16 Ekim 2017

Bütçede faiz harcamaları yatırımlardan fazla

2018 Bütçesi yarın TBMM’ye sunulacak. Detay bilgilere ulaşınca görüşlerimi sizlerle paylaşacağım. Bugün OVP ve Orta Vadeli Mali Plan’dan yola çıkarak, bana göre çok önemli bir konuda, faiz harcamaları hakkında yazmak istiyorum.

Bildiğiniz gibi, bütçedeki her vergi ve harcama kalemi bir politik tercihtir. Bu nedenle bütçeler hükümetlerin en önemli siyasi metinleridir.

Kimden vergi alınıyor? Eğer toplanan gelirlerin çoğunluğu KDV, ÖTV, MTV gibi dolaylı vergilerden oluşuyorsa dar ve sabit gelirli çoğunluktan gelir toplanıyor.
Ancak eğer bütçenin harcama kısmında giderlerin çoğu üretimi destekleyen yatırımlar ile sosyal transferlere yapılıyorsa o zaman bir dengeleme politikası izlendiği söylenebilir. Yani bir yandan vergi alırken diğer yandan alt gelir gruplarına sosyal transfer yapılarak yükler azaltılıyorsa doğru bir politika izleniyor denebilir.

Buna karşılık açık veriliyor ve borçlanma yapılıyorsa başka bir etkisi oluşuyor. Kamu borçlanmasının çeşitli ekonomik ve sosyal etkileri var. En önemlisi ekonomideki gelir dağılımını değiştirmesidir. Devlet gelir ve giderini denkleştirmediği için içeriden ve dışarıdan borç alıyor. Borcun karşılığı faiz ödüyor. Doğal olarak kimden borç alıyorsa ona faiz transferi yapıyor.

Bu bağlamda gelirler ile harcama kalemleri arasında çeşitli ilişkiler kurularak bütçenin yapısını tahlil etmek mümkün.

Örneğin, yatırım harcamaları ile faizler bu yöntemlerden birisi olabilir. Özellikle üretimi destekleyen yatırımlar, istihdama ve büyümeye katkı sağladığı için sonucu pozitif olan harcamalardır. Ne kadar çok olur ve nitelik olarak iyi seçilirse o kadar ekonomik kalkınmaya katkısı olur.

Buna karşılık faiz harcamaları tam tersi etki yaratır. En büyük etkilerinden birisi gelir dağılımını üst gelir grupları lehine bozmasıdır. Hazine borçlanmak için piyasaya çıktığında (özellikle iç piyasaya) bankalar ellerindeki mevduatı ve/veya aldıkları diğer borçları kaynak olarak kullanırlar. Mevduat sahipleri, çoğunlukla birikim yapabilecek kadar geliri olanlardır. Hazine, onlardan bankalar aracılığıyla aldığı paraya faiz ödeyerek, gelirlerinin biraz daha artmasına katkı yapmaktadır.

Burada üzerinde durulması gereken husus kamunun faiz ödemek için kaynağı nereden bulduğudur. Yani diğer harcamaları mı kısıyor yoksa gelirlerin bir kısmını mı kullanıyor? Veya yeniden borç alarak mı borcunu ödüyor? Soruların cevabı, bütçe harcamalarının önemli bir bölümü üst gelir gruplarına transfer edilmesi gerçeğini değiştirmez. Sonunda gelir dağılımı bozulur. Ama bozulmanın derecesi değişir. Hangi cevap faizleri yükseltiyorsa onun bozucu etkisi daha fazladır.

Örneği biraz daha açmak için aşağıdaki grafiği hazırladım. Grafikte 2002-2020 yılları arasındaki merkezi bütçe faiz harcamaları görülüyor. 2003 sonrasında azalan faiz harcamaları 2009 sonrası biraz artmış. Ardından 2016’ya kadar çok değişmemiş. Ancak sonrasında oldukça hızlı bir artış görülüyor.

Bu artışın gelir dağılımını bozucu etkisi bir yana, bütçe yatırımları ile bir karşılaştırma yapınca resim biraz daha netleşiyor. 2002 – 2020 yılları arasında toplam faiz harcaması 1 trilyon 63 milyar liraya ulaşırken merkezi bütçe yatırım harcamaları 703 milyar lirada kalıyor.

18 yıllık sürede, işsizler için yapılan yatırım harcaması, parası olanlara yapılan transferlerin yüzde 66’sı kadar. Uzun dönemli ele alınca, veriler kamunun yaptığı yatırımdan çok faiz ödediğini; dikkatli bir yorumla, bütçenin istihdam yaratmaya çok yatkın olmadığını gösteriyor.

Ama alınan borcun önemli bir bölümünün de sosyal transferlere harcandığını da unutmayalım. Anlayacağınız zenginden vergi almak yerine onlara faiz ödeyerek borç olarak alınan paranın bir bölümü ihtiyacı olanlara sosyal transfer olarak gidiyor.

Nedense çoğunluk ta bundan memnun oluyor!

Kaynak: Muhasebat Genel Müdürlüğü

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder