Biliyorum,
dolarizasyon hakkında yaptığım uyarılar sıklaşmaya ve sıkıcı olmaya başladı.
Ancak ekonomik gelişmelere biraz yakından bakmaya başlayınca iş dönüp dolaşıyor
dövize dayanıyor.
Hazine’de yetişen ve
uzun zamandır finans sektöründe çalışan değerli arkadaşım Hakan Aklar dikkatimi çekince verileri derlemeye çalıştım. Gördüm
ki, reel kur endeksi ile sıcak paracıların davranışları arasında yakın bir
ilişki var.
Biliyorum, bazılarınız
“Daha yeni mi anladın? Ekonomiye giriş ders notlarına baksaydın yeterdi.” diyecekler.
Haklılar. Ama benim görmem kadar sizlerin bilmesi de önemli olduğu için
aşağıdaki grafiği hazırladım. (Umarım konuyu kısaltmak zorunluğu nedeniyle çok hata yapmadan özetleyebildim.)
Önce reel kur endeksi nedir
ona bakalım. “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından hesaplanan
reel efektif döviz kuru endeksleri ülkemiz fiyat düzeyinin dış ticaret
yaptığımız ülkelerin fiyat düzeylerine oranının ağırlıklı geometrik ortalaması
alınarak hesaplanmaktadır.” Basitleştirilmiş formülü şöyle: Reel
kur = TÜFE (TR) / [Nominal kur x TÜFE (yabancı)].
Görüldüğü gibi, nominal kur arttıkça reel efektif kur endeksi
düşüyor. Böylesi bir gelişme, yerli mal ve varlıkların
fiyatlarının yabancılar için ucuzlamasına yol açıyor. Diğer bir deyimle,
yabancılar aynı dövizi harcayarak daha fazla TL fiyatlı mal alabiliyorlar.
Örneğin, Ekim 2016
tarihinde yüzde 7,8 olan TCMB Ağırlıklı Ortalama Fonlama Maliyeti (AOFM), Ocak
2017’de yüzde 10,3’e, Mart 2017’de ise yüzde 11,8 çıktı. Ekim-Mart arasındaki beş aylık artış yüzde 51. Buna karşılık, ocak
ayında 60 milyar $ kadar olan yabancıların hisse senedi ve DİBS stoku toplamı,
Haziran itibariyle 79 milyar $ civarına yükseldi. (Bu arada Ocak 2017
itibariyle 82,7 düzeyinde olan reel efektif kur endeksinin, mayıs ayında 91,4’e
çıktığını hatırlatayım.)
Ancak kur nedeniyle enflasyon
ve faizler yükselmeye başladığı için ekonomide durgunluk etkileri görülmeye
başlıyor. Çünkü ithalat ucuzluyor, cari açık artıyor, sıcak paracıların
beklentileri değişiyor. Reel kur endeksi yeteri kadar yükselince satışa
geçiyorlar.
Aşağıdaki Grafikte; kırmızı çizgiyle reel efektif kur
endeksi, mavi çizgiyle yabancıların
BİST’te aldıkları hisse senetlerinin 12 aylık stoku, mor renkli olanla da yine yabancıların aldıkları 12 aylık DİBS
(devlet iç borçlanma senedi) stoku gösteriliyor.
Görüldüğü gibi, reel kur endeksi ile sıcak paracıların
hisse senedi ve DİBS işlemeleri arasında, neredeyse bire bir ilişki var.
Reel kur düşük olduğu dönemde (nominal kur yüksek iken) onlar hisse senedi ve
DİBS almaya başlıyorlar. Bir süre sonra nominal kur (yerel para, TL) zirve
yapmaya, enflasyon, faiz gibi diğer makro değişkenleri etkilemeye başlıyor.
Reel kur endeksinin zirve yaptığını düşündükleri yerde davranış
değiştiriyorlar.
Kısacası kambiyo rejimi (sermeye hareketleri) bu kadar
serbest olunca ekonomi bir sarmala kapılmış gidiyor.
İşin bir diğer dikkat
çeken yanı da iniş ve çıkışların çok sert olması. Gelişmiş, dolarizasyonu ve
riskleri az ekonomilerde, dip ve zirve hareketleri bizdekine oranla daha
yumuşak olur. Bana göre bunun en temel nedeni bizde faizlerin çok hızlı
yükseltilmesi.
Bitirirken, yapısal
reform diyenlerin niyeti ciddi ise, sıcak
paranın akıllı yönetimini gündemlerine almalarını öneririm.
Kaynak: TCMB
Hocam, Ekim 2011'de ne olmuştu ki o ana dek geçerli olan örüntü o tarihten sonra sizin belirttiğiniz birebir korelasyona geçti? Ayrıca 2017 itibarıyla hisse senedinin farklı ayrışmaya başladığı da gözükmekte. Yani birebir orandan yukarı hareket etmiş. Acaba borsaya bu denge haricinde giriş mi oldu?
YanıtlaSilTeşekkürler.