Hatırlarsınız. Daha
birkaç ay öncesiydi.
Siyasi ortam hem
dışarda hem de referandum nedeniyle, içeride belirsizdi. Trump’ın Amerika’sı,
Brexit sonrası Avrupa, Ortadoğu’daki savaşlar gibi dış etkenlere bizde rejim değişikliği
getiren hayati bir oylama eklenmişti. Belirsizlikler bugüne oranla daha
fazlaydı.
O günler aynı zamanda
dövizde yukarı hareketlenmenin yaşandığı günlerdi. Ortalık “Dolar kaça kadar
çıkar? Ne olacak bu ekonominin hali?” sorularından geçilmiyordu.
Sonunda Merkez Bankası,
politika faizlerini değiştirmedi ama geç likidite penceresi faizlerini yüzde
8’lerden yüzde 12’lere çıkardı. Böyle bir tercih yapmasının nedenini, şartların
geçici olduğuna bağlayarak açıkladı. Yetkililerin açıklamalarından, bir süre sonra ortam normale dönünce normal
politika faizleri devreye girecek anlamı çıkarıldı.
Yanı sıra Referandum
öncesinde, bankalar Kredi Garanti Fonu
kefaletiyle çok kısa sürede 180 milyar lira kredi dağıtarak rekor kırdılar.
Ancak yeterli TL kaynağı olmayan bankalar kredilere kaynak arayışına girdiler
ve TL’sına yüksek faiz vermeye başladılar.
Aynı dönemde enflasyon da yükselme eğilimindeydi. O da faizlere
baskı yapıyordu.