Basında yer alan haberlere göre, elektrik üretiminde yerli
kömür kaynaklarına destek verilecekmiş. Hatta yerli kömürle özel sektörün
üreteceği elektriğe, kamu alım garantisi verilmesi düşünülüyormuş.
Konuya sadece enerjide dışa bağımlılık ve arz güvenliği
açısından bakınca, yerli kaynaklarla üretim kulağa hoş geliyor. Hele birincil
enerji kaynaklarında yüzde 70’ler civarında dışa bağımlı olduğumuzu düşününce,
ne olursa olsun, yerli kömür desteklensin demekten başka bir şey akla gelmiyor.
Ama işin neden özel sektöre ihale edildiği, neden elektrik
alımına kamu garantisi verileceğini sorgulamaya başlayınca işler biraz
karışıyor gibi.
Öncelikle bir konuya açıklık getirmekte fayda var.
Özel sektör hiç bir yatırımda tüm giderleri kendi cebinden
ödemez. Projenin tutarının yüzde 20 -30’u kadarını şirket öz kaynak olarak koyar,
kalanı bankadan borç alır. Banka, her zaman olduğu gibi, alacağını zamanında
tahsile edip edemeyeceğine göre kredi verme kararını verir. Dolaysıyla, “devlet
ben üretilen elektriği şu fiyattan alacağım” derse, banka için bu kredi baldan
tatlı hale gelir. Olabildiğince kolaylaştırıcı olanaklar yaratarak, krediyi
vermeye çalışır. Hatta bankalar kredi vermek için rekabet ederler.
Ancak burada bir durup, daha önce enerji sektörüne verilen
kredilerin durumuna bir bakmak lazım.
Sektörün en büyüklerinden olan bir şirketin üst düzey
yetkilisi, geçen hafta, “Türk enerji sektörü şu anda yerli bankalara 50 milyar
dolardan fazla borçlu ve bunun yarattığı bir risk var.” demiş. Demek ki,
yaklaşık 400 milyar dolarlık toplam ticari kredilerin yüzde 12,5’ğu enerji
sektörüne verilmiş. Hiç te az sayılmaz.
Bu durumda aynı sektöre yeni kredi vermek için sadece,
sıradan kamu garantisi bile yetmeyebilir. Çünkü deyim yerindeyse, bankalar hali
hazırda zaten yeteri kadar enerji sektörü riski taşıyorlar. Daha fazlasını
üstlenebilmeleri için ek tatlandırıcılara ihtiyaç olacak.
Varsayalım bunlar da sağlandı.
Ama başka bir sorun var. Bankaların kredi verebilmeleri için
yeteri kadar fonları yok. İçeride mevduat artmadığı sürece, ya diğer sektörlere
verdikleri kredileri azaltacaklar ya da dışarıdan yeni borç alıp, kömürle
elektrik üretecek olan şirketlere verecekler.
Bu durumda da zaten zirve yapmış olan özel sektörün dış
borçları biraz daha artacak. Ülkenin döviz ihtiyacı biraz daha yükselecek.
Diğer risklerin yanına bir de bunu ekleyince, dışarıdan bulunacak krediler
eskisi kadar ucuz olmayacak.
Eğer bu söylediklerimin bir kısmı doğru ise, özel sektör bu
kadar desteğe rağmen kamu garantisi olmadan kredi bulamıyorsa, neden bu
yatırımları kamuya yaptırmıyoruz?
Kamunun borçlanması artar diye mi korkuluyor?
Ne değişiyor? Ha kamu ha özel. İkisi de dışarıdan
borçlandıktan sonra ne fark eder?
Değişen tek şey dış borç kaydının hangi deftere yapılacağı.
Kamuya mı yoksa özel sektöre mi?
Sonunda ödeme zamanı geldiğinde, nasıl olsa elektrik
tüketicisi, yani bizler kamu veya özel şirkete ödeme yaparak borcun geri
ödenmesini sağlamayacak mıyız? Kanımca, maliyet + kar esasına göre oluşan
fiyatlama yerine, kamu yararı esasına göre çalışan sistemi düşünmekte bir zarar
yok.
Unutmayalım. Borcu, sonunda tüketici ödüyorsa, yükü dar ve
sabit gelirliler taşıyorsa, kayıp/kaçak ödemelerinde olduğu gibi şirketin
gereksiz yüklerini iyi hesaplamak gerek. Amaç tüketiciyi böylesi dertlerden korumak
en büyük öncelik olmalı.
Kamu yaparsa yatırımı o işletir o da öyle işletir.Arpalık.Devlette 3 kişinin taşıyacağı sepeti 10 kişi taşır yine yumurtalar kırılır.
YanıtlaSil