Bayram bitti
piyasaların rengi kırmızıya döndü. Dolar yukarı, borsa aşağı gidiyor. İsterim
ki sadece birkaç günlük bir hareket olsun.
Ama pek öyle
görünmüyor. Şimdi piyasa uzmanları gelmekte olanın bir düzeltme olup olmadığını
tartışıyorlar. Eğer düzeltme ise, önce
dövizin yukarı hareketi sonrasında da TCMB’nin faiz yükseltmesiyle bu salvoyu
geçiştirebiliriz. Birileri biraz zarar yazar, olur biter. Çok can yanmaz.
Ama gelen, son IMF, OECD ve BIS raporlarının söylediği
gibi, kısa dönemli faiz hareketiyle geçiştirilemeyecek kadar büyük bir dalga
ise o zaman ne yapacağız? Gelin önce anlamaya çalışalım.
“Şu gelen atlı mıdır?”
Dövizi; FED, ECB,
Bank of Japan ve Bank of England (BoE) gibi büyük merkez bankaları yönetiyor. Gelinen aşamada, FED ve BoE faizleri
yükseltmeye hazırlanıyorlar. Kendi piyasalarını yeni duruma hazırlıyorlar.
Dünya gözünü FED’e çevirdi. Ne zaman faiz yükseltmeye başlayacak tarih
tahminleri yapıyor. Bir kaç ay önce 2016’dan önce olmaz görüşü ağırlık
basıyordu. Şimdi 2015’in ikinci yarısı kesin diyenler çoğaldı. Bazıları gelecek yılın ilk aylarını
konuşuyorlar. Son olarak Ağustos sonunda ABD - Jakson Hall’da yapılacak
toplantıdan çıkacak mesajlar üzerinden heyecan yaratılıyor.
Bu işin bir
tarafı. Diğerlerini unutmayalım. Arjantin
yine dış borçlarını ödeyemez duruma düştü. Diğer sicili bozuklardan birisi olan
Rusya’ya, Ukrayna için, ABD ve AB
sıkı ambargo uygulamaları başlattı. O da, uzun yıllardan sonra, anlaşmalara
aykırı bir iş yaptı ve karadan karaya orta menzilli nükleer füze denemesi ile
cevap verdi. Ukrayna’ya değinmeğe
gerek var mı?
Ortadoğu’nun hali
ortada. Irak, Gazze, Libya, Suriye...
Listeyi siz uzatın. Yaşanan insanlık dramlarını uzun uzun yazsam zamanım
yetmez.
Kısacası dışarıda
hem ekonomik hem de politik ortam çok karışık. Riskler her geçen gün biraz daha
artıyor. Yaşananların hemen hepsi burnumuzun dibinde. Hükümet bölgede yaşanan
olaylara balıklama dalmayı bir maharet sayıyor. Hepsinin bir yanı bize kadar
geliyor. Kaçacak yerimiz kalmadı.
Bugün çok zarar yazmamak için dikkate alınmayan risklerin
yarın ortalık karışırsa, abartılarak hesaplara dahil edileceğini unutmamak
lazım.
İçeride durum nasıl?
Siyasi olarak gözümüz cumhurbaşkanlığı ve genel
seçimlerden başkasını görmüyor. Bu bağlamda birçok
belirsizlik var. Dolayısıyla cevap
verilmesi gereken çok soru var: Kim seçilecek? Siyasi dengeler değişecek
mi? Başkanlık sistemi için hemen bir anayasa değişikliği ve referandum gündeme
gelir mi? İktidar partisinde ve muhalefette, parti içi dengeler değişir mi?
Ekonomi yönetimi yerinde kalacak mı? Sosyal medyada yer bulan üst düzey
bürokratlara yönelik değişim haberlerinin ne kadarı doğru? Genel seçimlerde
koalisyon olasılığı neden bu kadar yüksek görülüyor? Kürt ayrılıkçılarına
verilen sözler tutulmazsa bölge ne kadar karışır?
Özetle gelecek bir yılda siyasetin önceliği pek ekonomi
olacakmış gibi görünmüyor. Bu saptamam doğru ise,
hükümet işin kolayına kaçacaktır. Başta yargı ve vergi olmak üzere, yapısal
reformları öncelikli programına alamayacaktır. İşi para politikasıyla, faiz
yükselterek geçiştirmeye gayret edecektir.
Parasal genişlemenin dışarıdan gelen dövize bağımlı
yapısı nedeniyle, ilk başta kısmen yararlı olabilecek bu adım sonrasında
enflasyondaki direnç nedeniyle geçici morfin etkisi yapabilecektir. Gelecek yılın başlarından itibaren yükselmesi beklenen dış faizler
nedeniyle, daha fazla döviz için daha yüksek faiz talebi gelecektir. Bu durumda
TCMB kısa vadeli faiz politikasında çok dikkatli adımlar atmak zorunda
kalacaktır.
Tabi seçimlere
giden, yapısal reformları hızlı bir
şekilde yapmayan hükümet izin verirse. Vermezse ne olur? İnşallah olmaz.
Olursa o zaman daha uzun bir yazı yazmak durumunda kalırım.
Sevgili Hakan,
YanıtlaSilYazdığın gibi herkes 2016 ortalarını işaret ediyordu. Ben de geçtiğimiz Mayıs ayı içinde ABD'de iken benzer duyumları almıştım. Ama, sanırım işler başka yönde gelişiyor.
Güzel yazın için teşekkürler.
Enver GÜNEY