Emeklilik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Emeklilik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Aralık 2017

Onlar Havai’ ye tatile biz işe

Beş trilyon dolarlık portföyüyle dünyanın en büyük fon/tahvil yönetim şirketi olan Blacrock’un CEO’su, önceki yıl hissedarlarına yazdığı mektupta ilginç bir bölüm var. CEO şikâyetine gelişmiş ülkelerdeki, özellikle AB ve ABD’deki negatif veya sıfır faizlerden bahsederek başlıyor. Ardından diyor ki; “İnsanlar gelecekte arzu ettikleri emeklilik gelirine ulaşmak için bugün daha çok yatırım yapma zorundalar. Örneğin, bugün 35 yaşında olan bir kişi 65 yaşından sonrası için yıllık 48 bin $ emeklilik geliri elde etmek istiyorsa, %5’lik faiz ortamında, bugün yılda 178 bin $ birikim yapması gerekiyor. Buna karşılık %2’lik bir ortamda aynı kişi, emekliliğinde aynı yıllık geliri elde edebilmek için 563 bin $ (3,2 daha fazla) yatırım yapmak zorunda.”

Konu gelişmiş ülkelerdeki emeklilik sistemlerinin açıklarına gelmişken G7 ülkelerinin toplam açıklarından bahsetmeden olmaz. Yine büyük uluslararası yatırım bankalarından biri olan Citybank’ın bir çalışmasına göre; ABD sosyal güvenlik sisteminin 10 trilyon dolar kadar açığı var. Diğer bir deyimle, emeklilik fonlarının varlıkları söz verdikleri yükümlülükleri karşılamaya yetmiyor.

Aynı Rapora göre, ABD’nin de dâhil olduğu 20 OECD ülkesindeki durum da hiç iç açıcı değil. 2016 yılında yapılan hesaplara göre, emeklilik sistemlerinin tahmini açığı 78 trilyon dolar. Bu rakam, bahsi geçen ülkelerin milli gelirlerinin yaklaşık % 190’ına karşılık geliyor. Oysa aynı yılda, bu ülkelerin kamu borçları toplamı, sadece 44 trilyon dolar.

Gelişmiş ekonomiler için uzun vadeli gibi görünen bu sorun bizim için kısa vadeli bir dert.

4 Mayıs 2017

Emekli maaşlarımız tehlikede mi?(!)


Durun hemen heyecanlanmayın.  Bildiğim, duyduğum her hangi bir şey yok. Bütçede bir sıkışıklık, yeni hazırlanan bir kanun tasarısı gibi bir gelişmede olmadı.

“O zaman bu başlık neyin nesi? derseniz haklısınız. İzninizle açayım.

Efendim, Mülkiye’de (AÜ SBF) Kamu Finansmanı Analizi adlı seçimlik bir ders veriyorum.  Derste kamunun neden ve nasıl borçlandığını, güncel örnekleriyle anlatmaya çalışıyorum. 2003 yılında emekli olana kadar Hazine’de edindiğim bilgi ve deneyimleri öğrencilerimle paylaşıyorum.

Dersin konularından birisi de sosyal güvenlik sisteminin bütçeye getirildiği yükler. Bunun yarattığı borçlanma baskısı vs. Bilindiği gibi, çağdaş sosyal güvenlik sistemlerinin olmazsa olmazlarından birisi devletin güvencesidir. Devlet sisteme sahip çıkmalı ve sorunlarının çözümüne yardımcı olmalıdır. Ancak, devletin sözünde durup, gerektiğinde bir ödeme yapabilmesi için, öncelikli olarak yeterli geliri olmalıdır. Yoksa, Türkiye örneğinde olduğu gibi, verdiği sözü yerine getirmek için borçlanmak zorunda kalacaktır.

Bu hafta derste bu konuyu tartışırken konu bütçeden sosyal güvenlik sistemine yapılan transferlere geldi.

12 Ekim 2016

Ağır borç geri ödemeleri harcanabilir geliri azaltıyor

Harcanabilir gelir bir milli muhasebe kavramıdır. Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya çeşitli eklemeler, çıkarmalar yapılarak elde edilir. Amaç ekonomide tüketim ve tasarruf miktarlarını bulmaktır desek yanlış olmaz.

