Sonunda
FED faiz yükseltti. Geçmişte bu tür konularla ilgilenmeyi pek sevmeyen eşim
bile “Eee, şimdi ne olacak?” diye
sormaya başladı. Soru soranların çoğunun dolarla işi olsa meraklarının nedenini
anlayacağım. Ama haklılar. Sosyal medya dâhil her yerde, sabah akşam FED ve
Yellen muhabbeti yapılıyor. Ancak neredeyse tamamı dolarize olmuş bir ekonomide
bunlar normal şeyler.
Dolarizasyon
deyince. Hiç son günlerde TC Merkez Bankası’nın analitik bilançosuna baktınız
mı? Ekim sonu itibariyle dış varlıklarının toplamı 348 milyar lirayı geçmiş. Toplam
varlıkların çok büyük bir kısmı döviz.
Bunun
anlamı şu: TCMB, dışarıdan döviz
gelmeyince içeride para basamıyor. Dolayısıyla faiz kararı almak için kulaklarını
Ms. Yellen hanıma çevirmiş bekliyor.
Doğru yapıyor. En basit nedeni, önümüzdeki
bir yıl içinde; kamu 5 milyar dolar; bankalar 109 milyar dolar; şirketler ise
57 milyar dolar olmak üzere toplam 171 milyar dolar dış borç ödemesi yapacak
olması.
Diğer
bir nedeni ise, 2009 yılında ilgili Bakanlar Kurulu Kararında değişiklik
yapılarak, döviz geliri olmayan şirketlerin döviz borçlanmasının önünün
açılması ve 2002 yılında 6,5 milyar
dolar olan döviz açıklarının Eylül 2015’te 175 milyar dolara çıkması.
Kısacası, ekonominin
selameti açısından, egemenlik simgesi olan paramız TL üzerinden para politikası
yürütmek artık neredeyse imkansız.
Eminim,
bu yaklaşım bazılarınıza çok iddialı gelecek. Ama kararınızı vermeden önce, bir
alıntı yapmama izin verin.
Son
yıllarda kambiyo kontrolleri üzerine yaptığı çalışmalarıyla tanınan London Business School’dan Prof. Héléne
Rey’e göre; aynı anda sermaye hareketlerinde tam serbestlik, sabit döviz
kuru ve bağımsız para politikası olamaz. Eğer sermaye hareketlerinde tam
serbestlik var ise serbest dalgalı kur sisteminin uygulanması gerekiyor. Bizdeki
durum, teorik olarak buna yakın.
Ancak,
Prof. Rey dünyada sermaye akımları istikrarlı ve sürdürülebilir olmadığına
dikkat çekiyor. Özellikle FED kararından sonra, fon arzı konusunda daha fazla
sıkıntı çekilecek. ABD politikaları, küresel finans şirketlerinin risk
iştahları, finansal akımları eskisine oranla daha fazla etkileyecek.
Bu
şartlar, tamamen serbest bir kambiyo rejimi ortamında bağımsız para politikası
uygulanmasını zorlaştırıyor. Merkez
bankaları enflasyonla mücadele yerine kurda istikrarı hedeflemek durumunda
kalıyorlar. Daha fazla döviz çekebilmek
için faiz yükseltmeleri gerekiyor. Yüksek faiz ortamında yatırım, büyüme,
işsizlik öncelik sırasını kaybediyor.
Yalnız
bu konuda Merkez bankalarını eleştirmek yanlış. Çünkü yukarıdaki şirket
borçlanması örneğinde olduğu gibi, kur politikası ve sermaye hareketleri
hakkındaki kararları hükümet veriyor.
Artık
dışarıdan eskisi kadar döviz gelmeyeceği kesinleşti. Örneğin 2015 yılında sıcak
paracılar, yükselen piyasalardan 500 milyar dolar çektiler. Bu önümüzdeki
dönemde de devam edecek.
Sakın
yanlış anlaşılmasın hiç gelmeyecek demiyorum. Gelen daha pahalı olacak. Bu maliyetlere, fiyatlara, enflasyona,
faizlere, kredilere, harcamalara, tüketime, büyümeye ve en önemlisi istihdama
olumsuz etki yapacak.
Bu
bağlamda, akılcı politikalar üretip, sıcak paranın iyi yönetilmesi gerekiyor.
Önce ekonominin dövize bağımlılığını azaltacak önlemler üzerinde durulmalı. Yeni
bir büyüme modeli uygulanmalı. Sonra, dünyanın hiçbir yerinde bu kadar serbest
olmayan döviz işlemleri, akıllıca seçilmiş bazı alanlarda zorlaştırılmalı.
Makro ihtiyarı önlemler ile bunlar desteklenmeli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder