1990’lı
yıllarda İsviçre’de Birleşmiş Milletler ’de (BM) görev yapıyordum. Birleşmiş
Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı’nın (UNCTAD) çalışma gruplarından
birisi “Denize Kıyısı Olmayan Ülkeler” grubuydu.
Bugün sayısı 31’e ulaşan, çoğu az gelişmiş ülkenin büyüme sorununa çare
aranıyordu.
Benim
bulunduğum yıllardaki bir toplantıda, yanlış hatırlamıyorsam OECD sekretaryası
çözüm yollarına ilişkin bir rapor hazırlamıştı. Rapor özetle, komşularınızla iyi geçinin, ticareti artırın, zenginleşin
mealinde bir içeriğe sahipti.
Toplantıda
söz alan dönemin Uganda Büyükelçisi, OECD Sekretaryasını diplomatik teamüllerin
dışına çıkarak, çok ağır eleştirdi. Sekretaryanın,
İsviçre ile Uganda’yı karıştırdığını söyledi. Kendi komşularının, Kenya,
Nijer, Çad gibi dünyanın en fakir ülkelerini olduğunu hatırlattı. Almanya,
Avusturya, İtalya ve Fransa’nın ortasında bir ülke olan İsviçre’nin yerine,
mümkün olsa da Uganda’yı taşısalar, kendilerinin de birkaç yıl içinde zengin
olabileceğini belirtti.
Büyükelçinin ne kadar
haklı olduğunu, son günlerdeki Türkiye deneyimlerinden bir kez daha anlıyorum.