Ben harcanabilir gelir tanımına, son dönemdeki gelişmeleri açıklayabilmek için, birkaç ekleme yapacağım. Bilinen tanımı biraz değiştirip hanelerin borçlanmasını, borç geri ödemelerini ve devlete ödenmeleri gereken yükümlülükleri de ekleyeceğim. Amacım yaşadığımız büyüyememe sorununa özel tüketim harcamaları açısından bakmak.  

Anlatımı basitleştirmek için önce formülü yazayım.

30 Haziran 2016

Karar alıcılara güven kalmadı

Merkez Bankalarının uluslararası üst kuruluşu olan BIS (Bank for International Settlements – Uluslararası Ödemeler Sistemi) yıllık raporunu yayımladı. Önemli ve kapsamlı bir rapor. Çok teknik bilgi içerdiği için fazla detayına girmeyeceğim.
Amacım raporun risklerle ilgili bölümünü özetlemek.

2009 Küresel Krizi sonrasında dünya ekonomisinin toparlanamadığı artık genel kabul görmüş bir fikir. Hatta tanınmış bazı iktisatçılar, kapitalizmin krizden çıkamadığını ve kolay kolay çıkamayacağını yazmaya başladılar.

Daha sorunlara kesin ve kalıcı bir çözüm bulunamadan yenilerinin ortaya çıkması, zaten istikrar tedbiri yorgunu olan karar alıcıları ve toplumun dar gelirli geniş kesimlerini olumsuz etkiliyor. Acıtan kararları almak zorlaşıyor.

Dolayısıyla, küreselleştikçe küçülen dünyadaki olası riskler geleceğe yönelik öngörüler açısından büyük önem taşıyor.

29 Nisan 2016

Dolar ne olur?

Ah bir bilsem. (Bilsem her işi bırakır döviz alır satarım)

Bu işin uzmanları var. Onlar kısa vadeli iniş çıkışları tahmin edebiliyorlar. Bu tahminleri doğrultusunda para kazanıyor veya kaybediyorlar. İşleri çok kolay değil.

Ancak, özellikle bizdeki gibi dışa tamamen açık ekonomilerde doların geleceği, doğal olarak, sadece iç dengelerle belirlenmiyor. Asıl belirleyici olan doları basan ABD’nin dengeleri. Her egemen ülke gibi onlar da kendi çıkarlarına bakarak karar alıyorlar.

Amerikan ekonomisinin yakın gelecekte yaşaması olası gelişmelerin FED’in faiz yükseltme kararında etkin olacağını söylemek gereksizdir sanırım.

Siz bakmayın FED’in açıklamalarındaki, “dünyadaki ekonomik gelişmeler” laflarına. Orada söylenmek istenen şey özetle şöyle: ABD’li yatırımcıların içerde ve dışarda para bağladıkları trilyonlarca dolarlık, faize dayalı türev ürünleri var. Faiz yükselmeye başlayınca bu alanda sıkıntılar ortaya çıkıyor. Dolayısıyla, Amerikan merkez bankası, bir yandan bu diğer yandan ucuz kredi olanaklarını çoğaltmak, ABD Hazinesine yardım etmek için işi ağırdan almaya çabalıyor.

Bu resmin bir yanı.

1 Ekim 2015

Borsalardaki aşırı iyimserliğin nedenleri

Dışarıya açık bir ekonomideki gelişmeleri anlayabilmek için dünyada olan biteni tam olarak anlamak gerek.

Örneğin, hem bizde hem dünyada hisse senedi ve diğer piyasalarında belirleyici olan en önemli etken yatırımcıların profili nedir? Kimin ne amaçla para yatırdığını bilinirse, iyimserliğin nedenlerini anlamak ve geleceğe yönelik tahminler yapmak çok daha kolaylaşır.

Konuyu bir klasik örnekle açmaya çalışayım. Teknik olarak, ekonomideki beklentiler ve fiyat/kazanç oranı vb. teknik göstergeler borsalar için önemlidir. Ama bir bakıyorsunuz, ekonomik güven endeksinin tarihi dipleri gördüğü bir günde borsa artışa geçmiş. Anlayabildiğim kadarıyla, borsa hareketlerinde, yabancıların beklentisi diğer verilerden çok daha etken.

Bu kanımı destekleyen verileri aşağıdaki tablolarda bulabilirsiniz.

29 Haziran 2015

Bahçelerde cam cam Çipras’ı öptü Merkel ablam

Başlık çoğunuzun hoşuna gitmemiş olabilir. Önce ben de çok kararsızdım. Ancak son gelişmelere bakınca, akılca kalıcı olabileceğini düşünüp bilinçli olarak seçtim.
Sonunda tahminim tuttu. Yunanistan’a “direnmenin bedelini ödetiyorlar”! Bazılarınız bu saptamamdan da hoşlanmamış olabilirsiniz. “Neyin bedeli?” diye düşünmüş olabilirsiniz. Haklısınız.

Ama…

Ben işin sorumlusunun Çipras ve arkadaşları olduğunu düşünüyorum. İzin verin nedenlerini açıklamaya çalışayım.

Öncelikle “Yunanistan’a bu kadar borç verenlerin hiç sorumluluğu yok mu?” sorusunun cevabını vereyim. Tabi ki var. Ancak söylememe gerek var mı bilmiyorum: Borç verenlerin doğasında bu var. Ne kadar çok talep varsa o kadar borç vererek, bir ekonomiyi kendilerine bağlamayı hedefler. Böylelikle borç alanlar tüketime yönelirler. Ardından içeride üretim yetmeyince borç verenlerin ülkesinden ithalat yapılır. Dahası onlardan aldıkları borçlar karşılığında dışarıya faiz ödenir.

Bunlar bilinen şeyler. Kabul, borcu alan, Yunanistan’ı borç batağına sokan da Çipras ve arkadaşları değil. Önceki siyasetçilerin popülist yaklaşımları olayı bu noktaya getirmiş.

8 Aralık 2014

Bol kepçe seçim rüşvetleri dağıtılmaya başlanırsa kriz yaklaşıyor demektir

Yazıya başlamadan önce okuyucuyu bilgilendirmemde yarar var. Ben 47 yaşında, 25 yıldan biraz fazla süreyle çalışarak kamudan emekli oldum. O bir yıldır özel bir şirkette çalışıyorum ve emekli maaşımın yanı sıra ücret alıyorum. Ben bu hakkı 1991 yılında Demirel-İnönü hükümetinin çıkardığı erken emeklilik yasasıyla kazanmıştım.

Şimdi gelelim yazının konusuna. Aslında bir gazete haberi. Milliyet’in haberine göre; “Erken emeklilik fırsatları genişliyor. Yıpranma payı alarak emekliliğini öne çeken meslekler arasına öğretmenler de katılıyor.” 4 yıl çalışan öğretmen 5 yıl çalışmış sayılacak. Böylelikle 20 yıl çalıştıktan sonra 25 yıl üzerinden emekli olabilecek.

Ben de yeni öğrendim, aynı hak daha önce sağlıkçılara da tanınmış. Bildiğim kadarıyla madencilerin, emniyetçilerin, askerlerin, istihbaratçıların  ve basın mensuplarının bu tür hakları zaten vardı.

Anayasal eşitlik her çalışana erken emeklilik hakkını verir

12 Mayıs 2014

Sosyal güvenlik havuzu dolmuyor emekliler az maaş alıyor

Bu topraklarda devletten geçinmek genel kabul görmüş bir anlayıştır. Çoğumuz devlete vermeden ondan almayı hak sayarız. Bazılarımız “Verecek neyimiz var ki” diyerek kendimizi haklı çıkarmaya çalışırız. Ama karımızın kolundaki bileziklerin sayısı az değildir. Onları “kötü gün için !” saklarız.

Aynı şey çalışanların emekliliğe yaklaşımında da görülür. Çevrenize şöyle bir bakın. Aldığı maaştan memnun olan bir emekliye rastlamazsınız. Yanlış anlaşılmasın maaşlarının yeterli olduğunu, şikayetlerinin haksız olduğunu söylemiyorum. Sonuna kadar haklılar.

Ama gelin bu maaş nasıl ödeniyor ona bir bakalım. Acaba daha fazla maaş ödenmesi mümkün mü anlamaya çalışalım.

Havuz nasıl doluyor?