Sermaye hareketleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sermaye hareketleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Eylül 2019

Dünya dengelerini daha iyi anlayabilmek için- 3

Bu aynı başlıklı yazı dizisinin üçüncüsü. İlk ikisinde dünyadaki günlük döviz işlemlerinin 6,6 trilyon dolara, türev ürün işlemlerinin de 6,5 trilyon $’a ulaştığını yazmıştım. Yıllık ihracat miktarının ise 25 trilyon kadar olduğunu belirtmiştim. 
Kısacası dünyayı artık mal ve hizmet ticareti üzerinden değil, parasal işlemler/finans üzerinden anlamak gerekiyor.
Finansallaşmanın birçok sonucu vardır. 
Ben ikisine değineceğim. Borçlanma ve gelir dağılımındaki bozulmaya.
Aşağıdaki tabloda, Uluslararası Finans Enstitüsünün – (IIF) 1991-2019 yılları arasındaki küresel borç verileri yer alıyor. 

9 Ağustos 2019

Azalan döviz ihtiyacı kısa vadeli kaynaklarla finanse edilmiş

Yazılarımı takip edenler bilirler. Ödemeler dengesi verilerini yakından izlemenin ve doğru tahlil etmenin önemini sık sık vurgularım. Bana göre, dış borçlanma ve ülkenin döviz açığı, sadece ekonomik değil, aynı zamanda bir milli güvenlik sorunudur.
Tarihte örnekleri çok sık görüldüğü gibi, zaman zaman siyasi karar almayı zorlaştırabilir. Önceki yazımda bunun 1930’lar Almanya’sına ilişkin örneğini sizlerle paylaşmıştım. 
Ocak-Haziran arası yılın ilk yarısına ilişkin ödemeler dengesi verilerini, bu bağlamda, dikkatle ele alacağım. 
Ben ödemeler dengesine sadece cari açık perspektifinden bakmam. Cari açığın önemini yadsımamakla birlikte, ülkenin döviz ihtiyacını tek başına cari açık belirlemiyor. Cari açık, dış ticaret açığını gösterir. Bizim gibi dış borç yükü ağır, aşırı dolarize olmuş ülkelerin bir de “sermaye/finansman hesabı” açığı vardır.
Aşağıdaki tabloda, 2018 ve 2019 ilk yarılarının finansman ihtiyacı ve finansman kaynaklarının karşılaştırması görülüyor. 

2 Ağustos 2019

FED’in başı sıkışık çünkü doların tahtı tehlikede

Hocamız Prof. Dr. Bilsay Kuruç, modern ekonomi tarihini, özet olarak, üç ana döneme ayırır.
İlki sanayi devrimi ile 1929 Büyük Buhranarasındaki dönemdir. Bu yıllar İngiltere’nin dünyanın ağası olduğu döneme karşılık gelir. Dünyanın rezerv parası sterlindir. Katı bir altına bağlı para sistemi ve kambiyo rejimi uygulanmaktadır. Dünya jandarmalığı görevi de İngiliz donamasındadır.
Büyük Buhran ve II. Dünya Savaşı sonrasında ağalık el değiştirir. ABD ve dolar, tahtın yeni sahibidir. Dolar altına, diğer paralar dolara bağlı bir Bretton Woods sistemi vardır. Kambiyo rejimi yine katı yasakçıdır. Jandarmalık görevini NATO üstlenmiştir.
1960’larda ABD-Vietnam ve Arap- İsrail savaşları dünya dengelerini yerinden oynatır.1973’te petrol krizi patlak verir. Doların altına bağlılığı biter. Kaydi para dönemi başlar (Para basmanın kuralları gevşetilir). Dünyada likidite bollaşır. 

19 Temmuz 2019

Cari açığın azalmasına sevinelim mi?

Ekonominin dışarıyla ilişkisini ödemeler dengesi bilançosu özetler. Bilanço, bir ekonomiye, belirli bir dönemde (ay, yıl) gelen ve o ekonomiden çıkan tüm para akımlarının kaydıdır.
Dört ana bölümden oluşur. 
Birincisi, ithalat, ihracat, turizm, faiz, navlun gibi tüm mal ve hizmet hareketlerini gösteren cari işlemler dengesidir. Ekonominin dışarıyla olan bağlantısını özetidir. Çok konuşulan açık/fazla buradan izlenir. 
İkincisicari işlemler dengesinin açığı varsa nasıl kapatıldığını, fazla veriyorsa dövizin nereye gittiğini gösteren sermaye hareketleribölümüdür. Burada; doğrudan yatırımlar, hisse senedi ve tahvil alım satımları (portföy yatırımları), mevduat ve efektif hareketleri ile krediler izlenir. 
Üçüncübölüm rezerv hareketlerinikaydeder. Merkez Bankasının uluslararası rezervlerinin durumunu gösterir.
Dördüncübölüm net hata ve noksandır. Diğer hesaplara kaydedilemeyen dövizler burada gösterilir. Bir düzeltme kalemidir.

23 Mayıs 2019

Amaç kambiyo kontrolü mü?

Son günlerde Merkez Bankası ve Bankacılık Düzenleme Denetleme Kurumu döviz işlemleri ile ilgili kararlar alıyorlar. Yetkililer aldıkları kararların gerekçesini, spekülatif hareketleri önlemek olarak açıklıyor. Buna karşılık piyasalardaki oyuncular, bu kararların ileride bir kambiyo (sermaye hareketleri) kontrolüne dönüşüp dönüşmeyeceğini merak ediyorlar.
İki taraf ta haklı. 
Kamudaki karar alıcılar haklı. Çünkü bazen piyasalar oldukça hareketli olabiliyor. Aşırı iniş çıkışlar, döviz borcu olanların sinirlerini bozuyor. Beklentileri olumsuz etkiliyor. 
Piyasadaki oyuncular da haklı. Çünkü onlar, yatırım kararlarını, yürüklükteki kurallara göre alıyorlar. Eğer kapsamlı değişikler olacaksa, kambiyo kontrolü gelecekse, bilmek istiyorlar. Belirsizlikler riskleri artırıyor. Kurları ve diğer ekonomik değişkenleri olumsuz etkiliyor.
Yapılanlar ne kadar kambiyo kontrolü ne kadar makro ihtiyati önlem bir bakalım.

23 Şubat 2018

Devlet özel sektörün dış borcuna kefil olur mu?

Son aylarda bana en çok sorulan soru; Hazine’nin (devletin) özel sektörün dış borcundan ne kadar sorumlu olduğu. Soranların büyük bölümü öğrencilerim.

Önce rakamları hatırlatayım, sonra konuyu açıklamaya çalışayım. Aşağıdaki grafikten de görüldüğü gibi, sermaye hareketlerinin (kambiyo rejiminin) serbestleştirildiği 1989 yılında reel sektörün dış borç stoku 2,7 milyar dolardı. Finansal sektörünki ise 4 milyar dolar kadardı. 2001 Kriz yılında reel sektörün dış borcu 30,3 milyar dolara, finansal sektörünki 12,8 milyar dolara çıkmıştı. 2017 yılı sonunda bu rakamlar sırasıyla 159 milyar dolar ve 179,3 milyar dolara ulaştı.

1989’de 6,7 milyar dolar özel sektör dış stoku, geçen yılın sonunda 338,2 milyar doları aştı. Buna karşılık kamunun dış borç stoku, 2017 yılsonu itibariyle, sadece 90 milyar dolar.

Şimdi gelelim girişteki sorunun cevabına.

1 Ocak 2018

Türkiye'nin sıcak para macerası

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi dergisinin Aralık 2017 sayısının Kronik bölümünde yayımlanan "Türkiye'nin sıcak para macerası" başlıklı yazıma http://politics.ankara.edu.tr/dergi/pdf/72/4/97--KRONIK-Hakan-Ozyildiz.pdf bağlantısından ulaşabilirsiniz.

Bu çalışmanın amacı, sıcak paranın özgün ve özgür ekonomik ile siyasi kararların oluşturulmasındaki etkisini tartışmaktır. Ekonomisi bu kadar dövize bağımlı olan bir ekonomide bağımsız karar alma sürecinin çok zorlaştığını ortaya koymaktır.

Not: 2018 OHALsiz, BORÇLARIN AZALDIĞI, TERÖRÜN KALMADIĞI, İŞSİZLİĞİN OLMADIĞI BİR YIL OLSUN. GÜNLERİNİZ NEŞE, SAĞLIK, UMUT VE HUZUR DOLSUN.

29 Temmuz 2017

Asya Krizinin 20. yılında ekonomide sıcak paracıların hakimiyeti

Klasik söylemdir; “yıllar ne çabuk geçiyor?” Aradan 20 yıl geçmiş. Tayland’da başlayan Kriz, G. Kore, Endonezya derken dünyayı etkilemişti.
Üzerinde çok bilimsel çalışma yapıldı. Nedenleri araştırıldı. Hatırlayın, adı geçen ülkelerde enflasyon düşüktü. Bütçe açığı yok denecek kadar azdı. Politik istikrar istemediğin kadardı. Diktatörlerin varlığı, “istikrara yaradığı için (?!)” görmemezlikten geliniyordu. Doğrudan yabancı sermaye, sanayiye olduğu kadar dış ticarete açık olmayan inşaat sektörüne de yatırım yapıyordu. Kısacası herkes halinden memnundu. Ortalık güllük gülistanlıktı.
Ancak bir sorun vardı: Dolara sabitlenmiş kur sistemi. Düşük uluslararası rezervlere rağmen ülke kurları dolara bağlanmıştı. Dışarıdan para geldiği sürece sorun olmadı.

16 Temmuz 2017

Dünyada büyük merkez bankalarının eli kolu bağlı

Küresel finansallaşmanın ve aşırı serbest kambiyo rejiminin (sermaye hareketleri) bir sonucu olarak ekonomide, işimiz gücümüz FED’i izlemek oldu. Üretimi, yatırımı, teknolojiyi, işsizliği unuttuk. Onlar neredeyse konu olmaktan çıktı. Varsa dolar, yoksa faiz, borsa.

Önceki yazılarımda da belirttim. Finansallaşmanın en büyük ektisi olan ucuz fonlama döneminin sonuna gelindi. Şimdi herkes; faizler ne zaman, ne kadar artacak? Merkez bankaları hangi hızla bilançolarını küçültecekler? Bunları çözmenin derdine düştü.

Sonunda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim: Merak etmeyin merkez bankalarının eli kolu bağlı. Öyle hızla hareket edebilecek halleri yok.

Önce bir hatırlatma yapayım. Bankalar kısa vadeli para toplar, pasiflerine koyarlar. Bu fonları uzun vadeli kredilere, menkul kıymetlere yatırırlar. Para kazanırlar. Ancak bilançonun aktifi uzun, pasifi kısa vadeli olduğu için, bilançoda vade uyumsuzluğu vardır. Yöneticiler, (eğer bir de döviz riski yoksa) bu riski azaltmak için türev ürünleri kullanarak aktifi sigorta (hedge) ettirirler.

Sektörün bu sorununun farkında olan merkez bankaları, “finansal istikrarı” sağlamayı öne çıkarırlar. Hatta çoğu zaman enflasyon hedeflemesini bir kenara koyarak, finansal istikrarı sağlamak için önlem almaya çabalarlar.