Kamu garantisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kamu garantisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Kasım 2017

Eski günler hayalimden gitmiyor

İnanın son günlerde ekonomide alınan kararları, özellikle kurdaki gelişmeleri anlamak için okumaktan, telefon etmekten helak oldum.

Yetersizliğimin bir nedeni konu uzmanlık alanım değil. Ben de işin uzmanı köşe yazarlarının makalelerini altını çizerek okuyarak anlamaya çaba gösteriyorum.

Dünya Gazetesi’nde Fatih Özatay hocanın yazısını okudum. Şu cümleler dikkatimi çekti: “Döviz kurunda bu nedenlerle son haftalarda artış oldu. Dahası, çoğu analistin işaret ettiği gibi döviz kurunun ileride yukarıya gitme ihtimali az değil. Bu ihtimal döviz borçlusu şirketler açısından önemli bir risk. MB’nin atmayı düşündüğü adım öncelikle bu riski azaltmayı hedefliyor. Dikkat: Şirketler yükümlülüklerini yerine getirmek için yine döviz bulmak zorundalar; bu nedenle ortaya çıkan döviz talebi azalmayacak.”

“Ne olacak o zaman?” derken, Hürriyet’ten Uğur Gürses’in yazısı konuya açıklık getirdi. Yazısını şöyle bitirmiş: “Son nokta şu; Merkez Bankası bu aracı kullanarak özel kesimin potansiyel kur zararını da üstüne almış olacak. Kar ettiğinde Hazine’ye transfer ederken, zarar ettiğinde bunu Hazine’den isteyecek mi? Hazine bunu ödemek için bütçeye ödenek koydurtacak mı?”

Bu cümle beni eskilere götürdü.

11 Kasım 2017

Kamu Özel İşbirliği projelerinde devletin vazgeçtiği gelirler

2018 bütçesi TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülürken gündeme geldi. Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projelerinden bütçeye gelecek yükler için ilk defa bir yılın bütçesine ödenek kondu. Karayolları ve şehir hastaneleri için konulan 6,2 milyar lira oldu.
Şeffaflık adına sevindirici bir gelişme. Daha önce tartışma konusu olan KÖİ projelerinin bütçeye yükü artık bir gerçek ve hepimiz biliyoruz. Kur ve enflasyon varsayımlarındaki sapmalar nedeniyle hesaplama tam olarak yapılamamış olsa bile, hesap verilebilirlik açısından olumlu.
Aklıma Kalkınma Bakanlığının KÖİ envanteri geldi. Dönüp bir kez daha baktım.
Envanterde, sektörler itibariyle büyüklüklere yönelik iki ana tablo var. Birincisinde sözleşme değerlerinin sektörlere göre dağılımı var. İkincisinde ise yatırım tutarlarının dağılımı görülüyor.
Ben ikisini birleştirip aşağıdaki tabloyu hazırladım.

7 Eylül 2017

Hazine borç stokunun son durumu

Önce küçük bir açıklama yapayım. Hazine (merkezi yönetim) borç stoku deyince işin içine sadece Hazine’nin borçları giriyor. KİT’ler, yerel yönetimler, fonlar ve varsa döner sermayelerin iç ve dış borçları bu rakamlara dâhil değil. Dolayısıyla toplam kamu borç stoku deyince, aşağıdaki rakamlara bu kurum ve kuruluşların borçlarını da eklemeniz lazım.

Gelelim son verilere.

Temmuz sonu itibariyle Hazine’nin borç stoku toplamı 817 milyar lirayı geçti.
Geçen yılsonuna göre, bu yılın yedi ayında stok 58 milyar lira büyümüş. Aşağıdaki ilk grafikten görüleceği üzere, bu rakam az değil. Önceki yılların yıllık değişimiyle karşılaştırdığımızda 2009 Kriz yılına çok yakın. Ama dikkat: 2009 rakamı yıllık, bu yılın ki yedi aylık.

9 Mayıs 2017

Daha ne kadar Hazine garantisi verilecek?

Hazine devletin kasasıdır. Nakit gelirler orada toplanır, oradan harcanır. Eğer devletin iki yakası bir araya gelmiyorsa, gerekli olan finansman, borçlanılarak, Hazine tarafından sağlanır. Kısacası devletin nakit ve borç idaresini Hazine Müsteşarlığı yapar.

Kamuda Hazine’nin bu fonksiyonlarına ortak olduğu söylenebilecek iki kurum daha var: Özelleştirme İdaresi ve Türkiye Varlık Fonu (TVF). Özelleştirme İdaresi uzun yıllardır, kamu varlıklarını satıp, elde ettiği gelirlerin önemli bir bölümünü bütçeye aktarıyor. TVF daha çok yeni bir kuruluş. Borçlanma yetkisi var. Nakit işlemler yapabilecek. Garanti, kefalet verebilecek.

Ancak bu iki kuruluş, şimdilik, bütçe dışı işlemlere pek bulaşmadılar.

Bütçe dışı işlemlerin en başında, kamunun verdiği sözler sonucunda oluşan koşullu yükümlülükler geliyor. Yani bir koşul oluşmadan Hazine’ye, doğrudan yük olmayan işlemlerdir. Koşula bağlıdırlar.  

İlk ve en eski örnek klasik garantilerdir. Bunlar KİT, belediye gibi diğer kamu kurum ve kuruluşlarının aldıkları dış borçlara verilen garantilerdir. Eğer onlar ödemezse, verdiği garantinin sonucu Hazine borcu öder, bütçeye ek yük oluştururlar. Bütçeden para ödenir. Klasik garanti stokunun toplamı 12,4 milyar dolar, yani yaklaşık 45 milyar lira kadardır.

1 Mayıs 2017

Yakın tarihten bir dış borç hikayesi: De Çe Me

J. J. Rousseau’nun güzel bir sözü vardır: “Tarih, okuyana kendi gözünün görme derecesine göre yol gösterici bir kılavuzdur” der.
Bu deyişten yola çıkarak, içinde bulunduğumuz dış borç ve hazine garantileri sorununa bakışınızı biraz daha netleştireceğine inandığım için sizi 1970’lere götüreceğim. Hani meşhur deyişle “70 cente muhtaç olduğumuz” yıllara.
O dönemde Türkiye katı bir kambiyo (sermaye hareketleri) kontrol rejimi uygulamaktadır. Ülke ekonomik sınırları içine dövizle işlem yapmak yasaktır.  
Döviz açığı o yılların da ana sorunudur. Dışarıdan döviz gelmesi amacıyla, Dövize Çevrilebilir Mevduat (DÇM) hesapları, ilk kez 1967 yılında açılır. Amaç yurt dışında çalışan işçiler, serbest meslek sahipleri, müstakil iş sahipleri ve dışarda yerleşik gerçek ve tüzel kişilere yurt içindeki yetkili bankalarda döviz hesabı açma hakkı verilir. Açılan hesaplardan, hesap sahibine dövizli işlem hakkı tanınır.

1 Mart 2017

Köprü ve hastaneler mali kırılganlığı artırıyor

Mali disiplinden bahsederken, bütçe dışı yükümlülükler geçiştirilir oldu. Doğaldır, önemi kriz gelene kadar anlaşılmaz. Ekonomi darbe yemeye başlayınca, bütçeye gelen önceden hesaplanmayan, beklenmedik (!) yükler can acıtıcı olur.
Dünyada bu konuda yapılan çalışmalar dikkat çekiyor. Son olarak, OECD koşullu yükümlülükler konusunda, “Koşullu Yükümlülüklerin Yönetiminde Kamu Borç Yöneticilerinin Rolü” başlıklı yeni bir çalışma yayınladı. Güzel olan yazarının, geçmişte birlikte çalışmaktan gurur duyduğum, Hazine şube müdürlerinden Lerzan Ülgentürk olması. Kendisini kutluyorum.
Çalışma üç tür koşullu yükümlülükten bahsediyor. i) Kamu kredi garantileri, ii) Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projelerinden gelen yükümlülükler ve iii) Kamu destekli sigorta sistemleri.
İlkine örnek olarak, KİT’ler, belediyeler ve bankalar için verilen dış borç garantileri verilebilir.
KÖİ garantilerini artık çoğumuz, köprü, otoyol ve hastaneler için verilen garantiler ile bu projelerin dış borç üstlenimlerinden biliyoruz.
Üçüncü türe örnek olarak, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun mevduat garantileri ile tarım sigortalarına verilen katkıyı gösterebiliriz.

