AB etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
AB etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Aralık 2017

Çin dünya dengelerini değiştirecek bir şey yapıyor

Her büyük krizin yıkıcı etkisi olduğu kesin. 2008 Küresel Krizinden sonraki dünya eski dünya değil. Soğuk Savaşın ardından dünyada tek süper güç olduğunu düşünen ABD, değişen dengelere ayak uydurmakta zorlanıyor. Karar alma mekanizmalarının etkin çalışmaması nedeniyle, AB siyasi ve ekonomik alanda yalpalamaya başladı. Çin ekonomik alanda Rusya ise askeri sahada biz de varız diyorlar ve sık sık AB/D ile karşı karşıya geliyorlar.

Trump yönetiminin son Ulusal Güvenlik Strateji dokümanı neredeyse tamamen bu başlık etrafında yazılmış. Varsa Çin yoksa Rusya.

ABD’nin Çin ile çeşitli dertleri var. Örneğin çelik ve alüminyum ticaretinde damping uygulamaları, fikri mülkiyet hakları ihlalleri gibi konular, Dünya Ticaret Örgütünde (DTÖ) çok sert tartışmalara sahne oluyor. Amerikalıların, IMF ve Dünya Bankası’ndan faklı olarak, eşit oy sistemiyle karar alan DTÖ’nün yapısını beğenmemesinin ana nedeni, burada kimseye bir yaptırım uygulayamamaları.
Bunlar yetmezmiş gibi, Çin, dünyaki ticaret dengelerini kökünden değiştirebilecek yeni bir adım atıyor.

Haberlere göre, Şangay Borsası türev piyasasında, “altına çevrilebilen yuan esaslı petrol (futures) türev işlemi” başlatılacakmış. Dahası işlemler yabancılara da açık olacakmış.

4 Eylül 2017

İrlanda dağlarında çiçekler açar

Tatili İrlanda’da geçirdim. Uzun zamandır merak ettiğim ülkenin güney yarısını dolaştım. Size gezi anılarımı anlatmak niyetinde değilim. Sadece birkaç gözlemimi paylaşmak istiyorum.
Türkler ile ilk resmi bağlantılar 1847-48 yılları arasındaki büyük açlık yıllarına dayanıyor. Osmanlı üç gemi göndererek yardım eli uzatmış. İrlandalılar bunu hiç unutmamışlar.
Sonraki bilinen ilişki ise Mustafa Kemal Paşa döneminde. İrlandalılar, Britanya’ya karşı 1916 Dublin Paskalya Ayaklanmasıyla başlattıkları bağımsızlık mücadelesinde Çanakkale Direnişinden etkilendiklerini gizlemiyorlar. Daha sonraki yıllarda, İrlanda’da ikili monarşinin tartışıldığı dönemde, Atatürk’ün İrlanda Cumhuriyetçi Partisinin tam bağımsızlıkçı politikasına verdiği destek unutulmamış. Yani bağımsızlık çiçekleri aynı dönemde oralarda da açmış.
Gözlemlediğim kadarıyla, İrlandalılar uluslaşmaya ve bağımsızlıklarına çok düşkün bir ulus. Her ortamda ortak yanlarını öne çıkarmaya aşırı önem veriyorlar.
Dublin’de Kilmainham hapishanesini gezerken, tur rehberinin 1916 Paskalya Ayaklanmasını ve Bağımsızlık hareketi liderlerinin kurşuna dizilmesini anlatımını dinlemenizi isterdim. Uluslaşma sürecinde neler yaşadıklarını, Ayaklanmanın onlara verdiklerini, ülkesini gezmeye gelen turistlere basit bir dille anlatıyordu.

31 Aralık 2016

2017’de dünyada ve Türkiye’de riskler

2016 çok sıkıntılı geçti. Umarım yeni yılda benzeri olaylar hiç gündeme gelmez. Biraz daha nefes alırız, yüzümüz güler.

Niyetimiz ne olursa olsun bir de hayatın gerçekleri var. Olaylara sadece pembe gözlükle veya sadece kara gözlüklerle bakamazsınız. Çünkü her olay, iyiyi ve kötüyü, güzeli ve çirkini içinde barındırır. Ama bu zıtlardan birisi ağır basar ve biz ona göre karar veririz. Tabi kararımızı verirken gözlemlere, bilgiye dayalı düşünmeye çalışmak gerekir.

Bu bağlamda olabildiğince çok sağlıklı ve kaliteli bilgi sahibi olmak önemlidir. Çünkü eskilerin dediği gibi, “Yarı cahil kör cahilden beterdir.” Dolayısıyla eksik bilgi ile yapılacak önermeler, saptamalar eksik olmaktan öte tehlikelidir de.

Bu ön tespitleri yaptıktan sonra gelelim gelecek yılın olası risklerini kısaca sıralamaya.

23 Haziran 2016

Yeni dünya düzeninde Türkiye nerede olacak?

İngiltere’de referandum olduğu bir günde, sonuçlar belli olmadan böyle bir yazı yazmak iddialı bir iş.

Ama genel bir doğru var. 2008 Küresel Krizinin ardından dünya eski dünya olmayacak. II. Dünya Savaşı sonrasında kurulan, 1990’larda Sovyetlerin dağılmasının ardından oldukça değişen siyasi ve ekonomik düzen yenileniyor.

Ekonomide dünya büyüme sorunuyla boğuşuyor. Sadece gelişen piyasalar değil, sanayileşmiş ekonomiler de aynı dertten mustarip. Finansal sistemden tutun da reel ekonomik sıkıntılara kalıcı çare bulunamıyor.

En büyük sorun yeteri kadar talep yaratamamak. Çünkü 1990’ların başında fabrikalarını ucuz emek cennetlerine taşıyan sanayileşmiş ülkelerde, insanların bir kısmı işsiz parası yok, işi olanın da uluslararası rekabet adına ücreti düşük. Yanı sıra devletlerin,  şirketlerin ve hanehalklarının borcu çok. Harcamaları büyütemiyorlar. Sonuç olarak, dünyada gelir dağılımı öylesine bozuldu ki IMF yetkilileri bile konu hakkında konuşmaya başladı.

30 Aralık 2015

Gelen yıl gideni aratacak

Adettendir, biten yılın son günlerinde yeni yıldan beklentiler sıralanır. Ben okuduklarımdan önemli gördüklerimi aşağıda özetleyeceğim. Karar her zamanki gibi size ait.

Küresel durum

  • ·      Büyüme yerinde sayacak. Yeni bir büyüme modeli bulunana kadar eskisinden hayır yok. Tüketici talebi artmıyor. Buna bağlı olarak dünya ticaretinin artışı hız kesti. Ticaret neredeyse yerinde sayıyor.
  • ·      Büyümek için altyapı projelerine yönelik bir kamu harcama modeli tartışmaları epeyi yol aldı. Böylelikle büyümeye bir ivme kazandırılmaya çalışılacak.
  • ·      ABD’nin öncülüğünde devam eden Pasifik ve Atlantik serbest ticaret müzakereleri ve korumacılık eğilimleri gelecek yılın gündemini oluşturacak.
  • ·      ABD büyümeye devam edecek. Uzmanlar AB için çok olumlu değiller. Çin’deki sıkıntılar dünyayı etkileyecek.
  • ·      FED faiz artışı devam edecek. Tartışma yıl içine iki mi, üç mü yoksa dört defa mı artış olacağına dönüştü. Ne olursa olsun faizler yukarı yönlü. Yatırım için kredi arayanların işi zor.
  • ·      Dünyada jeopolitik riskler her geçen gün artıyor. İsrail-Filistin, K. Kore, Libya, Mısır, Irak, Güney Çin Denizi, Ukrayna, Kırım, Nijerya ve hatta bazılarına göre Türkiye yakından izlenmesi gereken bölgeler. Ayrıca mülteci krizi giderecek derinleşecek.

Yükselen piyasa ekonomilerindeki (YPE) beklentiler

27 Mayıs 2014

Avrupa’da refah devleti direnişi

Son Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağcılar ve milliyetçi, anti-AB partilerin oy patlaması yapmasını dikkatle değerlendirmek gerek. Gelinen aşama, demokraside olur böyle şeyler, zaten katılımda çok düşük diyerek geçiştirilemeyecek kadar önemli.

II. Dünya Savaşından sonra tamamen bir refah devleti temeliyle yapılanan kıta Avrupası devletlerinin düzenlerini sürdürebilmesi büyük ölçüde ihracata bağlıydı. Yüzyıllar boyunca dünyanın çeşitli bölgelerine yaptıkları yatırımlardan elde ettikleriyle, gelişme yolundaki ülkelere mal satarak içeride sosyal devlet olabildiler. Dar ve sabit gelirli kesimlere bol para aktarabildiler. Binlerce Avroluk asgari ücretler, sosyal transferler, işsizlik paraları dağıtarak bugünlere geldiler.

Ama artık deniz bitti.