Ağustos
ayından bu yana yaşanan gelişmeler nedeniyle, büyüme rakamlarını merakla
bekleniyordu.
Ekonomi,
bu yılın III. Çeyreğinde %1,6 büyüdü.
Bu konuda tahmin yapanların çoğunluğu buna yakın veya daha küçük bir oran
bekliyordu. Eğer takvim ve mevsim etkilerinden
arındırılmış rakamlara bakarsak ekonomi bu dönemde %1,1 oranında küçülmüş. Bu
rakam gelecek için önemli bir öncü gösterge.
Bu
bağlamda bazı rakamları paylaşmanın yararı var.
Üretim tarafından bakınca, tarım %1, sanayi %0,3 ve hizmetler %4,5
katma değer üretirken, inşaat %5,3
küçülmüş.
Harcamalar tarafında durum çok farklı değil. Hanehalkı harcamalarının toplam katma değeri %1,1. Geliri artmayan,
ucuz kredi/borç bulamayan haneler harcamayı kısmışlar.
Gayrisafi sabit sermaye oluşumu, bir önceki yılın aynı çeyreğine göre -%3,8 oranında azalmış. Girişimciler ve
patronlar sabit sermaye yatırımı yapmıyorlar. Bunda sadece kurlardaki aşırı dalgalanmanın
etkisi yok. Yanı sıra gittikçe artan oranda sorgulanan hukukun üstünlüğü ve mal
güvenliği risklerinin de etkisi var. Yatırım ortamı uzun vadeli yatırım yapmaya
hiç uygun değil. Onun yerine, Hazine kâğıdına yatırım yapıp yıllık %20’den
fazla faiz geliri elde etmek daha akılcı değil mi? (Bu seçeneği onayladığımı
düşünmeyin!)
Mal ve hizmet ihracatın ile ithalatı
arasındaki denge önceki dönemlere
göre daha pozitif.
Ben devletin nihai tüketim harcamalarına
gelmek istiyorum. Bu çeyrekte
artış yüzde 7,5. Yani, büyüme rakamının pozitif çıkmasına en büyük katkı
devletten gelmiş. Hatta yılın ilk iki çeyreğinde de rakamlar, sırasıyla %3,5 ve
%7,8 gibi oldukça büyük.
Bu nasıl olmuş derseniz Hazine nakit
dengesine bakmanızda yarar var.
Ocak – Kasım arasındaki rakamlar, Hazine’nin nakit gelirlerindeki artış
oranının %24,4. Bu artış oranı 2008’den bu yana en büyük rakam. Buna bağlı
olarak harcamalardaki artış %22,6. Bu da öncekilerden oldukça büyük bir artış. Büyümeye en çok katkı sağlayan da burası.
Peki,
gelirler nereden? Önemli kısmı TCMB
ve kamu bankalarından. Diğer bir bölümü de bedelli askerlik ve vergi aflarından
geliyor. Bu yıl bir defalık gelirlerdeki arış dikkat çekici.
Ancak
burada bir konuya değinmekte büyük yarar var. Evet, vergi ve SGK primlerinin
yeniden yapılandırılması bütçeye ek katkı sağlamış ama. Aması şu; Vergi yapılandırması için 5,9 milyon
mükellef başvurmuş. 70 milyar TL yeniden yapılandırılmış. Ancak tahsilat 13,3
milyar TL (%19). Yanı sıra SGK primlerinin yeniden yapılandırılması için 1,3
milyon mükellef başvurmuş, 43,4 milyar TL yapılandırılmış. Burada 3,2 milyar
lira tahsil edebilmiş, tahsilat oranı sadece %7,3.
Anlayacağınız,
neredeyse hiç kimse devlete olan borcunu
ödemiyor ve/veya ödeyemiyor. Kamu gelirlerindeki düzenli tahsilat sorunu
her geçen gün biraz daha derinleşiyor.
Dolayısıyla
devletin büyümeye katkı sağlamasının şartları gittikçe zorlaşıyor. Tabi, daha
fazla borçlanmaya yönelmezse.
Gelelim
bu kadar zor şartlarda sağlanan büyümeden kimlerin pay aldığına. İşçilerin gelirlerden aldığı pay bir önceki
çeyreğe göre; %36’dan %31,6’a düşerken, işverenin aldığı pay; %46,8’den % 51,8’e
çıkmış.
Özetlemek
gerekirse: Devlet bir defalık gelirlerle
büyümeye katkı sağlamış ancak bu işçilerden çok işverenlerin gelirlerinin
artmasına yardımcı olmuş.
Bunca
uğraş bunun için mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder