Borçlama Limiti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Borçlama Limiti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Ekim 2019

Napolyon’un barutu ve Yeni Ekonomik Program

YEP hakkında o kadar çok rapor ve yazı yayımlandı ki teknik ayrıntılar için yazılacak pek bir şey kalmadı. 
Ben genel bir konuya değinmek istiyorum.
Önce Napolyon’un o çok bilinen anekdotu ile başlayayım. Savaşın kaybedildiğini öğrenen İmparator, komutanları toplar ve sorar; “Söyleyin bakalım savaşı neden kaybettik?” Korkudan tir tir titreyen generaller, birkaç nedeni var derler ve saymaya başlarlar; “Bir, barut bitti!” Napolyon, “Tamam gerisini saymana gerek yok.” diyerek generalin konuşmasını hiddetle keser.
Bunun bütçe ve YEP ile ilişkisine gelince.
Lütfen aşağıdaki tabloya bakın. 

12 Eylül 2019

Hazine’de yeni bir yapı: Borç ofisi (?)


Resmi Gazetede yayınlanan 45 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Hazine ve Maliye Bakanlığı’nda yeni bir genel müdürlük kurulmuş: Borçlanma Genel Müdürlüğü.

Bir zamanlar Hazine’de Kamu Finansmanı Genel Müdürlüğü yaptığım için sorular yağıyor. Ama ben Hazine’den ayrılalı 16 yıl oldu. Hazine hem fonksiyon hem de yapılanma olarak benim bıraktığım kurum değil.

Zaten son zamanlarda bazı birimlerin İstanbul’a taşınması, bütçe yetkilerini Strateji ve Bütçe Başkanlığı ile paylaşan yeni birimlerin gündeme gelmesi nedeniyle benzer sorularla karşılaşıyordum.

Türkiye’de genel bir uygulamadır. İşler biraz zorlaşınca idari ve personel değişiklikleri yapılır. Çözüm aranır.

Ancak son yapılanma bana biraz “Kamu borç idaresi” yapılanmasını çağrıştırdı.

Önce “Kamu borç idaresi” kavramını biraz açayım.


16 Ağustos 2019

Hazine yedi ayda yasal borçlanma limitini aşmış

Hazine yedi aylık nakit dengesini yayımladı. Gelir ve giderlerdeki artışlar dikkat çekiyor.
Gelirlerdeki performans Merkez Bankası’nın yedek akçesinin bütçeye aktarılması sayesinde biraz düzelmiş. 
Giderler almış başını gidiyor. Anlaşılan kamu ekonomik büyümeye katkı sağlamak, büyüme performansının çok bozulmasını önlemek adına harcamalara hız vermiş.
Tabi bunun doğal bir sonucu olmuş: Borçlanma. Ocak-Temmuz arası dönemde Hazine net (yeni) 98 milyar lira borç almış. Bu miktarın 28 milyar liralık bölümü dış borçlanmadan, kala 70 milyar liralık kısmı da iç borçlanmadan geliyor.
Buraya kadar her şey bütçe finansmanına ilişkin sayılardı. Şimdi gelin işin bir de yasalarla ilgili bölümüne bakalım.
Çünkü ciddi bir sorun var. Hazine kanunun verdiği yıllık net borçlanma limitini, yılın ilk yedi ayında aşmış.

10 Temmuz 2019

Yılın kalan bölümünde Hazine borçlanması!

Hazine yılın ilk altı ayına ait nakit dengesini açıkladı. Nakit dengesi ve borçlanma verileri yılın ikinci yarısı için önemli işaretler taşıyor.
Sizleri çok fazla rakamlara boğmadan detaylara bakalım. 
2018 yılının aynı dönemi göre gelirlerdeki artış yüzde 15. Buna karşılık faiz dışı harcamalardaki artış yüzde 20, faiz harcamalarındaki artış ise yüzde 55. Bütçe nakit değesi oldukça bozulmuş, nakit açık 78 milyar liraya yaklaşmış. Faiz dışı denge de bozuk. Faiz dışı açık 27 milyar lira civarında.
Hazine bu açığı kapatmak için yoğun bir borçlanmaya girişmiş. İlk altı ayda 78 milyar liradan fazla yeni nakit borç almış. Geçen yıla göre artış oranı yüzde 100’den fazla. Yeni (net) borçlanmanın 16 milyar lirası dış, 62 milyar lirası iç borçlanmayla yapılmış. 

27 Mayıs 2019

Bütçe dengesi bozuluyor

Ekonomide ne iyi gidiyor diye sorulduğunda çoğunluk, mali disiplinden, bütçe açığının sorun olmadığından bahsediyor. 
Hatta adının önünde akademik unvan taşıyan bazı muhteremler, yaşanan ekonomik sıkıntıların çözümü için, hiç sıkılmadan bütçeyi gösteriyorlar. Bunu önerirken, nedense (!), sadece bütçenin klasik açığına dikkat çekiyorlar. Yapısal sorularını gündeme getirmiyorlar.
Durum nedir, biraz yakından bakalım.
Bütçenin yapısal durumunun en iyi göstergesi faiz dışı dengedir (FDD).Bildiğiniz gibi FDD, gelirlerden, faiz hariç harcamaların düşülmesi ile bulunur. Eğer bütçe, o yıl ödenen faizler kadar faiz dışı fazla verebiliyorsa, açık vermez ve borçlanma gereği kalmaz.  
Dolayısıyla, FDD, Hazine’nin borçlanması açısından çok önemli bir göstergedir.

20 Ocak 2018

Büyümeye KDV desteği

Geçen yılın bütçe verileri yayınlandı. Açık rakamını, nakit dengesi ile bütçe dengesi arasındaki büyük farkı şimdilik bir kenar koyup, ben bazı gelir ve harcama kalemlerini dikkatinize sunayım.
Gelirlerdeki performansın ithalden alınan KDV, MTV ve çıkarılan yeniden yapılandırma kanunlarının sonuçları olduğu görülüyor. Genel performansı değerlendirmek için enflasyon + büyüme rakamına beraber bakmak lazım. Geçen yıl enflasyon %12 idi. Büyüme ise %6-7 aralığında bekleniyor. O zaman gelirlerde %18-19 civarındaki değişim normal karşılanmalı. Geçen yıl merkezi bütçe gelirleri %14, vergi gelirleri ise %17 kadar artmış. Kötü bir performans değil.

11 Ekim 2017

Varlık Fonundan sıfır faizli kredi!

Haberi görünce inanamadım.
Türkiye Varlık Fonu (TVF) Başkan Vekili Himmet Karadağ, “Yurtdışından sağlanacak finansmanın büyüklüğü fona devredilen varlıkların değerine göre belirlenecek. Fon, Türkiye’nin nitelikli yatırımlarına yüzde sıfıra kadar inen maliyetlerde finansman imkânı sunacak.” demiş.
Konuya sadece yasal açıdan bakınca, TVF’nun kuruluş kanununda sayılan amaçlar arasında; borçlanmak ve yatırımlara finansman sağlamak var. Dolayısıyla şaşırdığım yer burası değil.
Sorun bunun ekonomik ve hukuksal yanlarında.
Öncelikle borçlanma ile başlayayım.

5 Ekim 2017

Hazine borçlandığı kaynağı nerelerde kullanacak?

Son yıllarda bir “Torba Kanun” şenliğidir aldı başını gidiyor. Mahfi Eğilmez saymış, TBMM’ye en son sunulan taslak 60’dan fazla kanunda değişiklik öneriyor.

Taslağın dikkat çeken maddeleri var. Örneğin 40. Madde ile T.C. Merkez Bankası’nın Denetim Kurulu kaldırılıyor. Değişiklik Ticaret Kanuna uygunmuş. Ben biraz “eski kafalıyım”. Soruyorum, hangi anonim şirketin para basma yetkisi var ki, TCMB yapısı ona benzetiliyor? Merkez Bankasına sıradan banka veya şirket muamelesi yapılacaksa o başka.

Dahası 76. madde ile, 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda değişiklik öneriliyor. Türkiye Varlık Fonu’na (TVF) bütçe kapsamına alınıyor. TVF’na Hazine’den kaynak aktarmanın önü açılıyor. Yapılan değişikliklerle, “sermaye şirketlerine ve/veya projelere finansman sağlayan fonlara” Müsteşarlık tarafından kaynak aktarılacak.

28 Eylül 2017

Orta Vadeli Programın sorunlu kurgusu ve artan Hazine borçlanma limiti

Orta Vadeli Program (OVP) ve Orta Vadeli Mali Program 2001 Reformlarının bir parçasıdır. Temel amacı; kur, enflasyon ve faiz başta olmak üzere makro değişkenler hakkında, kamu otoritesinin kamuoyuna ve piyasalara bir politika sözü vermesidir. Böylelikle, özel sektör yatırımcıları da daha belirgin bir ortamda yatırım kararı alabilecekler ve büyümeye dolayısıyla istihdam artışına katkı sunabileceklerdir.
Bu bağlamda OVP’lerde ilk bakılması gereken temel makro büyüklüklerdir. Eğer Programın orta direği yanlış kurulmuşsa yapısı da sorunlu olacaktır. Asıl doğruluğun sorgulanması gereken yer burasıdır. Bütçe ne olacak, borçlanma ne kadar olacak sorularının yanıtı daha sonra aranmalıdır.

Bu bağlamda kur varsayımıyla başlayalım. Döviz arzında bir değişim olacağını dünya âlem herkes konuşuyor. Hatta Alman Deutsche Bank o kadar ileri gitti ki, geçen hafta “Gelecek Finansal Kriz” başlıklı bir çalışma yayımladı.

Bu durumda, yıllık ortalama kur artışlarının yüzde 4-5’ler düzeyinde kalması oldukça zor. Yanı sıra, eğer kur artışı bu seviyede iken enflasyon yüzde 6-7’lerde olursa bu gelişme reel kurun yükselmesi anlamına gelecektir. Yüksek reel kur ithalatı ucuzlatacak, ihracatçıyı zorlayacaktır. Böylesi bir gelişme, OVP’nin ithalat, ihracat ve cari açık öngörülerini de zora sokacaktır.

Kur varsayımının tutmaması demek, yüksek geçişkenlik nedeniyle enflasyon hedefinin de tutmayacağı anlamına gelir. Dahası, OVP ile beraber açıklanan vergi paketi de yeni bir zam dalgasının gelmesine yol açacaktır. Bir yandan dış diğer yandan iç girdi maliyetlerinde başlayacak yukarı hareket, zaten yüksek olan enflasyonun yükselmesine neden olacaktır.

Eğer kur ve enflasyon tutmazsa faizlerin düşmesini beklemenin de bir anlamı kalmayacaktır. Bu yatırım ortamını etkileyecektir.

Yani OVP’nin temel kurgusunda sorun vardır.

Ama ben yine de büyüme ve mali denge tarafına bakmanın gerekli olduğunu düşünüyorum.

12 Eylül 2017

Kamu borçlanmasında yasal limit aşıldı (mı?)

2001 Krizi sonrasında çıkarılan kanunların arasında en önemlilerinden birisi 4749 Sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanundur. Önemi, bu topraklarda ilk defa yasa ile devlet borçlanmasına limiti konulmasından gelir. O günlerde siyasetçileri ikna etmek için verdiğimiz uğraşıların anılarımda özel yeri vardır.

Bahsi geçen yasanın 5. Maddesi aynen şöyledir:
“Borçlanma, ikraz ve garanti limiti (1)
Madde 5 - Malî yıl içinde 1 inci Maddede belirtilen ilkeler ve malî sürdürülebilirlik de dikkate alınarak yılı bütçe kanununda belirtilen başlangıç ödenekleri toplamı ile tahmin edilen gelirler arasındaki fark miktarı kadar net borç kullanımı yapılabilir.

Borçlanma limiti değiştirilemez. Ancak borç yönetiminin ihtiyaçları ve gelişimi dikkate alınarak, bu limit yıl içinde en fazla yüzde beş oranında artırılabilir. Bu miktarın da yeterli olmadığı durumlarda, ilave yüzde beş oranında bir tutar, ancak Müsteşarlığın görüşü ve Bakanın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile artırılabilir. Bütçenin denk olması durumunda da borçlanma, anapara ödemesinin en fazla yüzde beşine kadar artırılabilir. “