Hazine Müsteşarlığı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hazine Müsteşarlığı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Eylül 2019

Hazine’de yeni bir yapı: Borç ofisi (?)


Resmi Gazetede yayınlanan 45 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Hazine ve Maliye Bakanlığı’nda yeni bir genel müdürlük kurulmuş: Borçlanma Genel Müdürlüğü.

Bir zamanlar Hazine’de Kamu Finansmanı Genel Müdürlüğü yaptığım için sorular yağıyor. Ama ben Hazine’den ayrılalı 16 yıl oldu. Hazine hem fonksiyon hem de yapılanma olarak benim bıraktığım kurum değil.

Zaten son zamanlarda bazı birimlerin İstanbul’a taşınması, bütçe yetkilerini Strateji ve Bütçe Başkanlığı ile paylaşan yeni birimlerin gündeme gelmesi nedeniyle benzer sorularla karşılaşıyordum.

Türkiye’de genel bir uygulamadır. İşler biraz zorlaşınca idari ve personel değişiklikleri yapılır. Çözüm aranır.

Ancak son yapılanma bana biraz “Kamu borç idaresi” yapılanmasını çağrıştırdı.

Önce “Kamu borç idaresi” kavramını biraz açayım.


28 Haziran 2019

TCMB yedek akçesi: 2001 Krizi kararlarının biri daha gidiyor

İnsanlar ve toplumlar kötü deneyimleri çabuk unutuyorlar. Bu unutkanlıkları, önceden başlarına dert açan hataları tekrarlamalarına neden olabiliyor.
2001 yılından bu yana çok zaman geçmedi.
Türkiye’nin en derin krizlerinden birinden çıkarken alınan kararları kaç kişi hatırlıyordur sizce?
Kısa bir hatırlatma yapayım. O yılların sorunu kamu borçlarının fazlalığıydı. Hazine’nin borç ihtiyacı bitmiyordu. İçeriden ve dışarıdan aşırı borçlanıyordu. Bankalardaki mevduat ve diğer kaynaklar kamunun borç talebine yetmiyordu. Onlar da dışarıdan dövizle borçlanıp, Hazine’ye TL ile borç veriyorlardı. Döviz açık pozisyonları (döviz borçları ile alacakları arasındaki fark) büyümüştü. Kurlar, dünyada yaşananlardan kaynaklanan dış şokun etkisiyle patlayınca olanlar oldu. Bankalar sıkıntıya düştü.
Ardından ağır kararlar alındı. 

27 Mayıs 2019

Bütçe dengesi bozuluyor

Ekonomide ne iyi gidiyor diye sorulduğunda çoğunluk, mali disiplinden, bütçe açığının sorun olmadığından bahsediyor. 
Hatta adının önünde akademik unvan taşıyan bazı muhteremler, yaşanan ekonomik sıkıntıların çözümü için, hiç sıkılmadan bütçeyi gösteriyorlar. Bunu önerirken, nedense (!), sadece bütçenin klasik açığına dikkat çekiyorlar. Yapısal sorularını gündeme getirmiyorlar.
Durum nedir, biraz yakından bakalım.
Bütçenin yapısal durumunun en iyi göstergesi faiz dışı dengedir (FDD).Bildiğiniz gibi FDD, gelirlerden, faiz hariç harcamaların düşülmesi ile bulunur. Eğer bütçe, o yıl ödenen faizler kadar faiz dışı fazla verebiliyorsa, açık vermez ve borçlanma gereği kalmaz.  
Dolayısıyla, FDD, Hazine’nin borçlanması açısından çok önemli bir göstergedir.

4 Ocak 2019

Dış borç stoku 30 yıllık rekora doğru gidiyor

Türkiye’nin dış borç stoku, geçen eylülde 448,5 milyar dolar olmuş.
Haziran ayına göre yaklaşık 6,6 milyar dolar azalmış. Stokun nominal büyüklük olarak düşmesi sevindirici. Bu temmuz sonrası yaşanan ekonomik gelişmelerin sonucu.  
Ancakbir borç stokunun en sağlıklı ölçüsü, onun gelire oranıdır. Yani reel borçtur. 
Bu ne demek?
Eğer borç, toplam gelirin küçük bir parçası kadar ise, geri ödenmesinde sorun olmaz. Örneğin 1.200 liralık borç, bir asgari ücretlinin gelirinin yüzde 60’ına karşılık gelirken, 5,000 lira geliri olanın bir memurun sadece yüzde 25’idir. Asgari ücretlinin bu borcu ödemesi neredeyse mümkün değilken, borçlu memur bazı fedakârlıklarla ay sonunu getirebilir.
Aynı şey ülkeler için de geçerlidir.
Ülkenin reel dış borç stokunu değerlendirilirken, stok dolar olarak hesap edildiği için, milli gelirin de dolar karşılığıdikkate alınır. Stokunu GSYH’ya oranı hesaplanır.

11 Ağustos 2018

Piknikçilerin mangalı ormanı yakıyor

Gazi Mustafa Kemal’inöğretisinden biliyoruz ki; “Ekonomisi zayıf ulus, yoksulluktan ve düşkünlükten kurtulamaz; güçlü bir uygarlığa, kalkınma ve mutluluğa kavuşamaz; toplumsal ve siyasal yıkımlardan kaçamaz.”
Bu bağlamda, yıllardır; “Bu borç yükü ve bu kadar dolarizasyon ile ekonomi gitmez. Dışa, sıcak paraya bağımlı ekonomik yapı bir gün duvara toslar. O zaman borç verenler emir vermeye başlarlar.”diye yazdım, durdum.
Ancak çok az duyarlı insan dışında kimse sesimi duymadı. Bazıları yazılarımı hor gördü. Bazıları gereksiz, bir kısmı para kazanmadığım bir iş yapmamın nedenini sorguladılar. 
Elimden geldiğince basit bir cevap vermeye çalıştım: “Belki yazılarımı beğenmiyor olabilirsiniz. Ama ben 1994 ve 2001 Kriz deneyimlerini bir şekilde yaşamış biriyim. Elimden geldiğince, çapım yettiğince iyileri ve kötüleri gözlemledim. Gözlemlerimi ve deneyimlerimi ne kadar okuyucum varsa, özellikle öğrencilerimle paylaşmak benim yurtseverlik görevimdir” diyerek yazmaya devam ettim. 
Amacım bugünlerde yaşadıklarımızın kaçınılmaz olduğunu anlatmaktı.

26 Temmuz 2018

Yeni devlet yapılanmasında maliye politikasının uygulayıcıları değişti

Ekonomi politikası para ve maliye politikasının toplamıdır. 
Para politikasının merkez bankaları tarafından yürütüldüğünü biliyoruz. Para politikası sorunlu zamanlarda gelen dalgayı ilk göğüsleyen bir araçtır, kalıcı çözümler için kullanılamaz.
O zaman ekonomiyi kalıcı olarak etkileyen politika setinin maliye politikası olduğu ortaya çıkıyor.
Maliye politikası deyince aklınıza tek bir araç gelmesin
İlk olarak gelirtarafına bakmak lazım. Burada vergi, özelleştirme gibi vergi dışı gelirler var. Vergileri de dolaylı ve dolaysız olarak ayırmak mümkün.
Harcamalar tarafında seçenekler daha geniş. Ekonominin geniş alanlarını etkileyen başlıca kalemleri; personel, sosyal yardımlar ve transferler, Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) yapılan transferler, tarımsal destekleme, KİT’lere yapılan sermaye ve görevlendirme (görev zararı) transferleri, kamu yatırımları, teşviklerdir.
Gelir ve harcamalar arasında fark (açık) oluşması durumunda açık borçlanmaile kapatılıyor, finanse ediliyor. Bunun finansal piyasalarda, kredi kaynakları ve faizler üzerinde önemli etkileri var.
Son yıllarda önemi artan Kamu Özel İşbirliği (KÖİ)projelerine değinmezsek maliye politikasını tam anlatmamış oluruz. Bildiğiniz gibi, 134 milyar dolardan fazla sözleşme tutarı olan ve altyapı yatırımlarını finanse eden bu modelin bütçeye olası yükleri de maliye politikasının geleceğin anlaşılması açısından önemli.
Açıklamalardan amacım, devletin yeniden yapılanması sonrasında maliye politikalarını uygulayan kurumlarda önemli değişiklikler olmasıAşağıdaki tabloda eski ve yeni uygulayıcı kurumlar görülüyor.

11 Temmuz 2018

Hazine Müsteşarlığı’nın sonu ve Hz. İsa

Kamudaki kariyerime Haziran 1978’de Maliye Bakanlığı, Hazine Genel Müdürlüğü ve Milletlerarası İşbirliği teşkilatı Genel Sekreterliği (HAZMİİT) Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü’nde başlamıştım. Son yapılan değişikliklerle genel müdürlüğüm kapanmış, Hazine’de Maliye Bakanlığı ile birleştirilmiş. 
Anılarım beni 40 yıl öncesine götürdü. Yurtseverliği, dürüstlüğü öğrendiğim rahmetli babamın “sakın kul hakkı yeme” diyerek ilk günde işe uğurlayışı aklıma geldi. Uzmanlık günlerimi, camlarını elimle sildiğim, dosyalarını her yıl elimle düzenlediğim Ulus’taki eski Maliye binasının kambiyo koridorlarını hatırladım. 
HAZMİİT, 1984 başında Turgut Özal’ın “ihracata dayalı büyüme modeli” çerçevesinde, teşvikler, ihracat ve nakit desteklerin bir arada örgütlenmesi mantığıyla yeniden yapılandı. Ticaret bakanlığından dış ticaret ve DPT’den teşviklerle bir araya getirildi, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı kuruldu. Yaklaşık on yıl sonra hükümet Hazine ve Dış Ticareti iki ayrı müsteşarlık olarak örgütledi. 
Asıl işi nakit ve borç idaresi olan Hazine’nin nasıl örgütleneceği tamamen siyasi tercihtir. İktidarın mali disipline ama özellikle kamu borçlanmasına bakışının bir göstergesidir.