu bir yaşam sürmek. Aslına bakarsanız bunlar
göreli kavramlar. Kişiden kişiye değişiyor. Mutluluk, kimine göre spor araba
sahibi, kimine göre makam sahibi olmak. Bir başkasına göre, karnının doyması,
elaleme muhtaç olmamak.
Ancak mutlu olabilmek
için hepimiz ortak yanları var. Karnımız doymalı, uyumalıyız, bir konutumuz
olmalı vs. Bunlar için para gerek. Parayı
da eğer aileden yüklü bir miras kalmadıysa, hırsız değilsek, çalışarak kazanmak
zorunayız.
Yani bir işimiz
olmalı.
İş adamı, esnaf,
çalışan olabiliriz. Fark etmez. Alnımızın
teriyle çalışıp, para kazanıp, vergimizi verip geçimimizi sağlamak en temel
amacımız. Böylelikle önce karnımızı doyuracak, sonra ailemizin ihtiyacını
karşılayacak, paramız yeterse eğlenecek, kültürel faaliyetlere katılacağız.
Bunların hepsini bize
içinde yaşadığımız ekonomik ortam sağlar. Sürekliliği
olan ve geliri yeterli bir işe sahip olmak ekonominin durumuna bağlıdır.
Eğer devamlı büyüyen bir ekonomide yaşıyorsak iş ve aş sorunumuzun olmayacağını
söyleyebiliriz. Kişisel başarısızlıklar dışında bir risk olmazsa bizi olumsuz
etkileyecek çok fazla etken olmayacaktır.
Dolayısıyla bir
ekonomi politikasının temel başarı göstergesi istihdamdır. Eğer o ülkenin
ekonomik sınırları içerinde yaşarken sürekliliği ve doyurucu geliri olan bir iş
bulabiliyorlarsa sorun yoktur.
Bu bağlamda aşağıdaki
grafiğe yakından bakalım.
Grafik 2004-2017 arasındaki
dönemde “geniş işsizlik” verilerini içeriyor.
Neden klasik işsizlik
değil de geniş işsizlik?
Önce tanıma (!)bir bakalım.
Geniş işsizlik, TÜİK verilerindeki işsizliği,
iş bulma ümidi olmayanları ve diğeri (mevsimlik çalışma, ev kadını olma,
öğrencilik, emeklilik ve çalışamaz halde olma gibi nedenlerle iş aramayıp
bulursa iş başı yapmaya hazır olduğunu belirten kişileri) kapsıyor. Dikkat edilirse, hepsinin ortak özelliği
gelirleri yetmiyor. Düzenli bir iş bulabildikleri anda hemen işe gidecekler.
Grafik 2004 yılında 3,5 milyon kişi kadar olan
geniş işsizlik rakamının, 2009 Küresel Krizinde bir zirve yapıp 5 milyon 500
bin kişiyi geçtiğini gösteriyor. O yıllarda iş bulma ümidi olmayanların sayısı
757 bin, diğerlerinin toplamı ise bir milyon 304 bin kişiymiş. Ardın bir düşüş
eğilimi gösteren veriler 2013 yılında tekrar tırmanışa geçiyor. Büyümenin yüzde
5 olduğu 2017’nin ilk üç ayı itibariyle,
geniş işsiz sayısı 6 milyon kişiye çok yaklaşıyor. (Bu arada ilginç olan;
iş bulma ümidi olamayanların toplamı 650 bin kişiye düşerken diğer rakamının
bir milyon 700 bine yaklaşması.)
Bazıları bunu hızlı
nüfus artışıyla açıklıyor. Ekonominin büyüme hızı yetmiyor demeye getiriyorlar.
Bu çok doğru bir yaklaşım değil. Politika yapıcılar için nüfus artışı
bilinmeyen, gökten gelen bir veri değil. Hızlı
artış varsa ya bunu azaltacak önlemler alınır ya da ona göre bir büyüme
politikası seçeneği dizayn edilir. (Ekonomiyi ithalata bağla, üretim
olmasın sonra dön nüfus fazla de. Olmaz.)
Dolayısıyla borsaya,
kura, faize bakarak ekonominin içine bulunduğu durumu değerlendirmekten acilen
vaz geçmek lazım. Aksi halde, yüzde 23’i geçen genç işsize, daha önemlisi yüzde 24’e ulaşan “ne
eğitimde ne istihdamda olan” gençlere büyük haksızlık yapmış oluruz.
Unutmayın bu topraklarda 15-24 yaş arasında yaklaşık
12,7 milyon genç yaşıyor. Geleceğe yönelik umutları her geçen gün azalıyor.
Her kararınızı onların gözlerine bakarak alın. Onları düşünerek adımlarınızı
atın.
Kaynak: TÜİK ve kendi hesaplarım.
Hamdolsun siyasilerin ülkeye yaptığı kötülükleri bireysel aklımla kendim için legal sahada akıl terimle savuşturabiliyor ve çocuklarımı Atatürk yolunda büyütüp geleceğe MINT aklı ile hazırlıyorum.
YanıtlaSil