Duyunu Umuniye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Duyunu Umuniye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Temmuz 2019

Özel sektör dış borç öderken kamu yeni borç alıyor

Bir ülke için en sıkıntılı ekonomi-politik başlığının dış borçlar olduğu konusunda herkes hemfikirdir sanırım. Türkiye’nin son 150 yıllık tarihi dış borçlardan alınacak derslerle doludur. Tarih kitapları, Duyunu Umumiye ’den, Lozan’dan, döviz krizlerinden, OECD ve IMF ile yapılan anlaşmalara geniş yer veriyorlar. 
Ancak nedense bu konular sadece okunuyor, ezberleniyor. Ama gerçek anlamda ders alınıyor mu emin değilim. 
Değilim çünkü dersler alınsaydı dış borçlara biraz gem vurulur, büyüme hızı kesilirdi. Oysa yayınlanan son veriler tam tersini gösteriyor. 

18 Mayıs 2019

100 yıl önce Samsun’a çıkmak

Bazen ekonomik, siyasi hatta kişisel konularda zorlandığım zaman “Acaba şu kişi veya şu insanlar bu sorunu nasıl çözerdi?” diye empati yapmaya çalışırım. Bazen de özellikle boş kaldığım zamanlarda, okuduğum kitaplardan, izlediğim, duyduğum haberlerden etkilenirim. Oturup “Ben olsaydım ne yapardım?” diye kendime sorarım.
Bugün yaşadığımız sosyo-poliltik ve ekonomik sorunları düşündükçe, 1920’lerin, dünyasını, Türkiye’sini daha çok merak etmeye başladım.
Karmakarışık bir ortam, I. Dünya Savaşı’nın sonrası. Avrupa harap olmuş. Rusya’da sosyalist devrim zafer kazanmış. Dünya bir yandan yıkıntılarla boğuşuyor, diğer yandan umutla kaybolmuyor.
Böylesi umudun yeşerdiği topraklardan birisi, belki de yeganesi, Anadolu. O da yıllardır süren savaşların etkisiyle beşerî ve fiziki sermayesini kaybetmiş. Genç bir general eski bir deniz aracına biniyor, Samsun’a gidiyor. Amacı yok olmakta olan ülkeyi emperyalizmin elinden kurtarmak. Hamaset olsun diye yazmıyorum. Elinde hiçbir şey yok. Tek olan şey, yurt sevgisi ve halkına olan inancı. 

23 Şubat 2018

Devlet özel sektörün dış borcuna kefil olur mu?

Son aylarda bana en çok sorulan soru; Hazine’nin (devletin) özel sektörün dış borcundan ne kadar sorumlu olduğu. Soranların büyük bölümü öğrencilerim.

Önce rakamları hatırlatayım, sonra konuyu açıklamaya çalışayım. Aşağıdaki grafikten de görüldüğü gibi, sermaye hareketlerinin (kambiyo rejiminin) serbestleştirildiği 1989 yılında reel sektörün dış borç stoku 2,7 milyar dolardı. Finansal sektörünki ise 4 milyar dolar kadardı. 2001 Kriz yılında reel sektörün dış borcu 30,3 milyar dolara, finansal sektörünki 12,8 milyar dolara çıkmıştı. 2017 yılı sonunda bu rakamlar sırasıyla 159 milyar dolar ve 179,3 milyar dolara ulaştı.

1989’de 6,7 milyar dolar özel sektör dış stoku, geçen yılın sonunda 338,2 milyar doları aştı. Buna karşılık kamunun dış borç stoku, 2017 yılsonu itibariyle, sadece 90 milyar dolar.

Şimdi gelelim girişteki sorunun cevabına.

26 Ocak 2018

Hazine borcunda rekor artış

9 Ocak tarihli yazımda (http://www.hakanozyildiz.com/2018/01/hazine-nakit-acg-ve-borclanmas-zirve.html) geçen yılın Hazine nakit dengesini ele almıştım. Yıllar itibariyle karşılaştırma yapmış ve 2017 yılında, hem nakit açığında hem de yeni borçlanmada zirve görüldüğüne dikkatinizi çekmiştim. 

Bu bağlamda son yayımlanan borç stoku verileri, net yıllık borçlanmada ve borç stoku artışında da en üst noktaya ulaşıldığını gösteriyor. 

Hazine'nin iç ve dış borç toplamı 876,5 milyar liraya ulaşmış.

Borç stokunda yaşanan gelişmelere, grafikler yardımıyla bakalım. İlk olarak borç stokundaki yıllık değişimine göz atalım. (Grafik 1). Geçen yıl stok 117 milyar lira artmış. Son 19 yılın zirvesi. Dikkat buyurun lütfen, artış 2001 Krizindeki yıllık borç değişiminden daha yüksek. O zamanki artış 114 milyar liradan biraz fazlaydı.

Ardından yaşanan 2009 Krizi döneminde bile bu kadar büyük yükseliş görülmüyor. Daha önemlisi, Grafikten de görüldüğü gibi, dünyada yaşanan o devasa çöküntüden sonra, 2012 yılındaki artış bile çok sınırlı. Ancak 2013 yılından sonraki yıllarda stoktaki artış hızlanıyor.

10 Şubat 2017

Gözetim komisyonlarından Duyunu umumiye ve stand-by’a

Osmanlı’da, ilk borçlanma fikri 1780’li yıllarda ortaya çıkar. 1783’te Rusların Kırım’ı işgal etmesiyle başlayan süreçte ordunun silaha, mühimmata ihtiyacı had safhadadır. Daha önemlisi, savaşa gönderilecek ordunun subaylarının maaşı düzenli olarak ödenememektedir.
Uzunca bir süre “gâvurdan” borç almanın yanlış olduğu fikri tartışılır. Ama sonunda 1850’li yıllara gelindiğinde Sultan Abdülmecit ikna olur ve ilk dış borç için yola çıkılır. Londra ve Paris borsalarında tahvil ihracı işlemlerine başlanır. Tam sonuç alınacaktır, padişah krediye onay vermez. Piyasalar allak bullak olur. Yatırımcıların Osmanlı hükümetine güveni yerle yeksan olur.
İddia odur ki, bu dış borç tahvil işlemine, işlerini kaybedeceklerini düşünen İstanbul’daki Ermeni bankerlerinin Babıali’ye yaptıkları telkinler engel olmuştur.
Ancak Kırım Savaşı Osmanlı’yı her geçen gün daha da zorlamaya başlar. Rusya’nın güneye, sıcak sulara ilerleyişinden hoşlanmayan İngiltere ve Fransa, Osmanlı’nın savaşı sürdürebilmesi için askeri ve parasal yardımın zorunlu olduğunu düşünürler.
Bu amaca yönelik olarak, dış borçlanma konusunda Babıali hükümetine yardımcı olmaya karar verirler. Padişah ikna edilir, 1854 yılında ilk dış borçlanmaya çıkılır.
Ancak, daha önceki tahvil ihracına, son günlerde bazı mahfillerde adı çok geçen, Rothschild ailesine mensup bankerler aracılığıyla yapılan denemeye yeterli talep gelmemiştir. Bunun farkında olan aracılar, bu defa, İngiliz ve Fransız hükümetlerinin moral desteğini alarak borsalara çıkarlar.