Biraz
ilgisi olanlar ekonominin gidişatını, yakın gelecekte neler olabileceğini merak
ediyorlar.
Cevap
vermeye çalışanların bazıları, “Biz alışkınız, gerekli önlemler alınır, bir şey
olmaz” diyor. Benim de içinde bulunduğum grup ise; “Bu defa farklı. Sorun borç
geri ödeme sorunu. Ona göre önlemler acilen alınmalı” yaklaşımında.
Benim
gibi düşünenler, dışarıda havanın değiştiğini, dünyada kara bulutların
toplanmaya başladığından yola çıkıyor. Artık
dışarıdan kolayca yeni borç bulunamayacağını biliyor.
Peki,
bu durumda Türkiye’de durum nedir?
İşsizlik,
enflasyon, düşen üretim vb. artık herkesin bildiği sorunlar. Dolayısıyla bu yazı
için bir kenara koyayım. Aylık borç geri
ödeme verilerine bakarak, ekonomideki resmin önemli bir yanını dikkatinize
sunayım. Karar vermenize yardımcı olayım.
Bu
arada bazı okuyucularım çok tablo ve grafik ağırlıklı yazdığımdan şikâyetçiler.
Ama tablolar, eğer sağlıklı verilere dayanılarak hazırlanıyorsa, binlerce kelime
yerine geçiyorlar. Yazıyı özetliyorlar.
Bu
bağlamda ben de yeni bir tablo hazırladım.
Aşağıdaki
Tabloda Ocak – Ekim 2019 arasında, aylık borç ödeme rakamlarını bir araya
getirdim.
Kamu borç geri ödeme rakamlarını Hazine’nin Kamu Borç Yönetimi Raporundan aldım. İç borç
ve dış borç aylık ödemelerini koydum. Yanı sıra doları, 1 $= 5,34 – 5,43 TL aralığında
aylık kur varsayımı ile TL’ye çevirdim. Bundan amacım, Hazine’nin dış borç
öderken TL ödeyerek döviz alacağı gerçeği. Diğer bir deyimle ödemelerin Hazine’nin
nakit durumuna etkisini anlamak.
Özel sektörün dış borç geri
ödemlerini ise, uzmanlığından ve
yurtseverliğinden hiç şüphe duymadığımı bir bankacı dostum gönderdi.
Bazı
okurlarım özel sektör dış borç rakamları ile TCMB’nin yayımladığı “Kalan Vadeye Göre Kısa Vadeli Dış Borç Stoku”
verilerinin uyuşmadığını söyleyebilirler.
Aşağıdaki tabloda, sadece “krediler” yer alıyor. Bankalardaki döviz
tevdiat hesapları, diğer bankaların döviz mevduatları, şirketlerin ithalat
borçları ile prefinansman ve peşin ihracat borçları tabloda yok. Bu rakamların tabloda yer almamasının
ardında, yenilenmelerinde her hangi bir sorun olmayacağı varsayımı var.
Gerek yerlilerin gerek yabancıların döviz tevdiat hesaplarını çekeceklerini
beklemiyorum. Gerekirse bankaların, faizleri yükselterek bu ve benzeri
hesapları ellerinden kaçırmayacaklarını varsayıyorum. İthalat ve ihracata
dayalı kısa vadeli borçlar için de çok sorun olmayacağı söylenebilir.
Buradan
çıkarak tabloya biraz daha yakından bakalım.
Kamu
mart seçimlerine kadar olan ilk üç ayda 10 aylık borcun yüzde 42’sini ödemek
veya yeniden borçlanmak zorunda. Bu, seçimler öncesinde, faizlere önemli baskı
yaratacak bir durum. Eğer kamu borç
idarecileri son günlerde yaptıkları faizi baskılama yöntemlerine, şubat mart
aylarında da devam etmeye kalkarlarsa işler sarpa sarabilir.
Kamunun
eli, yılın ikinci üç ayında (Nisan-Haziran) arasında da rahat değil. Yıllık borç ödemlerinin önemli bir bölümü yılın
ilk altı aylık döneminde.
Kamu
ve özel sektörün toplamını beraber ele alarak bakarsak, dış borç ödemelerinde bu
kadar sıkıntı yok gibi. On aylık
verilere bakınca aylık ortalama dış borç ödemlerinin 6 milyar dolar kadar
olduğu görülüyor. Buna cari açık için gerekli finansmanı eklerseniz, aylık
yük daha yükseliyor. Eğer büyük
yanlışlar yapılmaz ve ekonomide kapsamlı önlemler hemen alınırsa, dışarıda
bozulan havaya rağmen para bulmak çok olmaz. Ama daha yüksek faiz ödeyeceğimiz,
vadelerin biraz daha kısalacağı kesin.
Bir
de özel sektöre dış borç verenlerin öncesine oranla çok daha seçici
olacaklarını bilelim. Şimdiden ödeme sorunu yaşayan bazı döviz borcu olan
şirketler tekrar döviz borcu bulamayacaklar. Olanı geri ödemek için nereden
kaynak ve döviz bulacakları ise oldukça tartışmalı bir durum.
Özetle,
yılın ilk üç ayında ekonomiye bakarken dürbünün doğru yanını kullanalım.
Konulara daha yakından bakalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder