Türkiye ağır bir ekonomik süreçten
geçiyor. Sorunun temelinde dış borç sorunu olduğu konusunda geniş bir konsensüs
var.
Gözümüz dövizde.
Bazen T.C. Merkez Bankası’nda ne
kadar rezerv kaldığını tartışıyoruz. Bazen de yabancılar ne kadar hisse aldı,
ne kadar Devlet İç Borçlanma Senedi (DİBS) sattı onu takip ediyoruz. Ekonomi medyası,
ABD ve AB merkez bankalarının faiz kararlarını izleyen, yorumlayan uzmanlarla
(!) doldu. Yayınlarda konuşulan dil bile Türkçe ’den uzaklaşmaya başladı.
Normal mi?
Eğer bu kadar dolarize olursanız neden olmasın? En son veriler,
bankalardaki mevduatın %54’ünün, kredilerin %40’nın yabancı para olduğunu
gösteriyor.
Bu gelişme, Türkiye’de mevduat ve kredi
faizlerini, TC Merkez Bankası’nın davranışlarından çok yabancıların tercihleri
belirlemeye başladığı anlamına geliyor. (Ne söylediğimin farkındayım.)
Hatırlatmama gerek yok. Kapitalist ekonomide faiz en belirleyici makro değişkenlerden biridir. Enflasyonla mücadeleden tutun da, kredilendirmeye kadar birçok değişkeni doğrudan etkilemektedir.
Ekonomi bu kadar dolarize olunca bu
paralar kimin, nereden geliyor ona bakmakta yarar var.
En büyük yatırımcı gruplarının
başında yabancı hayat ve sağlık sigortaları ile bireysel emeklilik fonları
geliyor. İlk grubun yönettiği fonların toplamı yaklaşık 40 - 45 trilyon dolar
civarında olduğu tahmin ediliyor.
Ben bu yazımda bireysel emeklilik
fonlarının yatırım kararlarına bakacağım.
Aşağıdaki Tabloda, 2011 ve 2018 yıllarında, OECD ülkelerindeki bireysel
emeklilik (BES)fonlarının yönettikleri varlık çeşitleri hakkında
bilgiler yer alıyor.
Görüldüğü gibi, 2017 sonu
itibariyle dünyadaki BES fonları, 43,4 trilyon dolarlık varlık yönetiyor. Bunun 38,5 trilyon dolarlık bölümü
(toplamın %89’u) ABD, İngiltere, Kanada, Hollanda, Japonya ve
Hollanda’daki BES fonlarına ait.
Hayat ve sağlık
sigortalarının varlıklarını da katarsanız, dünyadaki varlıkların çok büyük bir
bölümü Anglosaksonlara ait. Bu nedenle, dünyadaki
günlük döviz işlemlerinin % 48 Londra’da, %25’i New York’ta yapılıyor.
BES’ler
paralarını nerelere yatırıyor diye merak ediyorsanız Tablo, 2011 ve 2018
yılları (2017 sonu itibariyle) için (İngiltere hariç) karşılaştırmalı bilgi
içeriyor.
Ağırlık
hisse senedi ve tahvil piyasalarında. Tabloda “diğer” olarak belirtilen
bölümde, hisse senedi ve tahvil piyasalarında işlem gören türev ürünler yer
alıyor. Yani genellikle, risklere karşı sigortalanmış hisse senedi ve tahvil
işlemleri gösteriliyor. (Tabi trilyonlarca doların nasıl sigortalandığı, 2008
krizinde bu sistemin nasıl işlemediği ayrı bir tartışma konusu).
Bir konuya
açıklık getirmekte yarar var. Verilerde ülke içi ve dışı ayırımı yer almıyor.
Yani kaynağın ne kadarı Wall Street’te ne kadarı BİST’te onu bu tablodan
göremiyoruz. Ancak birkaç yüz milyon dolarlık işlemlerle Borsa İstanbul’un
aşağıya veya yukarıya doğru hareket ettirtilebileceğini biliyoruz. Aynı şey
Euro Bond, DİBS ve şirket/banka tahvil piyasaları için de geçerli.
TC Merkez
Bankasının en son verilerine göre, yurtdışı
yerleşiklerin Türkiye’deki hisse senedi varlıklarının, Ocak 2019 itibariyle toplamı
35,2 milyar dolar. Yabancılar, 19,4 milyar dolarlık yurtiçinde ihraç edilen
tahvillerden, 95,8 milyar dolarlık yurtdışında ihraç edilen tahvillerden
almışlar.
Öte yandan borsaya
yatırım yapan yabancı yatırımcıya elde getiriyi, tahvillere yatırım yapana ise
faizleri ödemek için döviz bulmak gerekiyor. Cari açık veren ekonomide bunun
yolu genellikle tekrar dışarıdan borçlanmak oluyor.
Bu da ayrı
bir dolarizasyon nedeni oluyor.
O zaman bir
soru sorarak bitirelim. Dolarizasyon Amerikalı, İngiliz emeklisine hizmet
ederken, biz kendi emeklimize nereden kaynak bulacağız, maaşını nasıl artıracağız?
Kaynak: OECD
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder