Aybaşında evde oturdunuz aile bütçesini yapıyorsunuz. Önce gelirlerden başlarsanız değil mi? Evdekilerin maaş, ücret; varsa kira geliri, faiz geliri vb. tüm gelirlerini toplarsınız. Sonrasında, eğer güvenilirliğinizin geleceğini düşünüyorsanız, ayrım yapacağınız ilk harcama kaleminiz borç ödemeleri olmalı değil mi? Elinizde kalan parayla kira, gıda, sağlık, eğlence gibi giderlerinizi ayarlamaya çalışırsınız. Dar ve sabit gelirliyseniz, çoğu zaman işin içinden çıkamaz, tekrar borçlanma yolarını ararsınız.
Diğer bir deyimle gelir-gider hesabı yaparken borçlarınızı bir kenara koyarak harcama yapmamalısınız. Bu mantıkla borç ödemek, azaltmak mümkün değildir. Tam tersine, bir süre sonra borçlarınız ödenemez hale gelir.
Neden böyle bir giriş yaptım?
Hazine’nin mayıs ayı nakit dengesi açıklandı. Devletin nakit dengesinde, önceki yıla göre olumlu gelişmeler yaşanmış. Aşağıdaki tabloda, yıllar itibariyle, Ocak-Mayıs beş aylık toplam nakit gerçekleşmeleri görülüyor.
Mayıs ayı vergi ayıdır. Kurumlar ve gelir vergilerinin ilk taksitleri ödendiği için yılın ilk yarısında en yüksek gelir bu dönemde toplanır. Bu bağlamda nakit gelirler, önceki yıla göre yüzde 26 artmış. 2013’dan sonraki en yüksek artış.
Ancak tablodan da görüldüğü gibi, bu yıl nakit dengesi 2012’den sonraki yıllarda en yüksek açık veren ikinci yıl olmuş. Birincisi geçen yılmış. Bu dönemde ortalama açıklar 3-4 milyar lirayken, 2018’de 12 milyar liraya çıkmış.
Açığı finanse etmek için yapılan borçlanma 18 milyar lira. Yaklaşık 7 milyar lira fazla borçlanma yapılarak devlet kasasına konmuş.
Tablo:2012-2018 arası dönemde Ocak-Mayıs ayları Hazine nakit dengesi
Gelelim bunların yazının girişindeki açıklamayla ilgisine.
Bu yıl Hazine nakit gelirlerindeki performans iyi görünüyor. Performanstaki artışın bir kısmı ekonominin büyümesi bir kısmı vergi barışı ve yeniden yapılandırmadan gelen tahsilatlardan kaynaklanıyor.
Diğer yandan ki burası önemli, devletin şirketlere olan borçlarını ödememesinden kaynaklanıyor.
Ne demek istediğimi açayım. Hatırlarsınız hükümet birkaç hafta önce TBMM’ye bir tasarı getirdi. Başta ihracatçılar ve müteahhitler olmak üzere, devletten birikmiş KDV iadesi alacağı olanlara çözüm öneriliyordu. Tasarı Plan ve Bütçe Komisyonundan geçti. Ancak gece yarısı alınan ani bir kararla, Genel Kurul’da geri çekildi. Alacaklarına kavuşacağını düşünen şirketler şok yaşadılar. Hatta Ankara’da, üst düzey karar alıcıların bu konuda çok şiddetli tartışma yaşadıkları dedikoduları yayıldı.
Aldığım bilgiye göre, devletin ödemesi gerekenKDV iadelerinin toplamı 190 milyar liraya ulaşmış.
Buna bir de SGK’nın yeni işe alınanlara verilen istihdam teşvikleri çerçevesinde oluşan 22 milyar liralık borçlarını da eklemek gerekiyormuş.
Etti mi 212 milyar lira.
Bunları ödemeden, gelirlerin arttığını düşünüp harcama yapmak, Merkez Bankası’ndaki kasaya para koymak ne kadar anlamlı?
Bütçe açığını, mali disiplini değerlendirirken bütçe dışı işlemlere bakmadan karar vermenin yanlış olduğunu tekrar etmekte yarar görüyorum.
Tahvil ihracından gelen borçları zamanında hiç sektirmeden ödeyen Hazine’nin diğer borçları için de aynı duyarlılığı göstermesi, şeffaflık ve mali disiplin açısından hayati önemdedir. Borcu olan dürüst aile reisi, müdebbir şirket sahibi nasıl gece rahat uyuyamazsa kamu yöneticilerinin de borçlar için külahlarını önlerine koymaları gerekir.
Çünkü kredi faizlerinin bu kadar arttığı bir dönemde bazı şirketlerin bu alacaklardan gelecek nakit paraya ihtiyacı olabilir. Kredi borçlarından kurtuluşlarını sağlayabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder