Önce küçük bir açıklama
yapayım. Hazine (merkezi yönetim) borç stoku deyince işin içine sadece
Hazine’nin borçları giriyor. KİT’ler, yerel yönetimler, fonlar ve varsa döner sermayelerin
iç ve dış borçları bu rakamlara dâhil değil. Dolayısıyla toplam kamu borç stoku
deyince, aşağıdaki rakamlara bu kurum ve kuruluşların borçlarını da eklemeniz
lazım.
Gelelim son verilere.
Temmuz sonu itibariyle Hazine’nin
borç stoku toplamı 817 milyar lirayı geçti.
Geçen yılsonuna göre, bu yılın
yedi ayında stok 58 milyar lira büyümüş. Aşağıdaki ilk grafikten görüleceği
üzere, bu rakam az değil. Önceki yılların yıllık değişimiyle
karşılaştırdığımızda 2009 Kriz yılına çok yakın. Ama dikkat: 2009 rakamı
yıllık, bu yılın ki yedi aylık.
Eğer öngörüm tutarsa, 2014
sonrasında, Hazine borç stokunu önceki yıllara oranla daha hızlı büyütmeye
başladı diyebiliriz. Şöyle ki; 2003-14 arası dönemde ortalama artış miktarı 30
milyar lira civarındaydı. Hatta 2007 yılında uzun yıllardan sonra ilk defa borç
stoku 12 milyar lira azalmıştır. Oysa son üç yılda ortalama artış 80 milyar
lira seviyesine çıkmış olacak.
Grafik 1: Bir
önceki yılsonuna göre artış
Şimdi stokun son durumuna ilişkin
bazı değerlendirmeleri, özetle ele alalım.
Toplamın, 505 liralık bölümü
iç, 312 milyar liralık bölümü dış borç. Kamu son yıllara kadar iç borçlanmaya ağırlık
veriyordu. Yavaş ta olsa dışa doğru bir kayış var.
İç borçlanmanın ağırlıklı
ortalama vadesi iyileşiyor. Geçen yılsonuna göre hafif bir artış görülüyor.
Yanı sıra, TL cinsi sabit faizli iç borçlanmanın ağırlıklı ortalama maliyeti
(faiz) yüzde 11,1 düzeyine ulaşmış durumda. Oysa bir önceki Temmuz’da bu oran
yüzde 9,1 idi.
İç borç stokunun yüzde 80’i
yurtiçi yerleşiklere ait. Bu miktarın içinde en büyük pay yüzde 46 ile
bankacılık kesiminin. Geçiş yıllarda paylarını azaltan yurtdışı yerleşikler, bu
yıl paylarını tekrar yüzde 20’ye çıkarmışlar. Yüksek faiz yabancıların ilgisini
çekiyor.
Öte yandan, borç stokunun
enstrüman yapısına bakınca küçük bir değişim dikkat çekiyor. Son yedi ayda,
sabit faizli TL enstrümanların stok içindeki payı yüzde 37’den 39’a çıkmış.
Dünyada faizlerin yükselme eğiliminde olduğu dönemde bu olumlu bir gelişme.
Eğer değişken faizli kâğıt ağırlığı artsaydı, faizler yükselirken, stoka etkisi
daha fazla olacaktı.
Ancak stokun geneline bakınca
durum biraz farklı. Döviz ve değişken faizli enstrümanların toplamı yüzde 61.
Diğer bir deyimle, döviz kuru ve faizdeki değişimler, stokun üçte ikisini
etkiliyor. Kur ve faizler düşüyorsa sorun yok. Ancak yükselme eğiliminde
olunca, stok durduğu yerde büyüyor.
Anlayacağınız, orta vadede kur ve faizin yönü önemli.
Grafik 2: Stoku enstrüman yapısı
Kaynak: Hazine Müsteşarlığı ve kendi hesaplarım
Görüldüğü kadarıyla, eğer
borçlanmaya aşırı gaz verilmezse, stok, kısa vadede sorun yaratmaz. Ancak Kredi
Garanti Fonu (KGF); köprü, havaalanı, otoyol, şehir hastaneleri gibi KÖİ
Projeleri için verilen bütçe dışı garantilerin olası etkileri dikkate alınmadan,
stok hakkında değerlendirme yapılmamalı. Biliyorsunuz, büyük kamu yatırımlarının
çoğunluğu ve banka kredilerinin önemli bir bölümü artık Hazine garantili. Hazine
onları muhasebe olarak borç yazamasa da risklerini dikkate almak zorunda.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder