Son günlerde, Türkiye cumhurbaşkanlığı
seçimleri ile meşgulken, uluslararası kuruluşlardan yoğun yapısal
reform duyumları gelmeye başladı.
Önce Dünya
Bankası dokümanlarında bir eylem listesi olduğunu duyduk. Gelir vergisi
reformundan, Ticaret Kanunundaki şeffaflık uygulamalarına kadar uzun bir liste
var. Rekabeti arttırma, tüketiciyi koruma gibi önemli konular olduğu
söyleniyor. Enerji sektöründe, özellikle doğal gaz dağıtımı alanında bazı
yenilikler ve demiryollarında yeni yapılanmalar için hazırlıklar yapılıyormuş.
Aslında yapılacaklar listesindekilerin büyük bir bölümünün yasal alt yapısı
hazırmış. Sadece uygulaması hayata geçirilecek şeylermiş.
Dahası IMF bir iç çalışmasında üye ülkelerin dış kırılganlıklarını
incelediğini öğrendik. Dünyadaki likidite bolluğunun sona ermesi durumunda
hangi ülkelerin, ne derecede etkileneceğini araştırmışlar. Duyumlarım doğru ise
uzmanlar, Türküye için dikkat çeken bir resim çizmişler. Örneğin TL’nin yüzde
15-20 civarında değerli olduğunu düşünüyorlarmış. Net uluslararası döviz
pozisyonu ile cari açığın yüksekliği buna karşılık uluslararası rezervlerin
yetersizliğini hatırlatmışlar. Kısa vadeli çözümü her zaman yaptıkları gibi
para politikasında bulmuşlar. Orta vadede yapısal reformların önemine
değinmişler.
En son OECD her yıl yaptığı Türkiye
ekonomisi çalışmasını yayımladı. Orada da yapısal reformlara özel bölüm
ayırılmış. İşgücü piyasasından, özelleştirmeye; 2013 yılında çıkan Elektrik
Piyasası Kanunundan, Doğal Gaz Kanununda yapılacak değişikliklere kadar birçok
başlık incelenmiş.
Zamanlaması
doğru
Eğer
gelişmeler bu yönde ise, içeriğini tam olarak bilmesem de, yapısal reformlar
için doğru bir zamanlama. FED piyasadan para
çekmeye hazırlanıyor. ECB ve BoJ devam edeceklerinin sinyalini veriyorlar.
Tamam öyle beklenmedik hareketler olmayacak. Ama şimdiden reformları hazırlamak
lazım. Çünkü uygulamak için de çok kısa olmayan zamana ihtiyaç var.
Bununla beraber içerik, hangi alanlarda
ne tür başlıkların öne çıkarıldığı da önemli. Uluslararası rekabet, sanayi
üretiminin artışı, tüketicinin korunması gibi konuların yanı sıra, her geçen
gün yenisi ortaya çıkan bütçe dışı işlemlerin de kapsamda olması gerekir.
Ayrıca TCMB ve bağımsız kurulların ekonomideki yerinin yeniden belirlenmesi ve
bağımsızlıklarının iyice sağlamlaştırması da hayati öneme sahip.
Başarı
için gereken ön koşullar
Ama çok faydası olacak kapsamlı bir
yapısal reform süreci için siyasi şartlar ne kadar uygun emin değilim.
Konuşulanlar kadar geniş kapsamlı bir yapısal reform listesinin hayata
geçirilebilmesi için; önce teknik olarak
uygulanabilir olması lazım. Bunu içeriğini öğrenince değerlendirebiliriz.
Yanı sıra politik olarak desteklenebilir olmalı. İşte benim kafam burada net
değil. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonraki siyasi yapılanmalar nasıl olacak?
Hükümette ve idarede reformları hazırlayan ekip görevde kalacak mı? Yoksa, haberlerde
ve sosyal medyada duyduğumuz gibi önemli değişiklikleri mi göreceğiz? Değişim
olursa yeniler listeyi tekrar ele alacaklar mı? Bu sorular reform ajandasının içeriği kadar istekli ve
disiplinli uygulanması açısından da önemli.
Diğer önemli bir konu da başarılı bir
reform süreci halkın kabul etmesine
bağlıdır. 1994 ve 2001 yıllarındaki Kriz ve reform deneyimlerinin gösterdiği
gibi; eğer halk yapılacakların gerekliliğini sorgular ve uygulamalara direnirse
siz ne kadar uğraşırsanız uğraşın istediğiniz başarıyı yakalamazsınız. Bu kadar
seçimin üst üste yaşandığı bir dönemde halkın etkin bir reform sürecini ne
kadar destekleyeceği de çok dikkatle düşünülmesi gereken bir durum.
Hayırlısı diyelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder