Her geçen gün daha
fazla finansallaşan dünyada, borçluluk hızla artıyor. “Finansal ağalar” sadece
gelişmiş ekonomileri değil, gelişmekte olan ekonomileri de borca boğdular.
Değişen tek şey, gelişmiş ekonomilerde borçlar kendi paralarıyla. Oysa gelişmekte
olan ekonomilerde, ucuz kaynak bulduğunu düşünenler, dövizle, yabacı parayla
borçlanıyorlar.
Türkiye’de de durum
farklı değil. Borçlar aldı başını gidiyor.
Borçların, ülkenin ekonomik ve siyasi kaderine nasıl yön
verdiğini deneyimlerle biliyorum. Bu bağlamda toplam borçluluk
verilerini 2002 yılından bu yana daha düzenli izlerim.
Hazırladığım toplam
borçluluk rakamlarını içeren tabloları aşağıda bilginize sunuyorum. Bu tablolarda bankaların dışarıdan ve diğer
bankalardan aldıkları borçlar yer almıyor. Bankaların aldığı paralar kredi
olarak şirketlere ve hanelere dağıtıldığı, bir bölümüyle de kamuya borç
verildiği için finansal sektörü hesaba katmıyorum. (Böylesi bir hesaplamaya
itirazı olanlar olabilir. Ama çifte sayımdan kaçınmak ve rakamları konsolide
etmek çok zor olduğu için bu kolay yolu seçtim.)
Birinci tabloda, Hazine’nin ve KİT’lerin
iç ve dış borçları, belediyelerin bankalara borçları ile hanehalkının ve reel
sektörün borçlarının nominal büyüklükleri yer alıyor. 2002 yılında, büyük
Krizden hemen sonra, ülkenin toplam borçları 366 milyar liraymış. Bu yılın ilk
yarısında bu rakam 3,3 trilyon lirayı geçmiş.
Haziran itibariyle, kamunun
borçları 862 milyar lirayı aşmış. Hanehalkının tüketici kredileri artarken,
şirketlerin hızla borçlandığı gözden kaçmıyor. Bu gelişmede, Hazine destekli Kredi
Garanti Fonu (KGF) kefaletine haiz banka kredilerinin büyük etkisi olduğunu
biliyoruz.
Nominal
büyüklüklerdeki artışlara bakınca en büyük yıllık sıçramanın 424 milyar lira
artışla 2013 yılında olduğunu görüyoruz. 2017’nin
ilk yarındaki artış hiç te az değil, 352 milyar liradan fazla. Görünen o ki
bu yıl tamamlandığında nominal artış rekoru kırılmış olacak.
Gelelim ikinci tabloya, borçların reel
değerlendirilmesine, yani borçların milli gelirle ilişkisine. Teorik
olarak; eğer alınan borçlar yararlı, gelir getiren yatırımlara yapılıyor ve
milli gelir de borçlar kadar artıyorsa sorun olmaz. Yok borçlar gelirden daha fazla
artıyorsa o zaman ekonomi (milli gelir) yeteri kadar büyümezken borçlar artıyor
demektir. Böylesi bir durumda borç geri ödemesinde sıkıntı çıkabilir.
Onun için borçlar/milli
gelir oranına özel önem verilir. İkinci
tabloda yıllar itibariyle bu oranlar yer alıyor. Oran 2002’de %102’den
azmış. 2005’te yüzde 87’ler düzeyine düşmüş. Bu yıllarda borçlar azalırken
büyüme hızı artmış. 2009 Küresel Kriz yılı olduğu için orandaki artışı makul
karşılamak lazım. Ama ardından, önce %114’lü seviyelere çıkan oran şimdi %120 ile tarihi bir rekor kırmış.
(Haziran 2017 milli geliri, TÜİK’in açıkladığı Eylül-Aralık 2016 ve Mart 2017
çeyreklerinin milli gelir toplamına, çeşitli kuruluşların Mart-Haziran 2017 büyüme
tahminleri ortalaması alınıp yıllıklandırılmıştır. Bir tahmindir)
Oranın altı aylık
artışı 5,7 puan olmuş. Yılsonunda yıllık değişimin ne olacağını merak etmemek
elde değil. Umarım 2013 yılının 10,8 puanlık artış rekoru kırılmaz.
Son olarak borçların
dağılımına bakalım. 2002 yılının tam tersi bir görünüm var. O yıllarda
borçların %26’sı hane halkına ve reel sektöre, %74’ü ise kamuya aitti. Kamu,
2001 Krizinin yükünü üstlendiği için ülke borcunun çoğunu taşıyordu. Ardından
mali disiplinin önemsenmesiyle kamu borçları azaldı. Ama tüketime, inşaata ve ithalata dayalı büyüme modeli nedeniyle ülke
borçluluğu azalmadı. Tam tersine arttı. Değişen tek şey kamunun yerini
hanehalkının ve reel sektörün alması oldu. Borçları özel sektör taşımaya
başladı. Dolayısıyla artık borçların toplam içindeki dağılımı 2002’nin tam
tersini gösteriyor.
Kaynak: Hazine, TCMB, BDDK ve kendi hesaplarım
Kısacası resmin sadece
bir yanına bakıp, bazı şeyler güzelleşti demek yerine tümüne bakıp aileler ve
şirketler bu borcu nasıl ödeyecek diye düşünmenin zamanı geldi.
Belki de geçti!
Hocam bu millet, yumurta kapıya dayanmadan kılını kıpırdatmaz. Siyasetçiler de bunu iyi bildiklerinden; ellerinden geldiğince bu süreyi uzatmaya çalışıyor
YanıtlaSil