18 Ocak 2017

Yatırımcı bütçeden sosyal yardım bütçesine doğru

2016 bütçesi, beklendiği gibi genel olarak hedeflere uygun bir sonuçla yılı tamamladı. Bununla beraber ayrıntılara bakınca önemli yapısal değişimler göze çarpıyor.

Fazla detaya girmeden kısaca konuları ele alacağım.

Önce gelirler;

Yılsonu hedefine ulaşıldı. Bunda en önemli katkı vergi barışından gelen gelirler. Maliye Bakanı 13,5 milyar lira tahsilat yaptıklarını belirtti. Kurumlar, gelir vergileri ile KDV tahsilatında son iki ayda görülen performans artışı bunun ispatı.

Ancak genel tahsilat problemi devam ediyor. Örneğin KDV’de yıllık tahsilat oranı yüzde 52. Yani geçen yıl tahakkuk eden yaklaşık 104 milyar liralık KDV’nin neredeyse yarısı toplanabilmiş. Daha kötüsü de var. Faizler, paylar ve cezalarda tahsilat oranı sadece yüzde 18,3. Öyle ki, 205 milyar liralık tahakkukun 38 milyar lirası Hazine’nin kasasına girebilmiş. Anlaşılan artık zamanında vergi ve ceza ödemek istisnai bir davranış olmuş.

31 Ağustos 2016

Bir varlık fonu varmış bir mali disiplin yokmuş

Üzerinde çok durulan konudur. Türkiye’de iç tasarruflar yetersiz olduğu için dışarıdan tasarruf (sıcak para) ithal edilir, cari açık verilir. Hükümet bu derde çare olacağı, büyük altyapı yatırımlarını finansmanında yardımcı olacağı düşüncesiyle Ulusal Varlık Fonu (UVF) kurdu.
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’ye göre Ulusal Varlık Fonu 200 Milyarın dolar kadar paranın birikmesi beklenmekte.
"Para nereden gelecek?" derseniz. Cevabı, Maliye Bakanı Naci Ağbal'ın 30 Ağustos tarihli Haber Türk gazetesinde Rahim AK’la yaptığı söyleşide bulabiliriz. “ Varlık Fonu uluslararası iyi uygulamalar örnek alınarak düzenlenecek. Bu fon yurtiçi ve yurtdışı piyasalarda kaynak temin edecek. Böyle bir şirketin kaynak temin etmesinin birinci yolu özel sektör mantığı ile çalışacak, kurumsal yönetim ilklerine göre yönetilecek, mali tabloları uluslararası denetim şirketlerinin denetiminden geçecek ve şeffaf olacak.” demiş.
Önce yurtiçi piyasalardan borçlanmaya bakalım.

18 Mayıs 2016

Bu sefer de yerli kömüre kamu garantisi

Basında yer alan haberlere göre, elektrik üretiminde yerli kömür kaynaklarına destek verilecekmiş. Hatta yerli kömürle özel sektörün üreteceği elektriğe, kamu alım garantisi verilmesi düşünülüyormuş.

Konuya sadece enerjide dışa bağımlılık ve arz güvenliği açısından bakınca, yerli kaynaklarla üretim kulağa hoş geliyor. Hele birincil enerji kaynaklarında yüzde 70’ler civarında dışa bağımlı olduğumuzu düşününce, ne olursa olsun, yerli kömür desteklensin demekten başka bir şey akla gelmiyor.

Ama işin neden özel sektöre ihale edildiği, neden elektrik alımına kamu garantisi verileceğini sorgulamaya başlayınca işler biraz karışıyor gibi.

Öncelikle bir konuya açıklık getirmekte fayda var.

Özel sektör hiç bir yatırımda tüm giderleri kendi cebinden ödemez. Projenin tutarının yüzde 20 -30’u kadarını şirket öz kaynak olarak koyar, kalanı bankadan borç alır. Banka, her zaman olduğu gibi, alacağını zamanında tahsile edip edemeyeceğine göre kredi verme kararını verir. Dolaysıyla, “devlet ben üretilen elektriği şu fiyattan alacağım” derse, banka için bu kredi baldan tatlı hale gelir. Olabildiğince kolaylaştırıcı olanaklar yaratarak, krediyi vermeye çalışır. Hatta bankalar kredi vermek için rekabet ederler.